Akbaş Hukuk Bürosu

ZİMMET SUÇU (TCK 247)

Zimmet suçu, kamu görevlisi olan şahsın görevi nedeniyle zilyetliği kendisine verilmiş olan veya gözetimiyle sorumlu olduğu mallar üzerinde görev çerçevesine aykırı bir şekilde tasarrufta bulunması, bu malları kendisinin veya irtibatlı bulunduğu bir başkasının zimmetine geçirmesi olarak tanımlanabilir.

Zimmet suçu, ancak kamu görevlisi (devlet memuru, avukat, bilirkişi vs.) tarafından işlenebilir. Kamu görevlisi olmayan kişiler zimmet suçu sebebiyle değil, koşulları varsa hırsızlık suçu veya güveni kötüye kullanma suçu nedeniyle yargılanabilirler.

Zimmet suçu ve cezası, 5237 sayılı TCK’nın 247. maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir:

Zimmet
Madde 247-
(1) Görevi nedeniyle zilyedliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu malı kendisinin veya başkasının zimmetine geçiren kamu görevlisi, beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Suçun, zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(3) Zimmet suçunun, malın geçici bir süre kullanıldıktan sonra iade edilmek üzere işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranına kadar indirilebilir.

TCK md.247’de düzenlenen zimmet suçu; rüşvet suçu (TCK md.252), irtikap suçu (TCK md.250) ve görevi kötüye kullanma suçu (TCK md.257) ile karıştırılmamalıdır:

-Görevi kötüye kullanma suçu, kamu görevlisinin görevlerinin gereklerine aykırı hareket etmesiyle oluşan genel bir suçtur.

-İrtikap suçu, kamu görevlisinin (memur, bilirkişi vb.), icra ettiği kamu görevinin kendisine sağladığı nüfuzu kötüye kullanarak mağduru yarar sağlamaya zorlaması, ikna etmesi veya mağdurun hatasından faydalanması ile meydana gelir.

-Rüşvet suçu ise, bir tarafta “rüşvet alan” kamu görevlisinin diğer tarafta “rüşvet veren” kişinin olduğu çok failli bir karşılaşma suçudur.

-Bankacılık zimmeti suçu ise, özel bir hüküm şeklinde 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 160. maddesinde düzenlenmiştir.

ZİMMET SUÇUNUN ŞARTLARI NELERDİR?

*Zimmet Suçu Kamu Görevlisi Tarafından İşlenebilir

*Zimmet suçu, ancak kamu görevlisi olan şahıslar tarafından işlenebilecek ‘özgü’ suçlardandır. Özgü suç, herkesin suçun faili olamayacağı, belli nitelikleri olan kişilerin fail olabileceği suç tipidir. Kamu görevlisi, TCK’nın 6. maddesinde tanımlanmıştır. Kamu görevlisi kavramı ile devlet memuru kavramı birbirine karıştırılmamalıdır. Kamu görevlisi devlet memuru kavramını da içine alan çok daha geniş bir kavramdır. Kamusal faaliyetin yürütülmesine atama, seçilme veya başka bir şekilde sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi kamu görevlisi olarak kabul edilmektedir. Örneğin, devlet memurları, bazı idari kurumlar veya mahkemelerce atanan bilirkişiler, bir davada dinlenen tanıklar, avukatlar, noterler gibi işleri yapanlar kamu görevlisidirler. Kişinin kamu görevlisi olup olmadığı yaptığı iş veya ifa ettiği fonksiyona göre değerlendirilir.

*Zimmet Suçu, Görev Nedeniyle Teslim Edilmiş Mal Üzerinde İşlenebilir

*Zimmet suçu, kamu görevlisine “görevi nedeniyle” zilyedliği devredilen veya koruma ve gözetimine bırakılan mal üzerinde işlenebilir. Suçun konusu olan mal kavramı, taşınır ve taşınmaz malların yanı sıra parasal değerleri de kapsamaktadır. Kamu görevlisine teslim edilen mal görevi gereği teslim edilmiş değilse suç oluşmaz. Örneğin, bir memurun başka bir memur arkadaşına görevi gereği teslim edilen malı arkadaşından habersiz alarak kendi yararına kullanması zimmet suçu oluşmasına neden olmaz.

