Akbaş Hukuk Bürosu

SUÇ İŞLEMEK AMACIYLA ÖRGÜT KURMA SUÇU (TCK 220 VE 221)

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 220. maddesinde düzenlenen ve toplumsal düzeni korumaya yönelik önemli bir suç tipi olarak karşımıza çıkar. Bu suçun temel amacı, belirli bir suçu işlemek için bir araya gelen kişilerin oluşturduğu yapının cezalandırılmasıdır. Suç örgütlerinin toplum üzerindeki olumsuz etkileri dikkate alındığında, bu suçun düzenlenmesi ve yaptırım altına alınması, kamu düzenini ve güvenliğini sağlama açısından büyük önem taşır.

Örgüt kurma suçu, bir grup insanın belirli bir suç işlemek amacıyla hiyerarşik bir yapı oluşturmasıyla meydana gelir. Bu suçun varlığı için örgütün belirli bir sürekliliğe sahip olması ve birden fazla kişi tarafından organize edilmiş olması gereklidir. Örgüt üyeleri arasında belirli bir işbölümü ve koordinasyon sağlanmış olmalı; bu şekilde, bireysel eylemlerden daha fazla tehlike arz eden bir yapının ortaya çıkması beklenir. Bu yönüyle örgüt kurma suçu, bireysel suçlardan farklı olarak kolektif bir tehlike oluşturan bir fiil olarak kabul edilir.

TCK’ya göre, suç işlemek amacıyla örgüt kuran kişi, yalnızca örgütü kuran değil, aynı zamanda bu örgütün faaliyetlerine katılan kişiler de suçun faili olarak değerlendirilir. Örgüte üye olma suçu, TCK’nın 220. maddesinde ayrıca düzenlenmiş olup, örgüte bilerek ve isteyerek katılan her birey, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan sorumlu tutulur. Örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmese bile, örgütün varlığı ve faaliyeti başlı başına bir suç teşkil eder. Bu durum, ceza hukuku açısından önleyici bir tedbir niteliği taşır.

Örgüt kurma suçunun cezalandırılmasında, suça ilişkin özel normlar da devreye girebilir. Özellikle terör örgütü kurma veya yönetme suçları gibi, daha ağır cezalar öngören düzenlemeler, suçun niteliğine göre devreye sokulur. Bu tür suçlarda, cezai yaptırımın ağırlığı, örgütün işlediği veya işlemeye teşebbüs ettiği suçların türüne ve ciddiyetine göre belirlenir.

Sonuç olarak, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu, toplumsal düzeni korumak ve suç işlenmesini engellemek amacıyla yasalarla sıkı bir şekilde düzenlenmiştir. Örgütün varlığı ve faaliyeti, bireylerin suç işleme potansiyelini artırdığı için, bu tür yapılar üzerinde caydırıcı bir etki yaratmak amacıyla ağır cezalar öngörülmüştür. Bu şekilde, toplumun güvenliği ve kamu düzeni sağlanarak, bireylerin hukuka uygun bir şekilde yaşamalarını temin etmek amaçlanır.

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma
Madde 220-
(1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, dört yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.

(2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Örgütün silahlı olması halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.

(4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur.

(5) Örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır.

(6) (Değişik:2/3/2024-7499/10 md.) Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca iki yıl altı aydan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İşlenen suçun niteliğine göre verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir. Bu fıkra hükmü sadece silahlı örgütler hakkında uygulanır.

(7) (Değişik: 2/7/2012 – 6352/85 md.) Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır. Örgüt üyeliğinden dolayı verilecek ceza, yapılan yardımın niteliğine göre üçte birine kadar indirilebilir.

(8) Örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

Kanunlarda suç olarak tanımlanan fiillerin işlenmesi amacıyla örgüt kurmak veya yönetmek ile bu amaçla kurulmuş örgüte üye olmak, işlenmesi amaçlananlardan ayrı suçlar olarak tanımlanmıştır.

Maddenin birinci fıkrasında, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak veya yönetmek suçu tanımlanmıştır. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Bu seçimlik hareketler, suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmektir:

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu; en az üç kişinin, suç işlemeye elverişli araç ve gerece sahip olarak, hiyerarşik bir ilişki ve iş bölümü içerisinde amaç suçları işlemek için süreklilik arz edecek şekilde bir araya gelmesiyle meydana gelir.

Örgüt yöneticiliği suçu; hiyerarşik yapılanmada üst pozisyonda yer alıp örgütsel faaliyetin tamamının veya bir kısmının koordine edilmesi veya yönetilmesidir.

Örgüt, soyut bir birleşme değildir, bünyesinde hiyerarşik bir ilişki hâkimdir. Bu hiyerarşik ilişki, bazı örgüt yapılanmalarında gevşek bir nitelik taşıyabilir. Bu ilişki dolayısıyla örgüt, mensupları üzerinde hâkimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmaktadır.

Örgütün varlığı için suç işlemek amacı etrafındaki fiilî birleşme yeterlidir.

Örgüt, niteliği itibarıyla, devamlılık arzeder. Bu itibarla, kişilerin belli bir suçu işlemek için bir araya gelmesi hâlinde, örgüt değil, iştirak ilişkisi mevcuttur. İştirak ilişkisinden bahsedebilmek için, suç ortakları nezdinde suçun, konu veya mağdur bakımından somutlaşması gerekir. Buna karşılık, örgüt yapılanmasında, işlenmesi amaçlanan suçların konu veya mağdur itibarıyla somutlaştırılması zorunlu değildir.

