Akbaş Hukuk Bürosu

KONUT DOKUNULMAZLIĞININ İHLALİ (TCK 116)

Konut dokunulmazlığını ihlal suçu mağdura ait konuta veya bunların eklentilerine rızaya aykırı bir şekilde girilmesi veya girildikten sonra çıkılmaması ile oluştuğundan; konut kavramının ceza hukukunda hangi anlamda kullanıldığının açıklanması gerekir. Ceza hukukunda konut; kişilerin, devamlı veya geçici olarak yerleşmek ve barınmak amacıyla oturmalarına elverişli yerler olarak tarif edilmektedir. Ceza hukukunda konut kavramı, özel hukukta tanımlanan konut kavramından oldukça geniş bir anlama sahiptir.

Konut dokunulmazlığının ihlali suçunun maddi konusu olan konut bazı özellikler arz eder, bu özellikler şunlardır:

*Ceza hukukunda konut devamlı veya geçici olarak kalınan; yapısı, karakteri, şekli, genişliğinden ziyade oturmaya, barınmaya veya yaşamsal ihtiyaçları gidermeye yarayan açık veya kapalı her türlü mekandır.

*Konut insanların barınma ihtiyaçlarını giderdikleri, deyim yerindeyse sığındıkları her yerdir.

*Konut, sadece kişinin ikametgahının bulunduğu yer değildir. Geçici olarak kullanılan yerler de konut sayılır. Önemli olan kişilerin geçici de olsa herhangi bir yeri oturma amacıyla kullanmasıdır. Örneğin, 3 ay süreyle kullanılan bir yazlık eve kimsenin bulunmadığı kış mevsiminde rızaya aykırı girilmesi halinde konut dokunulmazlığını ihlal suçu oluşur.

*Gece kalmaya tahsis edilemese bile, kişinin özel ihtiyaçlarını yerine getirdiği, hayati faaliyetlerini sürdürdüğü her yer konut olarak kabul edilir. Örneğin, insanların yemek yediği, misafirlerini ağırladığı ancak gece kalmadığı bir mekan konut sayılır.

*Konutun bulunduğu yerin açık veya kapalı olması önemli değildir. Örneğin, kişinin kapısı yarı açık bir barakada yaşaması halinde, bu baraka konut niteliğindedir.

*Fiilen hiçbir şekilde zaman geçirilmese veya oturulmasa bile, oturmaya hazır hale getirilen yerler de konut olarak kabul edilir. Örneğin, 3 ay sonra evlenecek olan bir çiftin ev eşyalarını yerleştirmesine rağmen, konutta henüz oturulmadan eşyalarının çalınması halinde konut dokunulmazlığının ihlali suçu işlenmiş olur.

Konut dokunulmazlığının ihlali suçu, kişi hürriyetine karşı suçlar arasında olduğundan, girilmesi suç teşkil eden konutun şekli, yapısı, kullanım biçimi tümüyle kullanan kişinin özgür seçimine bağlıdır.

Konut dokunulmazlığının ihlali
Madde 116-
(1) Bir kimsenin konutuna, konutunun eklentilerine rızasına aykırı olarak giren veya rıza ile girdikten sonra buradan çıkmayan kişi, mağdurun şikayeti üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) (Değişik: 31/3/2005 – 5328/8 md.) Birinci fıkra kapsamına giren fiillerin, açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışında kalan işyerleri ve eklentileri hakkında işlenmesi hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.

(3) (Değişik: 31/3/2005 – 5328/8 md.) Evlilik birliğinde aile bireylerinden ya da konutun veya işyerinin birden fazla kişi tarafından ortak kullanılması durumunda, bu kişilerden birinin rızası varsa, yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz. Ancak bunun için rıza açıklamasının meşru bir amaca yönelik olması gerekir.

(4) Fiilin, cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle ya da gece vakti işlenmesi halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

Suçun işlenebilmesi için Kişinin konutuna rızası dışında girilmesi ve konuta rıza ile girildikten sonra, rızaya aykırı bir şekilde çıkılmaması gerekir. Hak sahibinin rızası ile konuta girildikten sonra hak sahibi olan kişinin rızasına aykırı bir şekilde konuttan çıkılmaması konut dokunulmazlığının ihlali suçuna vücut verir. Suçun bu şeklinde, konuta girilirken konut sahibinin rızası vardır. Ancak, girildikten belli bir süre sonra rıza ortadan kalkmakta, konut sahibi konutunun terk edilmesini istemesine rağmen fail konuttan çıkmamaktadır. Rıza geri alındıktan sonra konuttan çıkmayan fail konut dokunulmazlığını ihlal suçunu işlemiş olur. Örneğin, alacak meselesini konuşmaya gelen alacaklının konutuna girmesine izin veren borçlu, belli bir süre sonra tartışma çıkması üzerine, alacaklının konutundan çıkmasını istediğinde, konuttan çıkmayan alacaklı konut dokunulmazlığının ihlali suçunu işlemiş olur.

