Türk Ceza Kanunu’nun ikinci kitabının “Kişilere Karşı Suçlar” başlıklı ikinci kısmının, “Hürriyete karşı suçlar” başlıklı yedinci bölümünde yer alan 123. Maddesi:
Kişilerin huzur ve sükununu bozma
Madde 123- (1) Sırf huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla; telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması halinde, mağdurun şikayeti üzerine faile üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.” şeklindedir.
Maddenin gerekçesinde “Madde, belirli bağımlı hareketlerle kişilerin huzur ve sükûnlarının bozulması hususunda gösterilen çabaları cezalandırmaktadır. Suçun maddi unsuru bir kimseye ısrarla, gece gündüz demeden telefon edilmesi veya ona karşı ısrarla gürültü yapılmasıdır. Örneğin oturulan apartmanın alt veya üst katında sürekli olarak öteberi çalarak gürültü yapılması gibi. Ancak bu hareketlerin sırf mağdurun huzur ve sükununu bozmak maksadıyla yapılması gerekmektedir. Böylece madde, suçun oluşması için özel bir maksatla hareket edilmesi şartını getirmektedir. Dikkat edilmelidir ki, bu suç tanımıyla cezalandırılan fiiller, kişiler üzerinde uygulanacak maddi veya cebri bir müdahale niteliği taşımamaktadır. Bu suç tanımı ile, kişilerin psikolojik, ruhsal sükûn içinde yaşama hakkı korunmaktadır. Yapılan etkinlikler sonucu mağdurun dengesi bozulduğu örneğin ruhsal bir teşevvüşe uğradığı hallerde ise, kasten yaralama suçu söz konusu olacaktır. Maddede düzenlenen suçun soruşturulması ve kavuşturulması, suçtan zarar görenin şikâyetine bağlıdır” biçimindeki açıklamalara yer verilmiştir.
Gerekçede açıkça belirtildiği üzere, kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu ile korunan hukuki değer, psikolojik ve ruhsal bakımdan bireylerin rahatsız edilmeden huzur ve sükûn içinde ve sağlıkla yaşama haklarıdır. Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğüne göre, her ikisi de Arapça kökenli olan bu sözcüklerden huzur; dirlik, baş dinçliği, gönül rahatlığı, rahatlık, erinç anlamlarına, sükûn ise; sükûnet, erinç, huzur, rahat, durgunluk, dinginlik anlamlarına gelmektedir.
Kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçunun maddi unsurunu; belirli bir kimseye ısrarla telefon edilmesi veya gürültü yapılması ya da hukuka aykırı bir başka davranışta bulunulması oluşturmaktadır. Dikkat edilirse “ısrar” unsuru, her üç hareket bakımından da aranmaktadır. (Ümit Kocasakal, Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçu, Ankara Barosu Dergisi, 2015, S. 2, s. 134) Bu anlamda, anılan hareketlerin bir kez gerçekleştirilmesi maddi unsurun oluşması için yeterli olmayacaktır. Bu unsur, belirli bir kimseye yöneltme şartıyla birlikte TCK’nın 123. maddesini, aynı Kanun’un 183. maddesindeki “Gürültüye Neden Olma” suçu ile Kabahatler Kanunu’nun 36. maddesinde düzenlenen “Gürültü” kabahatinden ayıran önemli hususlardan biridir.
Kişilerin huzur ve sükûnunu bozma, suç oluşturan eylemler bakımından herhangi bir sınırlama getirilmediğinden serbest; ısrarla işlenmesi gerekliliğinden dolayı da bağlı hareketli bir suçtur. Suça ilişkin kanun metninde sayılan ve uyuşmazlık konusunu ilgilendiren “bir kimseye ısrarla telefon edilmesi” hareketi üzerinde durulmasında fayda bulunmaktadır.
Suçun en önemli özelliklerinden birisi suç teşkil eden hareketlerin belirli bir kişiye yöneltilmiş olmasıdır. Bu husus madde metninde “bir kimseye” ibaresiyle ortaya konulduğu gibi “sırf huzur ve sükununu bozmak maksadıyla” ifadesiyle de desteklenmekte ve pekiştirilmektedir. Suçun, TCK’nın “Kişilere Karşı Suçlar” kısmında, “Hürriyete Karşı Suçlar” arasında düzenlenmesi de bu kabule işaret etmektedir. (Kocasakal, s. 132) Değinilen nokta, kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçunu, 765 sayılı TCK’nın üçüncü kitabının “Halkı Rahatsız Eden Hareketler” başlıklı yedinci faslında, 546 ve 547. maddelerinde düzenlenen eylemlerden ayıran en önemli hususlardan biridir. Görüldüğü gibi, belirli bir kişiye yönelik olmayan bir hareket ne denli huzur ve sükûnu bozmaya yönelik ve elverişli olursa olsun TCK’nın 123. maddesindeki suçu oluşturmayacaktır.