*Kamu Görevlisi (Memur vs.) Malı Kendisinin veya Başkasının Zimmetine Geçirmelidir

Zimmet suçu, kamu görevlisinin ancak malın mülkiyet hakkı sahibinin bulunabileceği tasarrufları yapmasıyla vücut bulur. Suçu işleyen fail adeta malın mülkiyet hakkı sahibiymiş gibi hareket etmelidir. Kamu görevlisinin malı tüketme, kullanma, satma, başkasına kullandırma veya yararlandırma, parayı kendisinin veya başkasının işi için kullanma eylemlerinin tamamı zimmet olarak nitelenebilir.

Kamu görevlisi bir malı kullanmışsa, bu kullanmanın malın mülkiyet hakkı sahibinin tasarrufları gibi bir kullanma olup olmadığının araştırılması gerekir. Her bir kullanma ilgili somut olayın özellikleri göz önüne alınarak değerlendirme yapılmalıdır. Kamu görevlisinin veya malı kullandırdığı kişinin kullanma fiilinin belli bir süreyle sınırlı olması suçun oluşmasını engellemez. Önemli olan malın mülkiyet hakkı sahibi gibi tasarrufta bulunulup bulunulmadığıdır.

Buna karşın, nitelikli zimmet suçu, suçun ceza miktarı nedeniyle daha ağır olan halidir. Fail, suçu işlediği sırada veya işledikten sonra suçun ortaya çıkmaması için ayrıca hileli davranışlar sergilemişse nitelikli zimmet suçu meydana gelir. Yapılan hileli davranış, aldatıcı nitelikte olmalı ve zimmetin açığa çıkmasını önlemeye yönelik olarak yapılmalıdır. Hile, suçun delillerini gizlemeyi amaçlamalıdır. Yoksa malın zimmete geçirilmesi için herhangi bir kimsenin hile yoluyla aldatılması halinde nitelikli zimmet suçu değil, basit zimmet suçu işlenmiş olur. Hile suç işlendikten sonra zimmet olgusunun anlaşılmasını engellemeye dönük olarak yapılırsa nitelikli zimmet suçu meydana gelir.

Hileli davranış basit bir denetim, araştırma veya karşılaştırma ile ilk bakışta kolayca ve kesin bir surette anlaşılabilecekse nitelikli zimmet suçu değil, basit zimmet suçu meydana gelir. Zimmet veya miktarının ilgili kurumca tutulan kurum içi kayıtlardan anlaşılması halinde de nitelikli zimmet suçu işlenmiş sayılır. Nitelikli zimmet suçu işlenmesi halinde suçun cezası ağırlaşmakta olup yazımızın devamında ceza miktarına yer verilmiştir.

Kulllanma zimmeti ise malın geçici bir süre kullanıldıktan sonra iade edilmek üzere fiilin işlenmesidir. Eğer kamu görevlisi kullanma zimmeti suçu işlemişse suçun basit halinden bile daha hafif bir cezayla cezalandırılır.

Kullanma zimmeti niteliğinde olan eylemlerde suçun konusunu kullanma ile elde olunan yarar (nema) olarak kabul edilmektedir. Bu yarar, bilirkişi tarafından hesaplanmalıdır.

Kamu görevlisinin işlediği eylemin kullanma zimmeti olup olmadığı tamamen failin kastına bakılarak tespit edilir. Failin dış dünyaya yansıyan davranışları ve suçun işleniş biçimi değerlendirilerek failin kastı anlaşılmaya çalışılır. Olayın özelliklerinden somut olayda failin kastının suç konusu eşya veya para üzerinde mal edinmeye mi yoksa geçici bir süre kullandıktan sonra iade etmeye mi yönelik olduğu tespit edilmelidir. Failin kastı, eşya veya parayı mal edinmeye yönelikse TCK md. 247/1’deki zimmet suçu, eşya veya parayı geçici bir süre kullanıp iade etmeye yönelikse TCK md. 247/3’deki kullanma zimmeti suçu oluşur.