Buna karşın işyeri dokunulmazlığının ihlali suçu(TCK 116/2), izinsiz girilmesi mümkün olmayan işyerlerine rızaya aykırı girme veya girdikten sonra rızaya aykırı bir şekilde işyerinden çıkmama şeklindeki hareketlerle işlenebilir. Örneğin, işyeri sahibinin izinsiz bir şekilde kiracısının kullandığı işyerine girerek kiracıya ait malları dışarıya atması işyeri konut dokunulmazlığının ihlalidir.

Açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olmayan şirket binası, doktorun muayenehanesi, avukatlık bürosu, emlak bürosu, mimarlık bürosu, işyerlerinin üretim yapılan atölyesi veya lokantaların mutfak kısmına girilmesi konusunda kural olarak işyeri sahibinin rızasının bulunmadığı varsayılır. Bu nedenle açık bir rıza bulunmadan söz konusu yerlere girilmesi, işyeri dokunulmazlığının ihlali suçunu oluşturabilecektir.

Bazı işyerlerine girip çıkmak için açık rızaya gerek yoktur. Örneğin, bir alışveriş merkezinde bulunan giyim mağazasına girmek için işyeri sahibinden açık rıza almaya gerek yoktur. Bu gibi işyerlerinde işyerine giriş-çıkış konusunda, işyeri sahibinin rızasını önceden açıkladığı kabul edilir. Giriş için sahibinin açık rızasını gerektirmeyen bu işyerlerine girmek işyeri konut dokunulmazlığını ihlal suçuna vücut vermez. Ancak, açık olmadıkları saatlerde bu işyerlerine girmek işyeri dokunulmazlığını ihlal suçuna vücut verir. Örneğin, gündüz faaliyette bulunan bir beyaz eşya mağazasına gece girilerek hırsızlık yapılması halinde, fail hem hırsızlık suçundan hem de işyeri dokunulmazlığını ihlal suçundan cezalandırılmalıdır.

Girilmesi mutat olan (olağan) ve bu nedenle girildiğinde işyeri dokunulmazlığının ihlali suçu oluşturmayan işyerlerine şunlar örnek verilebilir: Süper marketler, mağazalar, dükkanlar, pasta salonları, restoran ve lokantalar, sinema, otel, bar, manav, kasap, alışveriş merkezi, tiyatro, kahvehane, hastane, banka şubesi, okul vb. gibi yerler girilmesi olağan olan yerlerdir.

Ancak girilmesi mutat olan (olağan) bu işyerlerine girildikten sonra; işyeri sahibinin veya çalışanlarının işyerinden çıkılmasını istedikleri andan itibaren isteğe uyulmayarak çıkılmaması halinde işyeri konut dokunulmazlığını ihlal suçu oluşur.

Ceza hukukunda konut eklentisi; diğer bir deyişle müştemilat; konuta veya işyerine bitişik ya da onun yakınında olan, konut veya işyerinin kullanılış amaçlarından herhangi birini tamamlayan diğer yapılar veya yerlerdir. Örneğin; balkon, koridor, sahanlık, etrafı çitle çevrili avlu, eve ait etrafı duvarla çevrili bahçe, ahır, odunluk, kömürlük vb. gibi yerler konut eklentisi olarak kabul edilebilir.

Yargıtay tarafından avlunun, maddi bir kapısı olmasa da etrafının taştan bir duvarla çevrildiği, özel bir hâkimiyet alanı altında bulunduğu ve bu hâliyle başkalarının buraya girmesine rıza gösterilmeyeceğini belirtecek şekilde bir engelle dış dünyadan ayrılmış olması nedeniyle konutun eklentisi niteliğini kazandığı, buraya girilmesinin konut dokunulmazlığının ihlali suçunu oluşturacağı kabul edilmektedir

Herhangi bir yerin konut veya işyeri eklentisi olup olmadığı her olayda ayrı değerlendirilmelidir. Eklenti olarak kullanılan yerler; kültürel ve yöresel özelliklere, gelenek ve göreneklere göre farklılıklar gösterebilir.