Suç işlenirken gerçekleştirilen hareketlerin ısrarlı olması gerekliliği, kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçunun bir diğer özelliğini oluşturmaktadır. Israr, Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğünde direnme, ayak direme, üsteleme, üstünde durma anlamına gelmektedir. Madde metninde geçen “ısrarla” ifadesi ile de ısrarlı bir biçimde hareket etme durumu kastedilmektedir. Anılan kavramın süreklilik unsurunu da içinde barındırması nedeniyle madde metninde belirtilen hareketlerin bir defadan ibaret gerçekleştirilmesi hâlinde, mağdurun huzur ve sükûnu bozulmuş olsa dahi, suçun oluştuğundan söz edilemeyecektir. Yapılan bir hareket nedeniyle mağdur rahatsızlığını dile getirdikten sonra hareketlerin devam etmesi hâlinde ise ısrarın varlığını kabul etmek gerekmektedir. (Osman Yaşar, Hasan Tahsin Gökcan, Mustafa Artuç, Yorumlu-Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, 3. Cilt, Adalet Yayınevi, Ankara, 2010, s. 3871) Uygulamada, çok sayıda telefon edilmesi veya mesaj gönderilmesi ısrar olarak kabul edilmekteyse de, ısrarın oluşup oluşmadığına ilişkin kesin bir sayı belirlemek mümkün değildir. Bu anlamda, olayın özelliklerine göre bir değerlendirme yapılması, aramaların sayısının yanı sıra arama süreleri ve aramaların yapıldığı zaman dilimlerinin de göz önünde bulundurulması maddi unsurun oluşup oluşmadığının tespiti bakımından önem arz etmektedir. (İ. Malkoç, Açıklamalı-İçtihatlı 5237 Sayılı Yeni Türk Ceza Kanunu, 1. Cilt, Malkoç Kitabevi, Ankara 2008, s. 1088)
Suçun oluşabilmesi için, yapılan hareketlerin belirli bir kişinin huzur ve sükûnunu bozmaya elverişli olması da gerekmektedir. Hareketin mağdurun huzur ve sükûnunu bozmaya elverişli olup olmadığı, mağdurun algı ve değerlendirmesine göre değil, öncelikle objektif bir değerlendirmeye göre belirlenmelidir. Bu elverişlilik objektif olarak saptandıktan sonra, somut olayda mağdurun huzur ve sükûnunun bozulup bozulmadığının bir önemi bulunmamaktadır. Gerekçede de belirtildiği gibi gerçekleştirilen eylemler sonucu mağdurun dengesinin bozulduğu, örneğin ruhsal bir hastalığa yakalandığı hâllerde kasten yaralama suçu söz konusu olacaktır.
Kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu, ancak doğrudan kastla işlenebilir. Bu suçun olası kastla ya da taksirle işlenmesi mümkün değildir. Suçun oluşması bakımından genel kast yeterli olmayıp, maddedeki açık ifade karşısında sırf huzur ve sükûnu bozmak maksadına dayanan özel kast gereklidir. Bu özel kast, olaysal olarak yapılacak bir değerlendirme sonucu, başka bir deyişle failin dış dünyaya yansıyan hareketlerinden, olayın oluş biçimi ve özelliklerinden hareketle belirlenecektir.