Madde metninde, suç işlemek amacına yönelik örgütün varlığı için asgari üye sayısı belirlenmemiştir.

Suç işlemek için örgüt kurulması bir somut tehlike suçudur. Her ne kadar en az iki kişinin belli amaç etrafında suç işlemek üzere devamlı surette fiilen birleşmesi suretiyle örgüt meydana gelebilirse de; kurulan örgüt, güdülen amaç bakımından somut bir tehlike oluşturmayabilir. Bu nedenle, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından, amaçlanan suçları işlemeye elverişli olması aranmalıdır. Bu bakımdan, örneğin sadece üç kişinin bir araya gelmesi, devletin ülke bütünlüğünü bozmaya yönelik suçları işleme açısından somut bir tehlike taşımayabilir; buna karşılık, ekonomik çıkar sağlamaya yönelik suçlar açısından elverişli olabilir. Bu suç, bir amaç suç niteliği taşımaktadır. Bu nedenle, söz konusu suç, ancak doğrudan kastla işlenebilir. Kişiler, suç işlemek amacıyla bir örgütlenme yapısı içinde bulunmalıdırlar. İşlenmesi amaçlanan suçların türü veya niteliği, sadece bu suç için öngörülmüş olan alt ve üst sınırlar arasında somut cezanın belirlenmesinde dikkate alınabilir.

İkinci fıkrada, suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olmak, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Örgüte üye olmak, fiilî bir katılmadır. Örgüte üye olmak için örgüt yöneticilerinin rızasının varlığına gerek yoktur. Tek taraflı iradeyle de katılmak mümkündür.

Örgüt üyeliği suçu; Örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği, örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ, canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de, örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemede ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir.

Üçüncü fıkraya göre, örgütün silâhlı olması, bir ve ikinci fıkrada tanımlanan suçların daha ağır ceza ile cezalandırılmasını gerektiren nitelikli unsurunu oluşturmaktadır. Suç örgütünün silâhlı olup olmaması veya sahip olunan silâhların cins, nitelik ve miktarı, somut tehlikenin belirlenmesi veya var olan somut tehlikenin ağırlığı bakımından dikkate alınmalıdır.

Dördüncü fıkraya göre, örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunacaktır. Bir veya ikinci fıkrada tanımlanan suçlardan dolayı cezaya hükmedilebilmesi için, ayrıca örgütün amacı çerçevesinde bir suçun işlenmesi gerekmez. Örgütün faaliyeti çerçevesinde ayrıca suç işlenmesi hâlinde, hem bir veya ikinci fıkrada tanımlanan suçtan hem de amacı oluşturan suçtan dolayı gerçek içtima kurallarına göre cezaya hükmedilmelidir.

Örgüt adına suç işleme suçu; örgütün hiyerarşisi içinde yer almamakla birlikte, yani üye olmamakla birlikte örgüte duyulan sempati nedeniyle veya bir yarar sağlamak amacıyla suç işlenmesidir. Bu suçun oluşabilmesi için, fail ile örgüt arasında organik bağ olmadığı halde, suçun işlenmesinin örgüt tarafından istenmesi ya da örgütün bilgisi dahilinde gerçekleştirilmiş olması gerekir. Örgüt adına işlenen suç karşılıksız olabileceği gibi bir menfaat karşılığında da işlenmiş olabilir.

Maddenin beşinci fıkrasında, örgüt yöneticilerinin, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılması gerektiği kabul edilmiştir. Örgüt yapısı içinde, kendisine suç işlemek gibi örgütün amacına uygun bir görev verilen kişi bu görevini yerine getirmezse, hemen yerine bir diğeri rahatlıkla ikame edilebilmektedir. Bu nedenle, örgütün yöneticisi konumunda olan kişiler, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak sorumlu tutulmalıdırlar.

Altıncı fıkraya göre, örgüte hâkim olan hiyerarşik ilişki içinde olmamakla beraber, örgüt adına suç işleyen kimsenin örgüt üyesi olarak kabul edilmesi ve bu nedenle de sorumlu tutulması gerekir.

Yedinci fıkrada, örgüte hâkim olan hiyerarşik ilişki içinde olmamakla beraber, örgütün amacına bilerek ve isteyerek hizmet eden kişinin, örgüt üyesi kabul edilerek cezalandırılması öngörülmüştür. Bu nedenle, “örgüte yardım ve yataklık” adıyla ayrı bir suç tanımlaması yapılmamıştır. Bu kavram altında söz konusu edilen fiiller, nitelik bakımından örgüte üye olmak dolayısıyla sorumluluğu gerektirmektedir.

Örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme suçu; örgütün dışında olan bir kimsenin özgür iradesiyle örgüte yer sağlama, yiyecek ve giyecek sağlama, silah temin etme vb. gibi davranışlarla örgütsel faaliyete veya örgütün işlediği suça yardım etmesiyle oluşur.

Maddenin sekizinci fıkrasında, örgütün veya amacının propagandasının yapılması suç olarak tanımlanmıştır. Bu propagandanın basın ve yayın yolu ile işlenmesi, suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektirmektedir.

SUÇ ÖRGÜTÜ KURMA SUÇUNDA ÖRGÜTÜN UNSURLARI NELERDİR?