Hemen belirtmek gerekir ki, herhangi bir konutun eklentisine girmek suç oluştururken, yalnızca girilmesi mutat olmayan (normal olmayan) işyerlerinin eklentisine girmek de suç oluşturur. Örneğin; şirket binası, doktor muayenesi, avukatlık bürosu vb. gibi işyerlerinin eklentilerine girmek işyeri eklentisine girme suçu oluştururken, bir lokantanın bahçesine girip oturmak işyeri eklentisinin dokunulmazlığını ihlal suçu oluşturmaz.

Öte yandan TCK’nın 116. maddesinin üçüncü fıkrasındaki hükme göre evlilik birliğinde aile bireylerinden ya da konutun veya iş yerinin birden fazla kişi tarafından ortak kullanılması durumunda, bu kişilerden birinin rızası varsa, konut dokunulmazlığının ihlali suçu oluşmaz. Ancak bunun için rıza açıklamasının meşru bir amaca yönelik olması gerekir. Öyleyse meşru bir amaç için gösterilmiş rıza olması kaydıyla evlilik birliğindeki aile üyelerinden her biri tek başına rıza açıklamaya ehildir. Meşru amacın, hukuka aykırı olmaması, diğer hak sahipleri tarafından kabul edilebilir nitelikte olması gerekir. Aile üyelerinin açık veya örtülü bir rızasının olmadığı ya da böyle bir rızanın bulunmayacağının varsayılması gereken hâllerde konut dokunulmazlığı ihlal edilmiş olacaktır (Durmuş Tezcan, Mustafa Ruhan Erdem, Murat Önok, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, 13. Baskı, Ankara, 2016, Seçkin Yayıncılık, s.527.).

Nitekim Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 18.02.1942 tarihli ve 21-4 sayılı kararında da;Men etmek hakkını haiz olan kimsenin ademi rızası ise beyana muhtaç olmaksızın zımnen dahi tahakkuk eder. Müzakerenin mevzuu olan hadiselerde olduğu gibi karısiyle gayri meşru münasebetlerde bulunmak üzere karının davetiyle bir kimsenin meskenine girmesine kocanın rızası olmıyacağı aklen ve âdeten bedihîdir. Binaenaleyh kocanın zımnî olan ademi rızasına karşı karının davetiyle gayri meşru münasebetlerde bulunmak maksadiyle meskene girmek, anın masuniyetini ihlâl suçunu teşkil edeceği..” sonucuna ulaşılmıştır. Bu ve benzeri örneklerde olduğu gibi, rıza açıklamaya ehil hak sahibinin gösterdiği rızanın, diğer hak sahipleri tarafından zımnen ya da açıkça kabul edilmeyeceği anlaşılıyor yahut varsayılan bir rızasızlık durumu söz konusu ise konut dokunulmazlığı suçu oluşacaktır. Bu açıklamar ışığındaki örnek Yargıtay kararı,

Yargıtay Ceza Genel Kurulu – Karar: 2020/363

“Olay tarihinde katılan ile tanığın evli oldukları ve dört yaşındaki ortak çocuklarıyla birlikte aynı evde yaşadıkları, diş teknisyeni olarak çalıştığını söyleyen katılanın olay tarihinde gece saat 22.30 sıralarında işten çıkıp evine geldiği, anahtarı ile kilidi açıp içeri girmeye çalıştığı, ancak kapının arkasındaki zincir sürgü çekildiği için içeriye giremediği, tanığın kapıya gelmesi üzerine katılanın kapıya niçin zincir sürgü takıldığını sorduğu, tanığın bir şey demeden kapıyı açmasıyla katılanın daha önceden tanımadığı sanığı içeride gördüğü, katılanın sanığa kim olduğunu, bu saatte evinde ne işi olduğunu sorduğu ve polisi aramak istediği, ancak sanıkla tanığın katılana durumu yanlış anladığını söyleyip katılanın polisi aramasını engellemeye çalıştıkları anlaşılan olayda;

