Akbaş Hukuk Bürosu

Tefecilik suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 241. maddesinde düzenlenmiş olup, özellikle ekonomik ve toplumsal açıdan zayıf durumda olan kişilerin sömürülmesini engellemek amacı taşır. Bu suç, bir kişiye faiz karşılığında ödünç para verilmesi veya ekonomik olarak zor durumda olan kişilere yüksek faizlerle borç vererek bu kişilerin durumlarından haksız kazanç elde edilmesi şeklinde tanımlanır. Tefecilik, ekonomik dengesizliklerin derinleşmesine, bireylerin borç yükü altında ezilmesine ve toplumsal adaletin zedelenmesine yol açan ciddi bir suçtur. Suçun oluşabilmesi için, ödünç para verme işleminin sürekli ve sistematik bir şekilde, yüksek faiz oranlarıyla gerçekleştirilmiş olması gerekmektedir. Yargıtay, tefecilik suçuyla ilgili kararlarında, bu tür eylemlerin ekonomik düzeni bozucu ve bireylerin mali özgürlüklerini tehdit edici niteliğine dikkat çeker. Tefecilik, sadece hukuka aykırı bir kazanç sağlama yöntemi değil, aynı zamanda toplumsal yapının bozulmasına ve ekonomik istikrarın zedelenmesine yol açan ağır bir suç olarak kabul edilir. Bu nedenle, tefecilik suçu, hem bireysel mağduriyetleri önlemek hem de ekonomik düzeni korumak amacıyla ağır cezalarla yaptırıma bağlanmıştır.

Tefecilik
Madde 241-
(1) Kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis ve beşyüz günden beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

(2) (Ek:14/4/2020-7242/14 md.) Suçun bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde verilecek ceza bir kat artırılır.

Suçun tanımından da anlaşılacağı üzere tefecilik suçu üç şekilde işlenebilir:

Doğrudan Ödünç Para Verme Yoluyla Tefecilik Suçu: Bir kimseye kazanç sağlamak için ileriki bir tarihte faizli bir şekilde geri ödenmek üzere doğrudan ödünç para verme yoluyla işlenir.

Senet veya Çek Kırdırma Suretiyle Tefecilik Suçu: Kazanç elde etme amacıyla ileriki tarihli bir senedi veya çeki vadesinden önce belli bir iskonto uygulamak suretiyle kırdırmaktır.

Pos Cihazı Tefeciliği: Pos tefeciliği suçu, kazanç sağlamak amacıyla kredi kartıyla pos cihazından para çekerek belli bir meblağı komisyon olarak alma şeklinde işlenir.

-Tefecilik Suçunun Unsurları

Tefecilik Suçunun Konusu: Ödünç olarak verilen her şey tefecilik suçunun konusunu oluşturmaz. Tefecilik suçunun konusu paradır. Paranın Türk parası (TL) ya da yabancı para olmasının hiçbir önemi yoktur. Örneğin, bir kimse 1000 dolar veya euro parayı kazanç elde etmek amacıyla ödünç verip karşılığında 1200 dolar veya euro çek-senet aldığında tefecilik suçu meydana gelir. Özellikle belirtmek gerekir ki, takı, altın, gümüş ve benzeri değerli madenler tefecilik suçunun konusu olamaz. Ancak, uygulamada bazı kuyumcuların altın satıyormuş gibi yapıp senet veya çek aldığı, gerçekte satmadığı altını faturalayarak daha sonra ikinci el altın (hurda altın) olarak aynı kişiden satın aldığı görülmektedir. Bu durumda, gerçek bir altın alışverişi olmadığı için tefecilik suçu vücut bulmaktadır. Suçun ispatı için şikayetçinin iddiası doğrultusunda vergi incelemesi yapılarak vergi inceleme raporu düzenlenmektedir.

Tefecilik Suçunda Kazanç: Tefecilik suçunun oluşabilmesi için tefecinin kazanç sağlamak maksadıyla hareket etmesi gerekir. Kazancın fiilen elde edilmesi suçun tamamlanması için şart değildir. Tefecilik yapma suçunun konusu olan paranın kazanç elde etmek üzere ödünç verilmesiyle suçun unsurları tamamlanmış olur. Tefecilik suçunda kazanç, faiz olabileceği gibi başka bir malvarlığı değeri de olabilir.