Bu kast aynı zamanda benzer suça da sebebiyet verebilir. Bu durumda gerçek içtime kuralı uygulanır. Örneğin:
YARGITAY 14. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/8229 Karar: 2015/7847 Tarih: 30.06.2015
Sanık hakkında cinsel taciz suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;
“Delillerle iddia ve savunma; duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikat yapılmış bulunduğundan, sanık müdafiin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
Sanık hakkında kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesine gelince;
Sanığın, mağdurenin kullandığı cep telefonuna değişik zamanlarda birden fazla cevapsız çağrı bırakıp cinsel taciz içerikli mesajlar göndermekten ibaret eylemlerinin bir bütün halinde zincirleme şekilde cinsel taciz suçunu oluşturduğu ve mevcut haliyle TCK’nın 123. maddesinde düzenlenen kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun anılan olayda cinsel taciz suçunun unsuru olduğu gözetilmeden, ayrıca sanık hakkında bu suçtan da mahkûmiyet kararı verilmesi,
SONUÇ : Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 30.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi”
YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/6444 Karar : 2018/9839 Tarih : 20.06.2018
“Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Sanık hakkında konut dokunulmazlığının ihlali, hakaret, cinsel taciz ve tehdit suçlarından kamu dava açıldığı, her ne kadar sanığın hakaret, cinsel taciz ve konut dokunulmazlığının ihlali eylemleri uzlaşma kapsamında olup, soruşturma aşamasında taraflara uzlaşma teklifi yapılmış ise de, bu tarihte atılı TCK’nın 106. maddenin 1. fıkrasının 1. cümlesinde düzenlenmiş olan tehdit suçunun uzlaşma kapsamında olmaması ve CMK’nın 253/3. fıkrasının ikinci cümlesi dikkate alındığında soruşturma aşamasında yapılan uzlaşma teklifinin geçersiz olduğu anlaşılmakla birlikte yapılan yargılama neticesinde, tehdit suçu yönünden beraat, konut dokunulmazlığının ihlali suçuna ilişkin mahkumiyet hükmü kurulduğu ayrıca atılı hakaret ve cinsel taciz suçlarına dair ise suç vasfı değiştiğinden bahisle uzlaşma kapsamında olan TCK’nın 123/1. maddesinde düzenlenen kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan hüküm kurulmuş olması karşısında, mahkumiyet kararı verilen bu suçlar yönünden uzlaştırma işlemi yapılması, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,Bozmayı gerektirmiş, sanık … müdafiinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnamedeki isteme uygun olarak, başka yönleri incelenmeksizin, HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 20/06/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.” şeklindedir
Buna karşın Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçuna dair bazı Yargıtay Kararları şöyledir:
YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/7378 Karar : 2018/3595 Tarih : 22.02.2018
“Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
A) Sanığa yükletilen hakaret suçundan dolayı kararda öngörülen cezanın nitelik ve niceliğine göre, verildiği tarih itibariyle hükmün temyiz edilemez olduğu anlaşıldığından, 5320 sayılı Kanunun 8/1 ve 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddeleri uyarınca tebliğnameye uygun olarak sanık … müdafiinin, TEMYİZ İSTEĞİNİN REDDİNE,
B) Tehdit suçundan kurulan hükme yönelik temyize gelince;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
1-Denetim süresi içerisinde kasten işlenerek açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanmasına neden olan kasıtlı suçun, TCK’nın 123. maddesi uyarınca hükmolunan kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu olması, 02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen bu suç önceden de uzlaşma kapsamında ise de, 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle, 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesinin 24 ve 25. fıkralarındaki uzlaştırma bürosuna ilişkin düzenleme dikkate alınıp, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması karşısında, hakaret suçu yönünden, uyarlama yargılaması yapılıp yapılmadığı araştırılarak, anılan hüküm yönünden uzlaştırma işleminin olumlu sonuçlanmış olması durumunda, sanığın denetim süresinde işlediği başkaca kasıtlı suçlardan mahkum olup olmadığı tespit edilip sonucuna göre, açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanıp açıklanmayacağının değerlendirilmesi zorunluluğu,
2-Kabule göre ise,
02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen TCK’nın 106/1. maddesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamında bulunduğu, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu yönünden ise, uzlaşma önerisinin yapıldığı tarihte 5271 sayılı CMK’nın 253/3. maddesinde engel bulunduğu ancak yeni düzenleme karşısında bu suç yönünden de uzlaşma önerisinde bulunulması gerektiği, anlaşılmış olmakla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık … müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin HÜKÜMLERİN 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 22/02/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas: 2010/26303 Karar: 2012/14775 Tarih: 23.05.2012
“Sanığa atılı 5237 sayılı TCK’nın 123. maddesinde düzenlenen kişilerin huzur ve sükununu bozmak suçunun, değişik zamanlarda birden çok kez telefonla arayıp rahatsız etmek şeklinde işlenmesi halinde de eylemin tek suç olacağı gözetilmeden, uygulama yeri bulunmayan aynı kanunun 43. maddesi uyarınca artırım yapılarak sanığa fazla ceza verilmesi,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı istem gibi BOZULMASINA, 23.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
Tüm bu bilgiler ışığında Kişi huzurunu ve sükununu bozma suçunun öğesi olan “Israr” Türk Ceza Kanununun 123/A Maddesinde “Israrlı Takip” ayrı bir suç olarak düzenlenmiştir.
Israrlı takip
MADDE 123/A- (1) Israrlı bir şekilde; fıziken takip etmek ya da haberleşme ve iletişim araçlarını, bilişim sistemlerini veya üçüncü kişileri kullanarak temas kurmaya çalışmak suretiyle bir kimse üzerinde ciddi bir huzursuzluk oluşmasına ya da kendisinin veya yakınlarından birinin güvenliğinden endişe duymasına neden olan faile altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Suçun;
a) Çocuğa ya da ayrılık kararı verilen veya boşandığı eşe karşı işlenmesi,
b) Mağdurun okulunu, iş yerini, konutunu değiştirmesine ya da okulunu veya işini bırakmasına neden olması,
c) Hakkında uzaklaştırma ya da konuta, okula veya iş yerine yaklaşmama tedbirine karar verilen fail tarafından işlenmesi,
hâlinde faile bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Bu maddede düzenlenen suçun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır.” şeklindedir.