Katılanın, sanığı daha önceden tanımadığına ve gece vakti işten eve geldiğinde sanığı eşiyle birlikte evinde görmesi üzerine polisi aradığına yönelik aşamalardaki istikrarlı beyanlarına karşın, katılanın eşi olan tanığın, gece vakti sayılan bir zaman diliminde sanığı eve almasına ilişkin tutarlı ve makul görülebilecek bir açıklama getirememiş oluşu, sanığın soruşturma aşamasında, tanığın komşusu olan bir şahsın evine yapılacak olan cam balkon sistemi için ölçü almak amacıyla uğradığını, katılan aniden eve gelince kendisini görmesi üzerine “Tanımadığım bir erkeğin benim evimde ne işi var?” diyerek bağırıp çağırdığını ve polisi aradığını savunmasına rağmen, kovuşturma aşamasında daha önceden katılanla tanıştıklarını, talep üzerine balkon ölçüsü almak için katılanın evine gittiği şeklindeki çelişki gösteren savunmasına itibar edilemeyeceği ve gece vakti sayılan bir zaman diliminde, katılanın evde ve haberi olmadığı bir sırada katılanın eşi tanık ile sanığın kahve içmelerinin hayatın olağan akışına uygun düşmediği gözetildiğinde, sanığın, katılanın konutuna girmesi hususunda tanık eşinin göstermiş olduğu rızanın meşru bir amaca yönelik olmadığının, dolayısıyla geçerli veya varsayılan bir rızası bulunmadığından katılanın gece vakti konut dokunulmazlığının ihlal edildiğinin kabulü gerekmektedir”

Konut dokunulmazlığı ihlali suçu hakkında bazı Yargıtay Kararları şöyledir:

Yargıtay Ceza Genel Kurulu – 2014/343 No’lu Kararı

“Belediye binaları da diğer kamu binaları gibi 116/2. maddesi kapsamında işyeri olduğundan, suç tarihinde gece vakti kapı kilidini kırarak belediyenin tahsilat veznesi olarak kullandığı binaya girip bilgisayar kasasını çalan sanığın eylemlerinin, mala zarar verme ve hırsızlık suçu yanında işyeri dokunulmazlığının ihlali suçunu oluşturur”

Yargıtay Ceza Genel Kurulu – 2014/337 No’lu Kararı

“Adliye binaları da diğer kamu binaları gibi 116/2. maddesi kapsamında işyeri olduğundan, suç tarihinde gece vakti pencereden adliye binasına girip adli emanetteki uyuşturucu maddeyi çalmak isteyen, bu amaçla bir odanın kapısını kıran sanığın eylemlerinin mala zarar verme ve hırsızlık suçuna teşebbüsün yanında işyeri dokunulmazlığının ihlali suçunu da oluşturur”

Yargıtay Ceza Genel Kurulu – 2014/272 No’lu Kararı

“Yeni kiralanmış, henüz oturulmaya başlanılmamakla birlikte temizlenmiş, perdeleri takılmış, ikamete hazır hale getirilip içerisine bazı özel eşyalar yerleştirilmiş, arada gelinip kontrol edilen bir evin artık sadece mülkiyet ve zilyetlik kuralları ile korunan boş veya metruk bir ev olarak görülemeyeceği, mağdurun burayı dışarıdan anlaşılabilecek biçimde konut olarak kullanımına tahsis ettiği, fiilen de burada bir yaşam kurmaya başladığı hususları gözönüne alındığında, konut dokunulmazlığının ihlali suçunun oluşabilmesi için kişinin ayrıca bu yerde geceleri kalmaya başlamış olması ve fiilin işlenmesi anında orada bulunması da şart olmadığından, suça konu yerin “konut” vasfında olduğu kabul edilmelidir”

Yargıtay Ceza Genel Kurulu – 2016/107 No’lu Kararı

“Olay gecesi sanıkların bir otomobil ile şikâyetçinin sanayi sitesinde bulunan işyerinin önüne geldikleri, birisinin araçta bekleyerek gözcülük yaptığı, diğer sanığın bijon anahtarı ile işyerinin kapı kilidini kırıp kepengini açmak suretiyle içeri girmeye çalıştığı, o sırada devriye görevi yapmakta olan polislerin sanığı gördükleri, polisleri fark eden sanıkların araca binerek kaçmaya çalışırken yakalalandıkları; sanıkların hırsızlık ve işyeri dokunulmazlığının ihlali suçlarının kanuni tanımında belirtilen elverişli hareketlere başladıkları, ancak içeriye giremeden ve hırsızlık suçunu tamamlayamadan yakalandıkları, bu durumda yakalandıkları ana kadar gerçekleştirdikleri eylemin, kişi hürriyetini koruyan işyeri dokunulmazlığının ihlali ile mülkiyet ve zilyetlik hakkını koruma altına alan hırsızlık suçunun kanuni tanımında öngörülen neticeyi meydana getirmeye elverişli olması hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanıkların tamamlanmış mala zarar verme suçunun yanında, hırsızlık ve işyeri dokunulmazlığının ihlali suçlarına teşebbüsten cezalandırılması gerekir” Şeklinde kararları mevcuttur.