Tefecilik Suçunda Hareket Unsuru: Yargıtay 765 sayılı eski TCK döneminde ve 5237 sayılı TCK’nın ilk yıllarında tefecilik suçunun meydana gelmesi için birden fazla kimseye ödünç para verilmesini ve suçun meslek edinilmesini şart koşmaktaydı. Ancak, bugünkü Yargıtay uygulaması tefecilik suçunun oluşması için sadece bir kişiye ödünç para verilmesini yeterli görmektedir. Birden fazla kişiye ödünç para verilmesi halinde TCK md. 43 gereği zincirleme suç hükümleri uygulanarak failin cezası belli oranlarda arttırılacaktır. Tefecilik suçunun hareket unsuru, kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para verme işlemidir. Bu suçun oluşması için öncelikle ikrazatçılık (ödünç para verme işlemi) yapmak üzere kanunen yetkili organlardan izin alınmamış olmalı ya da verilen iznin iptal edilmiş olması gerekir. İzin alınarak faiz karşılığında ödünç para verilmesi eylemi suç olmayacaktır. Tefecilik suçunun oluşması için, fail tarafından başka birisine ödünç olarak para verilmiş olması gerekmektedir. Ayrıca verilen bu paranın da kazanç elde etmek amacıyla verilmiş olması gerekir. Bir kimsenin paraya ihtiyacı olan kişiye yardımcı olmak amacıyla para verip bir süre sonra geri alması suç oluşturmayacaktır.

Suçun Mağduru: Esasen tefecilik suçu iki taraflı bir karşılaşma suçudur. Yani, bir tarafta kazanç elde etmek amacıyla ödünç para veren, diğer tarafta ödünç para alan kişi vardır. Ancak, kanun suç politikası gereği ödünç para alanı cezalandırmamaktadır. Yargıtay uygulamasında da faiz karşılığı ödünç para aldığı iddia edilen kişi tefecilik suçunun mağduru olarak kabul edilmektedir (Yargıtay 5.CD- Karar: 2014/5447). Mağdur, şikayetçi olarak ceza davasına müdahil olabilir.

Senet veya Çek Kırdırma Yoluyla Tefecilik: Kambiyo senetleri (çek, bono-senet vb…) Ticaret Kanunu’na göre birer ödeme aracıdırlar. Ticari hayatta kambiyo senetlerinin ödeme aracı olması işlevi dışında kullanıldığı da bilinmektedir. Örneğin, bir çek veya senet, doğmuş veya doğacak bir borcun teminat olarak da verilebilir. Çek veya senedin icra yoluyla borçludan tahsil edilmesindeki kolaylık nedeniyle tefecilik suçunda çok sık kullanıldığı bilinmektedir. Uygulamada, çek veya senet ciro edilerek tefeciye verilmektedir. Yani, gerçek bir borç ilişkisine dayanan ileriki tarihli (vadeli) çek veya senedin alacaklısı; tefeciye gitmekte, tefecinin talep ettiği belli miktarda bir iskontoyla söz konusu çek veya senetteki alacağını adeta satmaktadır. Tefeci, senet veya çek alacaklısına iskonto ettiği para miktarını düşerek geri kalanını vadesinden önce ödemekte; kendisi de kambiyo senetlerinin vadesi geldiğinde alacağı senet veya çek üzerinde borçlu gözüken kişiden talep etmektedir. Yargıtay uygulamasında bu işleme “çek veya senet kırdırma yoluyla tefecilik suçu” denilmektedir. Örneğin, 100.000 TL’lik bir alacağını 3 ay vadeli senede bağlayan kişi bu senedi tefeciye kırdırarak karşılığında 80.000 TL nakit almışsa tefecilik suçu işlenmiş olur.