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuyla korunan hukuki yarar kamu güvenliği ve barışıdır. Suç işlemek için örgüt kurmak, toplum düzenini tehlikeye soktuğu ve araç niteliğindeki suç örgütü, amaçlanan suçları işlemede büyük bir kolaylık sağladığından, bu suç nedeniyle kamu güvenliği ve barışın bozulması bireyin güvenli, barış içinde yaşamak hakkını da zedeleyeceğinden, işlenmesi amaçlanan suçlar açısından hazırlık hareketi niteliğinde olan bu fiiller ayrı ve bağımsız suçlar olarak tanımlanmıştır. Böylece bu düzenlemeyle aynı zamanda bireyin, Anayasa’da güvence altına alınmış olan hak ve özgürlüklerine yönelik fiillere karşı da korunması amaçlanmıştır. Bu amaçla henüz suç işlenmese dahi, sadece suç işlemek amacıyla örgüt oluşturmuş olmaları nedeniyle örgüt mensubu faillerin cezalandırılması yoluna gidilmiştir. Bunun asıl nedeni suç işlemek için örgüt kurmanın, kamu barışı yönünden ciddi bir tehlike oluşturmasıdır. Kanun koyucu bu düzenleme ile öncelikle gelecekte işlenebilecek suçları engellemek istemiştir. Bu suçun mağduru ise; öncelikle kamu güvenliği ve barışını sağlamakla yükümlü olan devlet ve toplumu oluşturan bireylerdir.

TCK’nın 220. maddesi kapsamında bir örgütün varlığından söz edebilmek için; en az üç kişinin, suç işlemek amacıyla hiyerarşik bir ilişki içerisinde, devamlı olarak amaç suçları işlemeye elverişli araç ve gerece sahip bir şekilde bir araya gelmesi gerekmektedir.

Örgüt, soyut bir birleşme olmayıp bünyesinde hiyerarşik bir ilişki barındırmaktadır. Bu hiyerarşik ilişki, bazı örgüt yapılanmalarında gevşek bir nitelik taşıyabilir. Oluşturulan bu ilişki sayesinde örgüt, mensupları üzerinde hâkimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmaktadır. Bu nedenle niteliği itibarıyla devamlılık arz eden örgütün varlığı için ileride ihtimal dahilindeki suç/suçları işlemek amacı etrafındaki fiilî birleşme yeterlidir. Buna karşın, kişilerin belirli bir suçu işlemek için bir araya gelmesi hâlinde ise örgüt değil, iştirak ilişkisi mevcuttur.

Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında da belirtildiği üzere, TCK’nın 220. maddesi anlamında bir örgütten bahsedilebilmesi için,

a) Üye sayısının en az üç veya daha fazla kişi olması gerekmektedir.

b) Üyeler arasında gevşek de olsa hiyerarşik bir bağ bulunmalıdır. Örgütün varlığı için soyut bir birleşme yeterli olmayıp örgüt yapılanmasına bağlı olarak gevşek veya sıkı bir hiyerarşik ilişki olmalıdır.

c) Suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşme yeterli olup örgütün varlığının kabulü için suç işlenmesine gerek bulunmadığı gibi işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibarıyla somutlaştırılması mümkün olmakla birlikte, zorunluluk arz etmemektedir. Örgütün faaliyetleri çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, fail, örgütteki konumuna göre, üye veya yönetici sıfatıyla cezalandırılmasının yanında, ayrıca işlenen suçtan da cezalandırılacaktır.

d) Örgüt niteliği itibarıyla devamlılığı gerektirdiğinden, kişilerin belli bir suçu işlemek veya bir suç işlemek için bir araya gelmesi hâlinde, örgütten değil ancak iştirak iradesinden söz edilebilecektir.

e) Amaçlanan suçları işlemeye elverişli, üye, araç ve gerece sahip olunması gerekmektedir.

Yukarıda belirtildiği üzere kanunların suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli yapılara suç örgütü denmektedir. Terör örgütleri ise ideolojik amaçları olan suç örgütleridir. Terör örgütlerini, suç örgütlerinden ayıran bu ideolojik amaç; 3713 sayılı Kanun’un 1. maddesinde gösterilen Cumhuriyetin Anayasa’da belirtilen niteliklerine karşı olabileceği gibi, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Türk Devleti ve Cumhuriyetin varlığına, Devlet otoritesini zaafa uğratmaya veya yıkmaya ya da ele geçirmeye, Devletin iç ve dış güvenliğine, kamu düzeni veya genel sağlığa ya da temel hak ve hürriyetlere yönelik de olabilmektedir.

Bununla birlikte, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu tamamlayıcı bir suçtur. Bu nedenle bazı suçları işlemek için örgüt kurmanın başka ceza normları tarafından ayrıca özel olarak düzenlenmesi durumunda, ilgili suç tipinde öngörülen hükümlerin uygulanması gerekir. Buna göre soykırım ve insanlığa karşı suç için kurulmuş örgütleri kuran, yöneten ve üye olanlar hakkında TCK’nın 78. maddesi, devletin güvenliğine, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçları işlemek amacıyla terör örgütü kuranlar, yönetenler ve üye olanlar hakkında ise TCK’nın 314. maddesi uygulanacaktır.