Kullanma zimmeti suçu açısından önemli noktalardan biri de failin fiili işledikten sonra hakkında herhangi bir ihbar, şikayet veya soruşturma olmadan malı iade edip etmediğidir. Fail hakkında herhangi bir ihbar, şikayet veya soruşturma başladıktan sonra malı iade etse bile, artık TCK md. 247/3’deki kullanma zimmeti suçu değil, TCK md. 247/1’deki zimmet suçu meydana gelir.

TCK md. 249 gerekçesinde, kullanma zimmeti suçunun gerek biçim gerekse süre açısından bazı durumlarda hoşgörüyle karşılanabileceği ifade edilerek mahkemelerin her türlü “kullanma” fiili nedeniyle faile ceza vermesi önlenmek istenmiştir.

Zimmet suçunun işlenmesine kasten göz yuman denetimle yükümlü kamu görevlisi, işlenen suçun müşterek faili olarak sorumlu tutularak cezalandırılır (TCK md.251/1). Denetimle yükümlü kamu görevlisinin kasten göz yumduğu zimmet suçu türü hangisiyse; kendisi de o suçun cezası ile cezalandırılır.

Örneğin; emniyet müdürünün, bir polis memurunun zimmetine para geçirdiğini görmesine rağmen, engellememesi halinde, emniyet müdürü de denetim görevini ihmal ederek zimmete sebebiyet vermek suçunu işlediğinden zimmet suçunun cezası ile cezalandırılır.

Denetim görevini ihmal ederek, zimmet suçunun işlenmesine imkan sağlayan kamu görevlisi, 3 aydan 3 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır (TCK md. 251/2). Bu halde, denetim yapmakla görevli olan kamu görevlisinin suç kastı yoktur, ihmali nedeniyle cezalandırılması ayrıca düzenlenmiştir.

Zimmet Suçu ve Etkin Pişmanlık

Etkin pişmanlık
Madde 248-
(1) Soruşturma başlamadan önce, zimmete geçirilen malın aynen iade edilmesi veya uğranılan zararın tamamen tazmin edilmesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisi indirilir.

(2) Kovuşturma başlamadan önce, gönüllü olarak, zimmete geçirilen malın aynen iade edilmesi veya uğranılan zararın tamamen tazmin edilmesi halinde, verilecek cezanın yarısı indirilir. Etkin pişmanlığın hükümden önce gerçekleşmesi halinde, verilecek cezanın üçte biri indirilir.

Etkin pişmanlık, suç nedeniyle meydana gelen zararın giderilmesi halinde uygulanan bir ceza indirimi nedenidir.

Savcılık tarafından suç ile ilgili soruşturma başlatılmadan önce zimmet suçu nedeniyle etkin pişmanlık gösterilerek zimmete geçirilen mal aynen iade edilir veya kamunun uğradığı zarar giderilirse faile verilecek cezanın 2/3’ü indirilir.

Savcılık tarafından soruşturma başlatıldıktan sonra, fakat mahkemede dava açılmadan önce etkin pişmanlık gösterilirse, faile verilecek ceza 1/2 oranında indirilir.

Mahkemede dava açıldıktan sonra ama hüküm verilmeden önce zimmet suçu nedeniyle etkin pişmanlık gerçekleşirse faile verilecek ceza 1/3’ü oranında indirilir.

Zimmet suçu nedeniyle yargılama yapılıp hüküm verildikten sonra zarar giderilse veya zimmete geçirilen mal aynen iade edilse bile etkin pişmanlık hükümleri nedeniyle ceza indirimi yapılamaz.

Zimmet Suçu ve Malın Değerinin Azlığı Nedeniyle Ceza İndirimi

Daha az cezayı gerektiren hal
Madde 249-
(1) Zimmet suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilir.

Zimmet suçu, kamu idaresinin güvenirliğine ve devlete karşı işlenen suçlar kategorisinde yer alır. Ancak malvarlığı değerlerine karşı işlenmesi nedeniyle ekonomik suç kategorisinde kabul edilen suçlardandır.

Zimmet suçunun konusu olan malın değerinin azlığı bir ceza indirimi nedenidir. Suçun konusu olan malın değerinin azlığı nedeniyle faile verilecek 1/3 oranından 1/2 oranına kadar ceza indirimi yapılabilir.