Kredi Kartı Kullanarak Pos Cihazı Tefeciliği: Pos cihazı, ticari hayatta en yaygın ödeme aracıdır. Uygulamada tefecilik yapan kişi, paraya ihtiyacı olan kişiye “borç para” olarak nitelediği belli bir miktarda parayı vermekte, parayı alan kişiyle yaptığı anlaşma çerçevesinde verdiği paraya belli bir miktarda faiz ekleyerek toplam miktarı pos cihazından çekmektedir. Böylece, parayı alan kişi nakit ihtiyacını karşılamakta, tefeci ise kredi kartını kullanarak pos cihazından “faizli” para çekmek suretiyle kazanç elde etmektedir. Yargıtay, bu şekildeki tefecilik suçuna “pos cihazı tefeciliği” demektedir.

Özellikle belirtelim ki, tefecilik suçu nedeniyle yapılan yargılamalarda hazineye mutlaka bildirimde bulunularak ceza davasına müdahil olma hakkını kullanması imkanı verilmelidir.

-Tefecilik suçunun cezası şu şekildedir:

Kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis ve beşyüz günden beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır (TCK 241/1).

Suçun bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde verilecek ceza bir kat artırılır (TCK 241/2).

Tefecilik suçunun işlenmesi suretiyle yararına haksız menfaat sağlanan tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. (TCK 242)

Kanun maddesinde suçun cezası, hapis cezası ile adli para cezasının birlikte uygulanması suretiyle düzenlenmiştir. Yani, fail hem hapis cezasına hem de işlenen suçun vehametinin derecesine göre miktarı belirlenmek üzere adli para cezasına mahkum edilecektir.

-Tefecilik Suçu ile Yağma Suçu Arasındaki İlişki

Tefecilik yapan kimsenin, tefecilik kapsamında mağdura ödünç olarak verdiği parayı tehdit veya cebir kullanarak geri istemesi halinde yağma suçu oluşur. Tehdit ve cebir uygulayarak ödünç verdiği parayı geri isteyen fail hem tefecilik suçu hem de yağma suçu (gasp suçu) nedeniyle cezalandırılacaktır. Bu durumda, bir hukuki ilişkiya dayanan alacağı tahsil amacıyla yağma suçunu düzenleyen TCK m.150’deki daha az cezayı gerektiren hal hükümleri de uygulanamaz. Çünkü, mağdur ile tefeci arasındaki ödünç ilişki, hukuk düzenince korunan bir hukuki ilişki değildir.

Tefecinin mağdura ödünç verdikten sonra parayı geri almak için senet istemesi, senedi alırken de cebir ve tehdit uygulaması halinde TCK m.148/2‘de düzenlenen senet yağması suçu meydana gelir. Bu durumda gerçek içtima kuralları gereği fail hem tefecilik suçu hem de senet yağması suçundan cezalandırılmalıdır.

Ayrıca, tefecilik suçunun ispatı konusunda en önemli nokta, hayatın olağan akışı içerisinde suçun mağduru ile faili arasında para alışverişi dışında bir ilişki olup olmadığının belirlenmesidir. Bu çerçevede fail ile mağdur arasında yakın akrabalık ilişkisi, uzun yıllara dayanan arkadaşlık veya komşuluk ilişkisi olup olmadığı araştırılır.

Faile ait işyerlerinde başkaları tarafından imzalanmış senetler veya çekler elde edilmesi halinde; çek veya senetlerin neden bulundurulduğu faile sorulmalı, çek ve senet üzerinde borçlu gözüken kişilerin beyanı alınmalı, gerekirse vergi dairesine başvurularak bir vergi inceleme raporu düzenlenmesi istenmelidir.

TEFECİLİK SUÇU YARGITAY KARARLARI

Tefecilik Suçunda Zincirleme Suç – Yargıtay 5. Ceza Dairesi – Karar: 2016/5786

“TCK’nın 241. maddesinde düzenlenen tefecilik suçunun kazanç elde etmek amacıyla borç para verilmesiyle oluşacağı, bunu meslek haline getirmenin suçun unsurları içerisinde yer almadığı, birden fazla kişiye, birden çok kez kazanç karşılığı ödünç para verilmesi halinde ise zincirleme tek tefecilik suçunun oluşacağı nazara alındığında; dosya kapsamına göre sanık hakkında tefecilik suçundan … 4. Asliye Ceza Mahkemesine açılan davada 29.12.2010 gün ve 2010/90 Esas, 2010/1180 Sayılı Karar ile mahkumiyetine karar verildiği anlaşılmakla, anılan dosyanın sonucunun araştırılarak derdest olması halinde her iki dosyanın birleştirilmesi, aksi halde onaylı suretinin temin edilip eklenmesi, davaya konu eylemler arasında irtibat bulunup bulunmadığı, mükerrer yargılama ya da zincirleme suç hükümleri açısından dava tarihleri itibariyle hukuki kesinti olup olmadığının tespit edilmesinden sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri yerine eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması hukuka aykırıdır”