TCK m.220’de düzenlenen “Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma” suçunu, TCK m.314’te yer alan “Silahlı Örgüt Kuruculuğu, Yöneticiliği veya Üyeliği” suçu ile karıştırmamak gerekir. TCK m.314’te düzenlenen silahlı örgüt suçu, siyasi bir amacı olan ve sadece silahlı olan örgütün kurucu, yönetici veya üyesi olmayı cezalandırmaktadır. Halbuki, TCK md.220’de yer alan suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunda, örgütün siyasi bir hedefi yoktur. Bu örgüt, tamamen çıkar sağlamak amacıyla kurulmuştur. Ayrıca, TCK m.220 kapsamında yer alan örgüt silahlı olabileceği gibi silahsız da olabilir.

Türkiye ceza mevzuatında halihazırda üç çeşit örgütlü suç düzenlemesi mevcuttur:

Genel (adi) suç örgütü (5237 sayılı TCK m.220),

Silahsız terör örgütü (3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu (TMK) m.1-m.7/1.)

Silahlı terör örgütü (5237 sayılı TCK’nın m.314, TMK m.7/1).

Suç Örgütü Kurma, Örgüt Yöneticiliği veya Üyeliği Suçlarında Örgütün Unsurları
TCK m.220’de düzenlenen suç örgütü, ceza hukukunda; örgütün güç kaynağı olmasından yararlanarak baskı, sindirme veya korkutma gibi yöntemler kullanmak suretiyle “amaç suçlar” işleyen yasadışı bir organizasyon olarak tanımlanmaktadır.

Suça iştirakte de suç işlemek üzere iradelerin bir araya gelmesi söz konusudur, burada da devamlılık vardır. Ancak, suça iştirakte örgütlenme olmadığı gibi iştiraken suç işlendikten sonra yeni bir suç işleme amacı da yoktur. Suç işlemek için örgüt kurmada bir veya birkaç suç işlendikten sonra daha programlanmış suçları işlemek için örgüt devam eder.

Çok sayıda insanın suç işlemek üzere gelişigüzel bir araya gelmesi suç örgütüne vücut vermez. Yine Yargıtay’a göre, suç örgütünün varlığından bahsedebilmek için asgari şu koşulların bir arada bulunması gerekir:

” 1. Üye Sayısı: Suç örgütünün üye sayısı en az 3 veya daha fazla kişi olmalıdır.

  1. Hiyerarşik İlişki: Suç örgütünden bahsedebilmek için örgütün bir yapılanması bulunmalıdır. Üyeler arasında gevşek veya katı bir hiyerarşik ilişki olmalıdır. Suç örgütü adeta bir güç kaynağı haline gelmeli, üyeleri üzerinde de bir hakimiyet oluşturmalıdır. Örgütün yöneticisi bir veya birden fazla kişi olabilir. Önemli olan üyeler arasında emir-talimat ilişkisinin mevcut olmasıdır.
  2. Suç İşleme Amacı: Suç örgütünün suç işlemek amacıyla oluşturulmuş olması gerekir. Örgüt fiilen suç işlemese bile, üyelerin suç işleme amacıyla bir araya gelmesi yeterlidir. Suçların konu ve mağdur itibariyle somutlaştırılması bazı durumlarda mümkün olsa da şart değildir. Ancak, örgütün suç işlemek amacıyla bir araya geldiğinin tespit edilmesi gerekir. Örgütün bazı suçlara dair hazırlık hareketleri içesinde bulunması; örneğin, silah temin etmesi, keşif yapması, yakalanmayı engelleyecek bazı önlemler alması vb. gibi hareketlerden kişilerin örgütsel bir şekilde suç işleme amacı etrafında bir araya gelip gelmedikleri anlaşılabilir. Suç örgütü, doğası gereği birden fazla belirsiz sayıda suç işlemeyi hedeflemelidir. Tek bir suçu işlemek için bir araya gelen bir topluluğun sayısı ne olursa olsun örgütlü suçtan bahsetmek mümkün değildir, işlenen fiil ancak “iştirak” veya “toplu suç” gibi kavramlarla açıklanabilir.
  3. Örgütsel Faaliyetin Sürekliliği: Örgütsel faaliyet süreklilik arz eder. Yani, örgüt üyeleri suç işleme iradesiyle devamlılık arz edecek bir şekilde bir araya gelmektedir. Devamlılığın tespit edilmesi noktasında yalnız amaç suçların sürekli bir şekilde işlenmesi değil, öncelikli olarak, amaç suçları sürekli biçimde işleme kararlılığının mevcut olup olmadığının araştırılması gerekir. Kişilerin belirli bir suçu işlemek veya bir suç işlemek için bir araya gelmesi halinde, örgütten değil ancak suça iştirak iradesinden söz edilebilecektir. Örneğin, 5 kişinin bir kişiye karşı dolandırıcılık suçu işlemek üzere bir araya gelmesi, plan yapması ve koordineli bir şekilde suçu icra ederek tamamlaması halinde suç örgütünden değil, iştirak halinde suç işlenmesinden bahsedilebilir.
  4. Elverişlilik: Örgütün amaçlanan suçları işlemeye elverişli, üye, araç ve gerece sahip olması gerekir. Örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından, amaçlanan suçları işlemeye elverişli olmaması halinde, örgütsel bir suç işleyeceğinden bahsetmek mümkün değildir. Suç işlemeye elverişli araç ve gerece sahip olmaktan kastedilen, örgütün silahlı olması da değildir. Suç örgütü, silahlı olabileceği gibi silahsız da olabilir. Örneğin, hiçbir şekilde silah kullanmadan tehdit, şantaj, hırsızlık, yağma, uyuşturucu madde ticareti, gümrük kaçakçılığı, ihaleye fesat karıştırma vb. gibi suçları örgütsel faaliyet çerçevesinde işlemek mümkündür. Suç işlemek için örgüt kurulması bir somut tehlike suçudur. Her ne kadar en az üç kişinin belli amaç etrafında suç işlemek üzere devamlı surette fiilen birleşmesi suretiyle örgüt meydana gelebilirse de; kurulan örgüt, güdülen amaç bakımından somut bir tehlike oluşturmayabilir. Bu nedenle, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından, amaçlanan suçları işlemeye elverişli olması aranmalıdır. Elverişlilik, basit bir birleşmeyi değil, kamu düzeni için somut bir tehlike oluşturacak daha sıkı bir birleşmeyi gerektirir.”