Zimmet Suçu ile Güveni Kötüye Kullanma Suçu Arasındaki Fark
Madde ile kamu görevlisinin görevi dolayısıyla kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu mallar üzerinde görevinin gerekleriyle bağdaşmayan bir surette tasarrufta bulunması, bu malları kendisinin veya başkasının zimmetine geçirmesi suç olarak tanımlanmıştır. Zimmete geçirme, suç konusu mal üzerinde malikmiş gibi tasarrufta bulunmayı ifade eder. Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere, zimmet suçunun oluşabilmesi için, suça konu malın kamu görevlisinin şahsının veya bir başkasının zimmetine geçirilmiş olması arasında fark bulunmamaktadır.

Zimmet suçunun oluşması için, söz konusu para, mal ya da değerlerin mutlaka devlete ait olmasına gerek yoktur. Kişilere ait mallar da bu suçun maddi konusunu oluşturabilir. Nitekim madde gerekçesinde de; “Bu malın mülkiyetinin devlete, herhangi bir kamu kurumuna ya da herhangi bir kişiye ait olması arasında fark bulunmamaktadır” denmektedir.

Öğretide; zimmetin kamu görevlisine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle işlenmesi nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunun özel şekli ya da failin işi dolayısıyla ağırlaşmış güveni kötüye kullanma suçu olduğu ileri sürülmüştür.

Zimmet bir görev suçu olup, kamu görevlisi vasfı bulunan fail, yetkisini kötüye kullanmak suretiyle bu suçu işlemektedir. Güveni kötüye kullanma suçunda ise fail muhafaza veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyetliği kendisine devredilmiş mal üzerinde kendisi veya başkası yararına olarak zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunmakta veya devir olgusunu inkar etmektedir. Güveni kötüye kullanma suçunda malın devri açısından failin şahsına duyulan güven söz konusu iken zimmette failin şahsı önem arz etmektedir. Zimmet suçunda mal ya da eşyanın zilyetliği kamu görevlisine ya görevi nedeniyle devredilmekte ya da görevi gereği koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunmaktadır. Ön şartın gerçekleşmemesi durumunda zimmet suçundan söz edilmesine imkân bulunmamaktadır. Suça konu mal ya da eşya görevi dolayısıyla değil de kamu görevlisinin şahsına duyulan güven nedeniyle teslim edilmişse zimmet değil, güveni kötüye kullanma suçu gerçekleşebilecektir

ZİMMET SUÇU YARGITAY KARARLARI

Kadrolu İşçinin Nitelikli Zimmet Suçu – Yargıtay 5. Ceza Dairesi – Karar No: 2011/21254

“Mahkemenin oluşa uygun kabulüne göre kadrolu işçi olduğu halde uzunca bir süredir katılan Belediyeye ait hazır beton santralinde fiilen görevlendirilen sanık Ş…… D……’un 2002, 2003 ve 2004 yıllarında teslim alıp sattığı betonlar karşılığı tahsil ettiği paralardan bir kısmını belediye veznesine yatırmayarak uhdesinde bıraktığı, dosyada mevcut belediye yazıları ve tanık beyanlarına nazaran beton üretimi, satılması ve bedelinin tahsilinde yetkili kılındığı ve bu işte görevlendirilmesine itiraz etmediği gibi hazır beton üretimi için alınan çimentoları fiilen de teslim alıp vazülyed ettiği, bu itibarla eyleminin hileli davranışları nedeniyle daire içi olağan denetimle ortaya çıkarılamayacağı da dikkate alındığında zincirleme nitelikli zimmet suçunu oluşturduğu gözetilmeksizin hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma olarak nitelendirilip yazılı şekilde hüküm kurulması hukuka aykırıdır”