Yargıtay 5. Ceza Dairesi – Karar: 2018/290

“Katılan … ve müşteki …‘nin sanık …‘ten, müştekiler … ve …‘nın ise sanık …‘dan faiz karşılığı borç para aldıklarına dair aşamalardaki benzer beyanlarına, sanıklardan faiz karşılığı borç para aldıklarını belirten tanık anlatımlarına, alacaklı oldukları icra dosyaları ve kolluk araştırma tutanağı ile adli emanetteki senetler ve tüm dosya kapsamına göre, sanıkların kazanç elde etmek amacıyla ödünç para vermek suretiyle atılı tefecilik suçunu işlediklerinin sübut bulduğu, keza tefecilik suçunda suç tarihinin, kazanç elde etmek amacıyla ödünç paranın verildiği tarih, zincirleme suçlarda ise son suçun işlendiği gün olduğu ve UYAP sisteminden yapılan sorgulamada sanık …‘in tefecilik suçundan … 16. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/38 E. 2013/48 K. sayılı dosyasında 2010 yılı ve öncesinde tefecilik yaptığı iddiasıyla yargılandığının anlaşılması karşısında, tefecilik suçunun zincirleme biçimde işlenebileceği nazara alınarak, söz konusu dosyanın akıbetinin araştırılması, derdest ise birleştirilmesi, karara çıkmış ve kesinleşmiş ise onaylı örneğinin getirtilerek incelenmesinden sonra eylemler arasında hukuki kesinti oluşup oluşmadığının ve zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının saptanmasından sonra sanık …‘in hukuki durumunun tayin ve takdiri ile haklarında mahkumiyet hükümleri kurulması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde beraatlerine karar verilmesi bozma nedenidir “

Çek Kırdırma Suretiyle Tefecilik Suçu – Yargıtay 5.Ceza Dairesi – Karar: 2015/7673


“Çek kırdırma suretiyle tefecilik suçunu işlediği iddiasıyla cezalandırılması talep edilen sanığın, atılı suçlamaları kabul etmeyerek işyerinde yapılan aramada ele geçen çeklerin sattığı mallar karşılığında aldığı müşteri çekleri olduğunu ileri sürdüğü, ele geçen çeklerin hamillerinden B. E. ile A. Ö.’in aşamalarda aynı yönde anlatımda bulundukları ancak sanık tarafından ibraz edilen fatura içeriğinde tanık B. E.’e satılan madde PVC levha olarak gösterildiği halde tanığın, sanıktan koli bandı aldığını beyan ettiği ayrıca tanık A. Ö.’in sanıktan satın aldığını söylediği sac levhanın sanığın ticari faaliyet alanı ile ilgisiz olduğu nazara alınarak; sanığın, işyerinde yapılan aramada ele geçen diğer çeklerin yetkili hamillerinin araştırılıp dinlenmeleri, tefecilik yapıp yapmadığı hususunda kolluk araştırması yapılması ve vergi inceleme raporu alınması, bundan sonra hasıl olacak sonuca göre hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde beraet kararı verilmesi hukuka aykırıdır”

Faiz Karşılığı Ödünç Para Verme ve Senet Alma – Yargıtay 5. Ceza Dairesi – Karar: 2016/6425