TCK m.314’te Düzenlenen Silahlı Örgüt Suçunun Unsurları ve TCK m.220’den Farkı

TCK m.220 bağlamında örgüt kurma, yönetme veya silahlı örgüt üyeliği suçu açısından yukarıda açıklanan tüm unsurlar TCK m.314’te düzenlenen silahlı örgüt suçu açısından da aynen geçerlidir. TCK m.314’te yer alan örgüt, siyasi amaçlarla hareket eden silahlı bir örgüttür. TCK m.220’de düzenlenen suç örgütü siyasi amaçlarla değil, ekonomik veya başkaca çıkarlar elde etmek üzere silahlı veya silahsız olarak faaliyet gösterir.

Yargıtay, yerleşik uygulamasında TCK m.220 ile TCK m.314 arasındaki farkı ve TCK m.314’teki silahlı örgütün unsurlarını şu şekilde ifade etmiştir (Yargıtay 16. Ceza Dairesi -K.2017/4786):

“…TCK’nın 314. maddesi bakımından; bir oluşumun, bir yapılanmanın silahlı terör örgütü sayılabilmesi için, TCK’nın 220. maddesinde düzenlenen suç işlemek için örgüt kurma suçunda örgütün varlığı için gerekli koşullar yanında, Türk Ceza Kanununun ikinci kitap, dördüncü kısım, dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları (siyasi amaçla işlenen suçları) “amaç suç” olarak işlemek üzere kurulmuş ve amaca matuf bir eylem gerçekleştirmeye yeterli derecede silahlı olması ya da bu silahları kullanabilme imkanına sahip bulunması gerekir. Bu suçu, TCK’nın 220. maddesinde düzenlenen suçtan ayıran en önemli ölçüt budur.

3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 7/1. maddesinde; terör örgütlerini kurma, yönetme ve üye olma suçları düzenlenmektedir. Maddede; “TCK 314. maddesi hükümlerine göre cezalandırılacağı” hükmüne yer verilerek 314. maddenin ceza hükümlerine atıf yapmıştır.

Buna göre ceza hukukunda silahlı terör örgütünün unsurları şu şekilde kabul edilmektedir;

Üye sayısı; en az 3 kişiden oluşur. (TMK 7/1, TCK 220-314 maddeleri.)

Amaç ve saik; terör örgütü siyasi maksatla faaliyet gösterir. Bu doğrultuda, “Terör; cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme ve tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetinin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetlerini yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak” amacıyla faaliyet gösterir. (TMK m.1)

Yöntem; terör örgütü cebir ve şiddet kullanarak baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle hareket eder. (TMK 1-7.md.)

Elverişlilik; terör örgütünün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması gerekir. (TCK 220.md.)

Araç gereç; terör örgütü silahlı bir örgüt türüdür. (TCK 314. madde) Silah suçun unsurudur. Üyelerinin tamamının silahlı olması gerekmez, nitelik ve nicelik bakımından amaç suçu işlemeye yetecek kadar elemanında silah bulunması yeterlidir. Örgütün silahlı olup olmaması sahip olunan silahların cins, nitelik ve miktarı somut tehlikenin belirlenmesinde dikkate alınmalıdır. Örgütün, silahlı örgüt vasfını kazanması için mensuplarının silah sahibi olmaları gerekmez. Silahlar üzerinde gerektiğinde tasarruf imkanının olması gerekli ve yeterlidir. Elverişlilik somut olaya göre hakim tarafından takdir edilecektir…” şeklinde ifade etmiştir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Işıkırık Kararı ile örgüt adına suç işleme suçunu düzenleyen TCK m.220/6 maddesinin öngörülebilir olmadığına ve kanununilik ilkesine aykırı olduğuna karar vermiştir. Bu madde nedeniyle yargılanarak ceza mahkmumiyeti alanların bireysel başvuru yapmasında yarar vardır.

SUÇ İŞLEMEK AMACIYLA ÖRGÜT KURMA SUÇUNDA ETKİN PİŞMANLIK

Etkin pişmanlık, failin işlediği fiil nedeniyle pişman olması ve suçun sebep olduğu zararı gidermesi halinde fail hakkında ceza indirimi yapılmasını sağlayan bir maddi ceza hukuku kurumudur.

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunda etkin pişmanlık hükümleri şu şekilde uygulanır (TCK m.221):

Etkin pişmanlık
Madde 221-
(1) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu nedeniyle soruşturmaya başlanmadan ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmeden önce, örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan kurucu veya yöneticiler hakkında cezaya hükmolunmaz.

(2) Örgüt üyesinin, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeksizin, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.

(3) Örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeden yakalanan örgüt üyesinin, pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.