İcra Müdürü Olan Memurun Kullanma Zimmeti Suçu – Yargıtay CGK – Karar No:2013/33

“Sanığın M. Adliyesinde icra müdürü olarak görev yaptığı, icra hakimi ve Cumhuriyet savcısı tarafından yapılan olağan denetimde icra kasasında 4.113,35 Lira açık tespit edildiği, sanığın bu sırada alınan beyanında internet üzerinden oynadığı bahis oyunlarında kaybettiği parayı icra müdürlüğü kasasında bulunan paradan yatırdığını beyan ettiği, sanığın aldığı parayı kapatmak amacıyla bankadan kredi çekerek açığı kapattığı, bu nedenle 08.05.2006 tarihinde yapılan olağan denetimde kasa açığının bulunmadığı, bu denetimden sonra da bahis oyunları oynamaya devam eden sanığın denetimin yapıldığı 14.06.2006 tarihine kadar peyder pey icra kasasında bulunan parayı zimmetine geçirdiği ve suça konu parayı kendiliğinden iade etmediği gözönüne alındığında, sanığın eyleminin kullanma zimmeti niteliğinde olmadığının kabulü gerekmektedir.

Sanığın, 08.05.2006 tarihinden önce zimmetine geçirdiği parayı, sonradan pişman olarak bankadan kredi çekmek suretiyle kapatmış olması ve bu tarihten sonra da bahis oyunları oynamaya devam etmek üzere icra kasasından zimmetine geçirdiği parayı iade edeceğini savunması da eylemin TCK’nun 247/1 maddesinde düzenlenen zimmet suçunun basit şeklini oluşturduğu gerçeğini değiştirmeyecektir “

Zimmet Suçunda Azmettirme – Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2018/4775 E. , 2021/237 K.

“5237 sayılı TCK’nın 40/2. maddesi uyarınca özgü suç niteliğindeki zimmet suçunda ancak özel faillik niteliği taşıyan kişilerin fail olabilmesi ve bu suçun işlenişine iştirak eden diğer kişilerin azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulmasının mümkün olması karşısında; sanık … yönünden azmettiren olarak cezai sorumluluğuna gidilebilmesi için zimmet eylemine ne şekilde katıldığının açıkça tespit edilmesinde zorunluluk bulunduğu, azmettirmenin, belli bir suç işleme hususunda henüz bir düşüncesi olmayan kişide, bir başkası tarafından suç işleme kararının oluşmasının sağlanması olarak kabul edilmesine göre özgü suç failinde zimmet iradesi yokken başkası tarafından zimmet eyleminin gerçekleştirilmesi yönünden teklifte bulunulmadığı sürece fiilin azmettirme olarak nitelendirilemeyeceği, kooperatif yönetiminde yer alan özgü suç faili sanıklarla aralarındaki ilişki açıkça tespit edilemediği müddetçe bu durumdaki faillerin yardım eden olarak sorumlu tutulması gerekir “

Avukatların Zimmet Suçu – Ceza Genel Kurulu – 2021/43 E. , 2021/287 K.