“TCK’nın 241. maddesinde tanımlanan tefecilik suçunun oluşabilmesi için kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para verilmesinin yeterli oluşu, ayrıca birden fazla kişiye sistemli olarak faiz karşılığı ödünç para verilmesinin suçun unsuru olarak aranmaması ve aralarında yakın akrabalık bağı veya iş ilişkisi bulunmayan kişiler arasında günün ekonomik koşulları nazara alındığında yüksek sayılabilecek miktarda paranın karşılıksız verilmesinin hayatın olağan akışına uygun olmaması, bu bağlamda katılanın sanıktan 15.000 TL borç alıp karşılığında 30.000 TL bedelli senet verdiğini iddia etmesi, sanığın da 29.09.2011 tarihli mahkeme huzurunda verdiği beyanında 4.000 TL ve 5.000 TL olmak üzere iki kez borç para verdiğini karşılığında da senet aldığını savunması ve bu senetlerin Avukat A. Anıl’da olduğunu ifade etmesi karşısında, adı geçen avukatın tanık olarak beyanına başvurularak suça konu senetlerin aslının istenmesi ile maddi gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması açısından, sanığın faiz karşılığı borç para verip vermediğinin kesin olarak belirlenebilmesi amacıyla kolluk marifetiyle araştırma yaptırılması, alacaklı olduğu icra takip dosyalarının tesbitiyle varsa takip borçlularının tanık sıfatıyla dinlenilmesinden sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde beraat hükmü kurulması hukuka aykırıdır “

İddianameden Sonra İşlenen Fiiller Yeni Bir Tefecilik Suçudur – Yargıtay 5. Ceza Dairesi – Karar: 2015/15450

“TCK’nın 241. maddesinde düzenlenen tefecilik suçunun, kazanç elde etmek amacıyla borç para verilmesiyle oluşacağı, bunu meslek haline getirmenin suçun unsurları içerisinde yer almadığı da gözetilerek, değişik zamanlarda ve farklı kişilere karşı tefecilik eylemini zincirleme olarak işleyen sanık hakkında TCK’nın 43. maddesinin uygulanması gerektiği, bu itibarla hukuki kesinti oluşturan iddianame tarihinden evvel sanık hakkında dava konusu olsun ya da olmasın tüm eylemlerin teselsülün içerisinde değerlendirilmesi, iddianame tarihinden sonraki eylemlerin ise gerçek içtima hükümleri ve varsa kendi içinde teselsül hükümleri değerlendirilmek suretiyle karara bağlanması gerekir. Dava konusu somut olayda ise, tanık sıfatıyla beyanları tespit edilen şahısların 2005, 2006 ve 2007 yıllarında sanıktan faiz karşılığı borç para aldıkları, dolayısıyla bu tarihlerin daha önce karara bağlanan ve tefecilik suçundan kesinleşen mahkumiyet hükmüne konu eylemlere ilişkin iddianame tarihlerinden önceye tekabül ettiği ve temyize konu davadaki 07.02.2011 günlü iddianamenin de hukuki kesinti oluşturmadığı, sadece Salihli 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/280 Esas sayılı dosyasında yargılama konusu yapılan eylemlerin teselsülü mahiyetinde olduğu, keza kesinleşen bahse konu dosyadaki mağdurlar farklı olup, sanık hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanmadığı ve Yargıtay onama ilamında da bu eksikliğin eleştiri konusu yapıldığı tüm dosya kapsamından anlaşıldığından, TCK’nın 3/1, 61/1. maddeleri de gözetilerek sanığa aynı Kanunun 241/1. maddesi gereğince verilecek cezada 43/1. maddesi uyarınca arttırım yapıldıktan sonra kesinleşen dava dosyasından verilen cezanın bu cezadan mahsubu ile cezasının belirlenmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulmak suretiyle fazla ceza tayini hukuka aykırıdır”

Tefecilik Suçunda Hazinenin Müdahil Olma Hakkı – Yargıtay 9. Ceza Dairesi 2021/749 E. , 2021/3171K.