(4) Suç işlemek amacıyla örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan ya da üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin, gönüllü olarak teslim olup, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi halinde, hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı cezaya hükmolunmaz. Kişinin bu bilgileri yakalandıktan sonra vermesi halinde, hakkında bu suçtan dolayı verilecek cezada üçte birden dörtte üçe kadar indirim yapılır.[82]

(5) Etkin pişmanlıktan yararlanan kişiler hakkında bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine hükmolunur. Denetimli serbestlik tedbirinin süresi üç yıla kadar uzatılabilir.

(6) (Ek: 6/12/2006 – 5560/8 md.) Kişi hakkında, bu maddedeki etkin pişmanlık hükümleri birden fazla uygulanmaz.

Tüm bu bilgiler ışığında Örgüt Kurma, Yönetme ve Örgüt Üyeliği Suçu Yargıtay Kararlarını inceleyelim.

Akrabalık İlişkileri ve Örgüt Kurma veya Üyeliği Suçu – Yargıtay 8. Ceza Dairesi – Karar No:2008/7820

“Sanıkların, çek senet tahsilatı yapmak üzere Halil Tan liderliğinde fonksiyonel işbirliği ve işbölümü içerecek şekilde örgütlendiklerine dair soyut iddialar dışında, her türlü kuşkudan uzak, kesin ve inandırıcı kanıt bulunmadığı, örgüt lideri Halil Tan’ın diğer sanıklar Selami Tan ve Muammer Tan ile abi-kardeş olduğu, sanık Fikri Gülüsev’in de bu sanıkların eniştesi olduğu, aralarında akrabalık bağından kaynaklanan birliktelik bulunduğu, atılı suçun yasal unsurları oluşmadığı gözetilmeden, beraatlari yerine yazılı biçimde mahkumiyetlerine karar verilmesi hukuka aykırıdır “

Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma Suçunda Kişi Sayısı – Yargıtay 10. Ceza Dairesi – Karar: 2016/1643

“5237 Sayılı TCK’nın 220. maddesinde düzenlenen “suç işlemek için örgüt kurmak” suçunun işlendiğinin ve örgütün varlığının kabul edilebilmesi için; üye sayısının en az üç kişi olması, üyeler arasında soyut bir birleşme değil gevşek de olsa hiyerarşik bir ilişkinin bulunması, suç işlenmese bile suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşmenin olması, niteliği itibarıyla devamlılık göstermesi; oluşumun yapısı ve üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaçlanan suçları işlemeye elverişli olması; üyeleri üzerinde hâkimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliğini kazanması gerekir. Örgüt yapılanmasında işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur bakımından somutlaştırılması mümkün, ancak zorunlu değildir. Soyut olarak sanık sayısının üç kişiden fazla olması örgütün varlığının kabulü için yeterli olmayıp bu durumda iştirak ilişkisinden söz edilebilir. Somut olaylarda, sanıklar arasında hiyerarşik ilişki bulunduğu ve yapılanmanın üyeleri üzerinde hâkimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliğini kazandığı konusunda yeterli ve kesin delil bulunmadığı, buna bağlı olarak TCK’nın 220. maddesinde düzenlenen “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, sanıklar hakkında beraat yerine mahkûmiyet hükmü kurulması hukuka aykırıdır.

Sanık M. Ö. hakkında “suç işlemek amacıyla teşkil edilmiş örgütün faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti yapma” suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün incelenmesi:

1-) Sanığın, hükme esas alınan telefon konuşmalarının kendisine ait olmadığını söylemesi karşısında;

a-) Ses kayıtları getirtilip dinletilerek kendisine ait olup olmadığının sorulması,

b-) Telefon konuşmalarındaki seslerin kendisine ait olmadığını belirtmesi halinde; ses örnekleri alınarak, ses kayıtlarının sanığa ait olup olmadığı konusunda Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’ne veya uzman bir kurum ya da kuruluşa ses analizi yaptırılarak rapor alınması, telefon konuşmalarının sanığa ait olduğunun belirlenmesi durumunda, diğer sanıklar A. T. ve S. B.’in sanık hakkındaki beyanlarının doğru olduğu, aksi halde samimi olarak kabul edilemeyeceği dikkate alınarak sanığın hukukî durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ile hüküm kurulması bozma nedenidir “

Örgüt Üyeliği Suçu Beraat – Yargıtay 18. Ceza Dairesi – Karar : 2019/12554

“5237 sayılı TCK’nın 220. maddesinde tanımlanan “örgütün” varlığının kabul edilebilmesi için hiyerarşik ilişki içinde olan en az üç kişinin bir araya gelmesi, örgütün yapısının sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaçlanan belirsiz sayıda suçları işlemeye elverişli bulunması, suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşme ile işbirliği, eylemli paylaşım anlayışı içinde hareket etmesi ve bu amaçlar doğrultusunda faaliyette bulunup, “devamlılık” göstermesi gerekir.

Örgüt niteliği itibarıyla devamlılığı gerektirdiğinden, kişilerin belli bir suçu işlemek veya bir suç işlemek için bir araya gelmesi halinde, örgütten değil iştirak iradesinden söz edilebilecektir. Ancak, amaçlanan suçlan işlemede kolaylık sağladığı için işlenmesi amaçlanan suçlar açısından hazırlık hareketi niteliğinde olan örgütün varlığı için, amaç suçları işleme zorunluluğu olmadığı da dikkate alındığında, devamlılığın belirlenmesi noktasında yalnız amaç suçların sürekli bir şekilde işlenmesi değil, öncelikli olarak, amaç suçları sürekli biçimde işleme kararlılığının mevcut olup olmadığının araştırılması zorunludur.