“1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 1. maddesindeki avukatlığın kamu hizmetinin yanı sıra serbest bir meslek olduğuna ilişkin belirleme, 2. maddesinde yazılı amacı, TCK’nın 6/1-c-d fıkralarında düzenlenen “kamu görevlisi” ve “yargı görevi yapan” kavramlarının birbirinden farklı olup aynı sonucu doğurmadığı, TCK’nın 6. maddesinin gerekçesinde de belirtildiği üzere mesleklerin icrası sırasında avukatların kamu görevlisi olduğu ancak serbest meslek mensubu olan avukatların yaptığı tüm işlerde kamu görevlisi sayılacağını kabul etmenin TCK’nın 2. maddesinde düzenlenen kanunilik ilkesine ve bunun önemli sonucu olan kıyas yasağına aykırılık oluşturacağı, 1136 sayılı Kanun’un 35. maddesinde sayılan ve yalnız avukatların yapabileceği işler arasında olan “adli işlemleri takip etmek” kapsamında kalan icra takibinde bulunma görevini sanığın kanundan almakla birlikte, bu yetkiyi kullanma sırasında, müvekkilinin parasını tahsil etmesinin doğrudan avukatlık görevinden doğmayıp suç tarihinde yürürlükte olan HUMK’un 63. maddesindeki düzenleme uyarınca “ahzu kabz” yetkisine dayanarak gerçekleştirdiği, vekâletnamede ahzu kabz yetkisinin bulunmaması hâlinde sanığın parayı tahsil edemeyeceği, bu yetkinin de katılanın iradesi doğrultusunda verilmesi üzerine vekâletnamede ayrıca yer aldığı, ahzu kabz yetkisinin istenildiği zaman katılan tarafından geri alınabileceği gibi katılan tarafından sanığın azledilerek aralarındaki vekâlet ilişkisinin bitirilebileceği gibi sanık tarafından da istifa nedeniyle sonlandırılabileceği, yine suç tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 397. maddesindeki düzenleme uyarınca aralarındaki vekâlet ilişkisinin ölüm, ehliyetsizlik ve iflas gibi nedenlerle sona erdirilebileceği göz önüne alındığında aralarındaki ilişkinin vekâlet ilişkisi olup sanık ile katılan arasındaki ilişkide kamu otoritesi ve kamu gücünün kullanılmadığı, sanığın eyleminden dolayı kamu idaresinin güvenirliği ve işleyişinin değil sanık ile katılan arasındaki vekâlet ilişkisinin zarar gördüğü, sanığın hukuka aykırı olarak mal varlığına geçirdiği maddi değerin müvekkili olan katılana ait bir değer olduğundan, oluşan zararın da kamu zararı olmadığı ve sanığın somut olayda TCK’nın 6/1-c maddesinde belirtilen kamusal faaliyetin yürütülmesine katılan kişi konumunda olmayıp suç tarihinde yürürlükte olan 1086 sayılı HMUK’un 63. maddesindeki düzenleme uyarınca söz konusu paranın tahsili için katılan tarafından sanığa verilen ahzu kabz yetkisine dayanılarak sanık tarafından tahsilat yapıldığından, söz konusu paranın sanığa teslim edilmesinin sanığın doğrudan görevi nedeniyle yani avukat olmasının tabi sonucu olarak değil katılan tarafından sanığın şahsına duyulan güven ilişkisi nedeniyle verilen ahzu kabz yetkisine dayanarak gerçekleştirildiği ve aralarındaki ilişkinin hizmet ilişkisi kapsamında kaldığı birlikte değerlendirildiğinde; icra takibi neticesinde zilyetliği devredilen parayı uhdesinde tutup müvekkili olan katılana vermeyip mal edinen sanığın eyleminin hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir”

Basit veya Nitelikli Bankacılık Zimmeti Suçunun Tespiti – Yargıtay 7. Ceza Dairesi 2017/14133 E. , 2020/9472 K.

“Tediye fişleri kullanılarak banka parasını zimmete geçirilmesinde fiilin, basit ya da nitelikli zimmet suçunu oluşturup oluşturmayacağının değerlendirilmesi bakımından;

Tediye fişleri bulunamamış ya da bulunan tediye fişlerinde mudi imzası yok ise eylem basit zimmet;

Mudi yanıltılarak veya kandırılarak imzalatılan boş bir tediye fişini kullanıp, mudinin bilgi ve talimatı olmaksızın hesabından para çekerek mal edinilmiş ise eylem nitelikli zimmet;

Tediye fişine mudi yerine sahte imzalar atmak suretiyle gerçekleştirilen işlemler ile ilgili olarak, fişler üzerindeki sahte imzaların ilk bakışta ve basit bir inceleme ile sahteliğinin anlaşılması halinde eylem basit zimmet, sahteciliğin aldatıcılık özelliğinin bulunması halinde ise eylem nitelikli zimmet suçunu oluşturacaktır.

Yukarıda anılan hususlar nazara alındığında, mudilere ait bankada mevcut imza kartonetleri fiziki olarak dosyaya celp edildikten sonra, sanığın eylemlerinin gerçekleşen her bir işlem yönünden belirtilen kriterlere göre, basit ya da nitelikli zimmet suçunu oluşturup oluşturmayacağının değerlendirilmesi, sahte imzalı tediye fişleri ile yapılan işlemler yönünden; mudilere ait hesap kartonetlerinde bulunan imza ile sahte mudi imzası taşıyan fişlerdeki imzalar karşılaştırılıp aldatma kabiliyetinin bulunup bulunmadığının mahkemece saptanması, denetime imkan verecek şekilde tutanağa geçirilmesi, eylemlerin ayrı ayrı basit ya da nitelikli zimmet olup olmadıklarının tespit edilmesi ve sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, eksik araştırmaya dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi, bozma nedenidir”şeklindedir.