“Türk Ceza Kanunu’nun 241. maddesinde düzenlenen tefecilik suçu kanunun “Topluma Karşı Suçlar” başlıklı üçüncü kısmının dokuzuncu bölümünde düzenlenmiş olup suçun mağduru tüm toplumdur. Tefecilik ilişkisinde faiz karşılığı ödünç para alan kişi, iradi olarak faiz ilişkisinin tarafı olmakta olup gerçek anlamda suçun pasif failidir. Ancak kanun koyucu izlediği suç siyaseti gereği tefecilik fiilinin aktif failinin kolayca tespitini sağlamak amacıyla ödünç para alan kişiyi cezalandırmamıştır. Bu halde tefecilik fiilinin pasif faili konumunda bulunan faiz karşılığı ödünç para alan kişinin suçun mağduru olarak kabulüne olanak yoktur. Bu kişilerin fail hakkında şikayetçi olmaları halinde açılan bir kamu davasındaki konumları ihbar eden niteliğindedir ve suçun doğrudan mağduru olmadıklarından davaya katılma hak ve yetkileri bulunmamaktadır. Bu nedenle sanık hakkında tefecilik suçundan açılan kamu davalarına Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 237. maddesine göre suçtan doğrudan zarar görmeyen müşteki …‘nun katılma hakkı olmadığı, bu itibarla hükmü temyiz yetkisi bulunmadığından müşteki H.O.’nun temyiz talebinin 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi de gözetilerek Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 317. maddesi gereğince REDDİNE, karar verilmiştir”

Para Karşılığında Çek Alma Suretiyle Tefecilik – Yargıtay 5. Ceza Dairesi – Karar: 2014/6216

“Müşteki A.’in anlatımında sanıktan 20.000 TL faizle para aldığını, karşılığında çek verdiğini belirtmesi, tanık M.’in de bunu doğrulaması, sanığın da borç alışverişini kabul edip ancak faiz istemediğini savunmasında ileri sürmesine karşın, çek tutarının 21.500 TL olması, yakın akrabalık bağı veya ticari ilişki bulunmayan kişiler arasında günün ekonomik koşullarına göre önemli miktardaki bu paranın karşılıksız verilmesinin hayatın olağan akışına ve genel hayat tecrübelerine uygun düşmemesi gözetildiğinde, sanığın müştekiye kazanç elde etmek amacıyla borç para vermesi şeklindeki eyleminin sübuta erdiği halde, dosya içeriğine uygun düşmeyen yetersiz gerekçelerle beraetine karar verilmesi hukuka aykırıdır”

Pos Cihazıyla Tefecilik Suçu – Yargıtay 5. Ceza Dairesi – Karar: 2014/5151

“Katılan M. K.’ın duruşmada ve vergi müfettişine verdiği ifadelerinde aylık % 10 faiz ödeme karşılığında sanıktan 2007 yılında 35.000 TL, 2008 yılında 25.000 TL borç para aldığını, karşılığında bir adet senet ve iki adet çek verdiğini, borcunu faiziyle birlikte geri ödediği halde icraya verildiğini beyan ettiği, sanığın duruşmadaki savunmasında arkadaşı olan katılana POS cihazında kendisine ait kredi kartlarını kullanması suretiyle 60.000 TL borç verdiğini, karşılığında 35.000 TL bedelli senet ve 25.000 TL bedelli iki çek aldığını, çeklerin karşılıksız çıktığını, senedin bedeli de ödenmeyince icraya koyduğunu söylediği, C. Başsavcılığınca alınan 17/06/2010 tarihli ifadesinde ise katılanın kendisine ait kredi kartını kullandığı gibi kendisine elden de para verdiğini beyan ettiği, 16/10/2010 tarih 2010/1800-29 sayılı basit raporda sanığa ait iki adet kredi kartı ile katılanın POS cihazından herhangi bir mal ve hizmetin karşılığı olmadan 2007-2008-2009 yıllarında yapılan işlem tutarının toplam 442.670,95 TL, katılanın EFT ve havale ile iade ettiği toplam miktarın 330.558,50 TL olduğu, faiz geliri elde edilmediğinin belirtildiği, hükümden sonra dosyaya giren 30/05/2012 tarih 2012-A-2203/18 sayılı vergi tekniği raporunda ise POS cihazında yapılan işlemlerden bahsedilmeksizin 60.000 TL borç para verildiği kabulü ile katılanın EFT ve havale yapmak suretiyle sanığa toplam 228.374,50 TL ödeme yaptığı, aradaki farkın faiz geliri olduğu, ayrıca sanığın C. S., S. B., H. U., T. B., M. B., S. N. A., F. K. isimli kişilerden de faiz geliri elde ettiğinin belirtildiği anlaşılmakla;