Bu açıklamalar kapsamında somut olaya bakıldığında; sanıklar arasında iştirak iradesinin varlığı kabul edilse de hiyerarşik bir birlikteliğin olduğunu gösterir nitelik ve yeterlilikte her türlü kuşkudan uzak kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, sanık hakkında atılı suçtan beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi, bozma nedenidir”


Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma Suçunda Delillerin Araştırılması – Yargıtay 6.CD – Karar:2014/4234

“Sanıkların şikayetçi N.’ten para almak amacıyla bir araya geldikleri, A. ve F.’nin bu amaçla K.’i de kaçırdıkları daha sonra bu kez A.’in de katılımıyla doğrudan N.’e yönelik bir eylem gerçekleştirdikleri, UYAP üzerinden sanıkların devam eden yargılamaları kontrol edildiğinde dosyamıza konu eylemleri dışında ortak bir eylemleri olmadığı, sanıklardan F.’nin diğer sanıklar ile aynı ilde dahi ikamet etmediği, F. ve A.’nin uzun süredir arkadaş olup aralarında birinin diğerini yönettiğine dair bir ilişkinin bulunmadığı, F. ile A.’in ise bu olay öncesinde yeni tanıştıkları, sanıkların sabıka kayıtlarında da ortak işledikleri suç olmadığı, haklarında örgüt kapsamında veya başka bir sebeple teknik takip veya iletişimin dinlenmesine dair karar da bulunmadığının anlaşılması karşısında, gerektiğinde sanıkların beraber işledikleri başka yargılamaları olup olmadığı ve aralarında sürekli bir iletişimin varlığını belirleme açısından her iki eylemleri arasını kapsayan iletişimlerinin tespitinden sonra devamlılık içeren, kanunun suç saydığı fiilleri işlemek (suç işleme programı altında) amacı ile bir araya gelip, aralarında sıkı veya gevşek hiyerarşik bir bağın olup, olmadığı, varsa ne şekilde olduğu veya amaç suç veya suçları işlemek için bir örgütlenme içinde olduklarını ve konumlarını gösteren delillerin nelerden ibaret olduğu her bir suç için sanıkların duraksamaya yer bırakmayacak şekilde karar yerinde açıklanıp tartışılmadan sanıkların örgüt kurucusu ve yöneticiliği suçu işlediğini kabul ile cezalandırılması, sanıkların mağdura karşı eylemlerini örgüt faaliyetinde işlediğini gösteren kanıtların karar yerinde değerlendirilmemesi nedeniyle mahkumiyet hükmünün bozulmasına karar verilmiştir “

Yargıtay 6.Ceza Dairesi – Karar: 2016/5163

“Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan hakkında hükümlülük kararı verilen sanık A. ile suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmakla suçlanan sanıkların, devamlılık içeren kanunun suç saydığı fiilleri işlemek (suç işleme programı altında) amacı ile bir araya gelip aralarında sıkı veya gevşek hiyerarşik bir bağın bulunduğuna, hiyerarşik yapılanmayı gösteren emir komuta zinciri ile altlık üstlük ilişkisinin varlığına ve adı geçen sanıkların faaliyetleri ile örgütün doğmasına veya üst pozisyonda kolektif faaliyeti kısmen veya tamamen düzenleyip koordine ettiklerine dair kesin, inandırıcı kanıtlar karar yerinde açıklanıp tartışılmadan, tape kayıtları dahi gösterilmeden, genel, soyut ve geçişli ifadelere yer verilmek suretiyle; yazılı şekilde sanık A. hakkında, suç işlemek amacıyla örgüt kurma; diğer sanıklar hakkında ise suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçlarından hükümlülük kararı verilmesi hukuka aykırıdır “

Gizli Soruşturmacı ve Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma – Yargıtay 9. Ceza Dairesi – Karar: 2015/5594

“Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen 28.04.2015 tarih, 2014/462 esas ve 2015/135 sayılı kararında da belirtildiği üzere, CMK’nın 139. maddesinin 4 ve 5. fıkralarındaki açık hükümler karşısında; gizli soruşturmacının ancak suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç. TCK’nın 220. maddesinde tanımlanan suç) ve suç işlemek için kurulan bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmeleri şartıyla sadece aynı maddenin yedinci fıkrasında sayılan suçlar için görevlendirilebileceği, olayımızda ise sanığın eylemlerinin örgüt faaliyeti kapsamında olmayıp bireysel olarak uyuşturucu madde satma niteliğinde olduğu, ancak kolluk görevlilerinin Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda ve genel görevi kapsamında, suçu ve failini belirlemek, suçla ilgili delilleri elde etmek amacıyla kimliklerini gizleyerek alıcı rolüne girip sanıktan uyuşturucu madde almalarının mümkün olduğu, bu şekilde faaliyette bulunan kolluk görevlilerini kimliğini gizleyen alıcı görevli olarak kabul etmek gerektiği ve elde edilen delillerin hukuka uygun bulunduğu kabul edilmiştir.