Öncelikle katılan M. K.’ın kendisine ait POS cihazında sanığın kredi kartlarını kullanmak suretiyle borç para alıp almadığı, bunun haricinde elden nakit olarak borç alıp almadığı, borç aldığı esnada faiz uygulanmasını kararlaştırıp kararlaştırmadıkları hususlarında ayrıntılı beyanının alınması, katılan vekilinin bildirdiği tanıklar T. A. ve H. G.’nın adresleri tespit edilerek olaya ilişkin bilgi ve görgülerinin tespit edilmesi, vergi tekniği raporunda adı geçen diğer kişilere yönelik eylemleri nedeniyle sanık hakkında dava açılıp açılmadığının araştırılması, dava açılmışsa karara çıkmadığının anlaşılması halinde dosyaların birleştirilerek delillerin birlikte değerlendirilmesi, 2010/2778 sayılı icra dosyalarına borçlu katılan tarafından ödeme yapılıp yapılmadığının ilgili icra müdürlüğünden sorularak tespit edilmesinden sonra dosyanın serbest muhasebeci mali müşavir bir bilirkişiye tevdii edilerek sanığın vermiş olduğu ödünç paralar karşılığında faiz geliri elde edip etmediği hususunda rapor alınmasından ve tefecilik suçunun kazanç elde etmek amacıyla bir başkasına ödünç para verilmesiyle tamamlanacağı, faizin veya anaparanın ödenip ödenmemesinin suçun oluşumunda etkisinin bulunmadığı da dikkate alınarak tüm bu hususlar bir bütün olarak gözetilip değerlendirilmek suretiyle sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden eksik inceleme sonucu yazılı şekilde beraat kararı verilmesi hukuka aykırıdır”

Kuyumcunun Çek Kullanarak Tefecilik Yapması – Ceza Genel Kurulu – Karar : 2015/152

“Tefecilik suçu, kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para verme eylemiyle tamamlanır. Kasten işlenen bir suç olup suçun tamamlanması için fiilen kazanç elde edilip edilmediğinin ve ödünç verilen paranın geri ödenip ödenmediğinin bir önemi bulunmamaktadır.

Tefecilik suçu, madde gerekçesinde de açıklandığı üzere “senet kırdırma” denilen yöntemle de işlenebilir. Örneğin henüz vadesi gelmemiş bir bononun vadesinden önce başkasına verilerek karşılığında bono üzerinde yazılı meblağdan daha az bir paranın alınması durumunda tefecilik suçu oluşur. Çünkü, bu durumda bononun el değiştirmesi, kişiler arasında doğmuş olan bir alacak borç ilişkisine dayanmamaktadır. Bu gibi durumlarda, birer ödeme aracı olan bononun veya çekin kendisi satılmakta ve satın alınmaktadır.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Mağdurların mahkemede kısmen farklılık gösterse de özünde değişmeyen istikrarlı anlatımları, sanığın çevredekilere sürekli borç para verdiğine ilişkin araştırma tutanağı, bu tutanağı doğrulayan tanıklar C ve Y.’nin beyanları, sanığın yakın akrabalık ve iş ilişkisi bulunmayan kişilere karşılıksız olarak sürekli borç para verdiğine ilişkin savunmasının hayatın olağan akışına ve genel hayat tecrübelerine uygun düşmediği dikkate alındığında; kuyumculuk yapan sanığın, mağdurlar Z., B. ve D. A.’nın ödünç para talep etmeleri üzerine, herhangi bir altın alım satımı olmadığı halde, altın satmış gibi mağdurlardan çek aldıktan sonra, bu kez sattığı altını hurda altın olarak geri alıyormuş gibi hesap yaparak, çek bedelinden daha az bir parayı mağdurlara verme biçimindeki eyleminde, çekin el değiştirmesi kişiler arasında doğmuş olan bir alacak borç ilişkisine dayanmayıp, kazanç elde etmek amacıyla çekin kendisi satın alınarak ödünç para verildiğinden TCK’nın 241. maddesinde düzenlenen tefecilik suçunun tüm unsurlarının oluştuğu kabul edilmelidir “

Tefecilik Suçunda Zarar ve HAGB – Yargıtay 9. Ceza Dairesi 2020/452 E. , 2020/1246 K.

“Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 17/02/2015 tarih ve 2014/7-297 E., 2015/3 K. sayılı İlamında vurgulandığı üzere; mahkemece, failin işlediği suç nedeniyle mağdurun veya kamunun zararı tespit edilerek, ödeme iradesini ortaya koyup hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesini talep eden sanığa bu miktar bildirilerek zararı karşılayıp karşılamayacağı açıkça sorulduktan sonra sonucuna göre hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağına karar verilmelidir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 26/05/2015 tarih ve 2013/3-546 E., 2015/163 K. ve 03/02/2009 tarih ve 2008/11-250 E., 2009/13 K. sayılı kararlarında vurgulandığı üzere; CMK 231 maddesinin uygulanmasında, suçun işlenmesi nedeniyle mağdurun oluşan zararının, kanaat verici basit bir araştırma ile belirlenecek maddi zararların esas alınması, manevi zararların bu kapsama dahil edilmemesi gerektiği kabul edilmiştir.

Tefecilik suçunda; tefecilik yapan failden faiz, komisyon veya başka adlar karşılığında ödünç para alan kişiler, suçun doğrudan mağduru olmadıklarından, CMK 231. maddesinin uygulanmasında bu kişilerin maddi zararlarının göz önüne alınamayacağı açıktır. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Kesin hükümsüzlük” başlıklı 27.maddesi karşısında yasanın emredici normlarına aykırı olarak düzenlenen bir tefecilik sözleşmesi nedeniyle, sözleşme taraflarının doğrudan veya dolaylı olarak hukuki korumadan yararlanmaları olanaksızdır.

Tefecilik suçu nedeniyle kamunun zararına ilişkin olarak ise; yukarıda vurgulanan Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 26/05/2015 tarih ve 2013/3-546 E., 2015/163 K. ve 03/02/2009 tarih ve 2008/11-250 E., 2009/13 K. sayılı kararları karşısında, tefecilik fiili nedeniyle oluşan kamunun maddi zararının, kanaat verici basit bir araştırma ile tespit edilebilecek nitelikte olmadığından CMK 231.maddesinin uygulanmasında göz önüne alınamayacaktır. Sonuç olarak; tefecilik suçlarından kurulan hükümlerde CMK 231.maddesinin uygulanmasında, aynı yasanın 231/6-c maddesindeki “zararın giderilmesi” koşulunun aranması olanaksızdır”

Tefeciden Faizle Para Alan Kişi Mağdur Değil, Pasif Faildir – Yargıtay 9. Ceza Dairesi 2020/4923 E. , 2021/1130 K.

“TCK’nın 241. maddesinde düzenlenen tefecilik suçu kanunun “Topluma Karşı Suçlar” başlıklı üçüncü kısmının dokuzuncu bölümünde düzenlenmiş olup suçun mağduru tüm toplumdur. Tefecilik ilişkisinde faiz karşılığı ödünç para alan kişi, iradi olarak faiz ilişkisinin tarafı olmakta olup gerçek anlamda suçun pasif failidir. Ancak kanun koyucu izlediği suç siyaseti gereği tefecilik fiilinin aktif failinin kolayca tespitini sağlamak amacıyla ödünç para alan kişiyi cezalandırmamıştır. Bu halde tefecilik fiilinin pasif faili konumunda bulunan faiz karşılığı ödünç para alan kişinin suçun mağduru olarak kabulüne olanak yoktur. Bu kişilerin fail hakkında şikayetçi olmaları halinde açılan bir kamu davasındaki konumları ihbar eden niteliğindedir ve suçun doğrudan mağduru olmadıklarından davaya katılma hak ve yetkileri bulunmamaktadır. Bu nedenle sanık hakkında tefecilik suçundan açılan kamu davasına CMK’nın 237. maddesine göre suçtan doğrudan zarar görmeyen müştekinin katılma hakkı olmadığı, yine mahkemece usulsüz olarak verilen katılma kararının da hükmü temyiz hakkı vermeyeceği, bu itibarla hükmü temyiz yetkisi bulunmadığından müşteki … vekilinin temyiz talebinin 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 317. maddesi gereğince REDDİNE, İncelemenin suçtan zarar gören Hazine vekilinin tefecilik suçundan kurulan beraat hükmüne yönelik temyiz itirazlarıyla sınırlı olarak yapılmasına karar verilmiştir ” şeklindedir.