Somut olaya gelince; asıl amaçları uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak olmayıp suçu ve failini belirlemek, suçla ilgili delilleri elde etmekten ibaret olan kolluk görevlilerin sanıktan ilk defa uyuşturucu madde almaları üzerine “uyuşturucu maddeyi satışa arz etme” suçunun ve failinin belirlendiği, delillerinin elde edildiği, ancak böyle bir durumda gerçek anlamda bir alım-satım ilişkisinden söz edilemeyeceği, dolayısıyla ilk alımdan sonra kolluk görevlilerinin sanıktan yeniden uyuşturucu madde almaları şeklinde gerçekleşen eylemlerinin delil elde etme faaliyeti kapsamında olduğu ve TCK’nın 43. Maddesi gereği zincirleme suç oluşturmayacağı gözetilmeden sanık hakkında yazılı şekilde uygulama yapılarak fazla ceza tayini hukuka aykırıdır”

Suç Örgütünün İşlediği Tehdit ve Dolandırıcılık Suçu – Yargıtay 8. Ceza Dairesi – 2007/7884

“Sanıklar M.K, A.K. ve S.K. sanık T.K. liderliğinde bir araya gelip, önceden belirlenmemiş sayıda ve süreklilik anlayışı içinde hileli davranışlarla dolandırdıkları mağdurlardan elde ettikleri malları piyasada satarak kendilerine haksız çıkar sağlamak amacıyla örgüt kurdukları ve sanıklar A.D, T.A, Ş.U., S.U, S.Ç, M.E ve A.K’ın kurulan bu örgüte sonradan dahil oldukları, sanıkların örgütün faaliyeti çerçevesinde sahte çek ve senet kullanmak suretiyle mağdurlardan elde ettikleri haksız malların bir kısmını birebir pazarlama yoluyla, bir kısmını da örgütün bu amaç doğrultusunda kullandığı ve başında sanıklar A.K ve S:K’in olduğu işletme aracılığı ile paraya çevirdikleri, elde edilen haksız malların muhafaza ve satımının yapıldığı işletmenin sahipleri sanıklar A.K ve S.K’in mağdurlarla alış-veriş esnasında yüz yüze gelmedikleri, alış verişin “tokatçılar” olarak adlandırılan diğer sanıklar aracılığıyla yapıldığı, mağdur R.A’ın ve tanık F.B’in anlatımlarından da bazı mağdurları silah kullanmak suretiyle tehdit edip yıldırdıkları, kendilerinden haksız menfaat elde edilecek olan mağdurlara yönelik işin organizasyonu, elde edilen malın örgütün hâkimiyet alanı içinde olan Akşehir İlçesi Adsız Kasabası’ndaki yere getirilmesi, muhafazası, paraya dönüştürülmesi noktasında tam bir işbirliği, eylemli paylaşım anlayışı ve disiplinli biçimde hareket ettikleri, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olduğunun anlaşılması karşısında, sanıklar suç işlemek amacıyla örgüt kurma, örgüt yöneticiliği ve örgüt üyeliği suçlarından cezalandırılmalıdır”

Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma Suçu (Tefecilik) – YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/6443 Karar: 2017/995 Tarih: 07.03.2017

“5237 Sayılı TCK’nın 58/9. maddesi bir ceza değil, cezaya bağlı olarak uygulanacak infaz rejimi ile ilgili olup, bu konunun gerek Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, gerekse Dairemizin yerleşik uygulamaları karşısında kazanılmış hak oluşturmayacağı da gözetilerek; örgüt yöneticisi ve mensubu olmaktan mahkum olan sanıklar hakkında anılan maddenin uygulanması konusunda her zaman bir karar verilmesi ve ayrıca sanıklar hakkında, TCK’nın 53. maddesinde düzenlenen hak yoksunluğuna hükmedilmemiş ise de, anılan madde ile güvenlik tedbiri niteliğinde düzenlenen hak yoksunluğunun kazanılmış hak teşkil etmeyip, hürriyeti bağlayıcı cezanın kanuni sonucu olarak her zaman uygulanması mümkün görülmüştür.

1- )Tefecilik suçundan verilen hükümlere yönelik yapılan temyiz incelemesinde;

Yapılan yargılama sonunda toplanan deliller karar yerinde incelenip sanıkların suçunun sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasıfları tayin edilmiş, cezaları azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde eleştiri dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanıklar müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,

2- )Sanıklar … hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma, sanıklar … ve … hakkında suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçlarından verilen hükümlere yönelik yapılan temyiz incelemesine gelince;

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanıklar müdafiinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

5237 Sayılı TCK’nın 220. maddesinde düzenlenen “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” suçunun işlendiğinin ve örgütün varlığının kabul edilebilmesi için; üye sayısının en az üç kişi olması, üyeler arasında soyut bir birleşme değil gevşek de olsa hiyerarşik bir ilişkinin bulunması, suç işlenmese bile suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşmenin olması, niteliği itibariyle devamlılık göstermesi; örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından, amaçlanan suçları işlemeye elverişli olması gerekir.

Sanıkların işlemiş olduğu suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve üye olma suçunun temadi eden suçlardan olduğu, iddianame tanzimi ile hukuki kesintinin oluşacağı eylemelerinin tek bir suç teşkil edeceği, TCK’nın 43. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanma olanağı bulunmadığı gözetilmeden, zincirleme suç oluşturduğu kabul edilerek temel cezada TCK’nın 43/1. maddesi uyarınca artırım yapılması suretiyle fazla ceza tayini,

SONUÇ : Kanuna aykırı, sanıklar müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 07.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.” şeklindedir.