Israrlı takip suçunda ısrar; kanun maddesinde yer alan hareketlerin tekrarlanarak yapılması anlamına gelmektedir. Birden fazla kere yapılması gereken hareketlerin kaç kere tekrarlanması halinde “ısrar” şartının gerçekleşeceği kanunda önceden kategorik bir yaklaşımla belirlenmemiştir. Israr şartının gerçekleşmesi için maddedeki hareketlerin en az iki kere yapılmış olması şarttır. Ancak, iki kere yapılan hareket bazı durumlarda ısrarlı takip suçunu oluşturmayabilir. Örneğin, Yargıtay failin aynı gün içinde mağdura 1 kere mesaj atması ve 1 kere aramasını kişilerin huzur ve sükunu bozma suçundaki “ısrar” şartının oluşması için yeterli görmemiştir
Takibin ısrarlı yapılması belli bir sürekliliği gerektirdiğinden bir kereye mahsus yapılmış bir eylem ısrarlı takip suçunu oluşturmayacaktır. Örneğin, eski sevgilisinin karşısına çıkarak konuşmak isteyen, reddedildikten sonra dahi “bir süre konuşalım, gideceğim” diyen, bu talebi de reddedildikten sonra olay yerinden ayrılan kişi ısrarlı takip suçu işlemiş olmaz. Israrlı takip suçunun unsurlarının oluşması için failin ard arda süreklilik taşıyan eylemler sergilemesi gerekir.
Kanuni tanımda kast edilen ısrar unsuru, kanuni tanımdaki hareketleri ard arda yapmak şeklinde olabileceği gibi ilk hareketten sonra bir süre ara verip aynı hareketlere devam edilmesi şeklinde de olabilir. Israrın gerçekleşmesi için aynı hareketin tekrarlanması da şart değildir. Kanuni tanımda yer alan herhangi bir seçimlik hareket yapıldıktan sonra diğer bir seçimlik hareketin yapılması halinde de ısrar şartının gerçekleştiği kabul edilir.
Israrlı takip suçunun kanundaki tanımında yer alan “ısrarın” gerçekleştiğinin kabulü bakımından temel kriterlerden biri de mağdurun rahatsızlığını faile bildirmesine rağmen failin rahatsız edici davranışlara devam edip etmediğidir. Mağdurun uyarısına rağmen rahatsız edici davranışlarını devam ettirerek süreklilik kazandıran fail ısrarlı takip suçunu işlemiş olur.
Israrlı takip suçu kasten işlenebilen suçlardandır. Israrla takibin amacı, mağdurla temas kurma veya kendisini mağdura hissettirmeye çalışmaktır. Failin güttüğü bu amaçları hangi saikle gerçekleştirmeye çalıştığı önemli değildir. Fail, duygusal nedenlerle ısrarlı takip fiilleri işleyebileceği gibi mağduru korkutmak veya baskı altına almak için de işleyebilir. Failin, mağdurun huzur ve sükununu bozma maksadıyla hareket edip etmediğinin suçun unsurlarının oluşumu bakımından etkisi yoktur.
Özellikle belirtelim ki, farklı zamanlarda birden fazla kere yapılan hareketler, bir bütün olarak ısrar suçunun unsuru olarak kabul edildiğinden TCK m.43’de düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanması mümkün değildir.
Düzenleme özellikle kadına yönelik şiddetle mücadele için yapılmışsa da ısrarlı takip suçunun mağduru herkes olabilir. Örneğin, sürekli sosyal medya üzerinden mesajlar yoluyla takip edilerek evinin önüne birtakım notlar bırakılan bir erkek de suçun mağduru olabilir.
Israrlı takip suçu, benzer bir suç olan ve tehlike suçu olarak düzenlenen kişilerin huzur ve sükunun bozma suçundan farklı olarak zarar suçu olarak düzenlenmiştir. Zarar suçlarında suç teşkil eden fiilin işlenmesiyle suçun konusu üzerinde bir zarar meydana gelmektedir. Israrlı takip suçunun zarar suçu olarak nitelenmesinin nedeni failin hareketlerinin mağdurda “ciddi bir huzursuzluk” veya “güvenlik endişesi”ne yol açmasıdır. Bu bilgilerle beraber bazı Yargıtay Kararları şöyledir:
Yargıtay 14. Ceza Dairesi – Karar: 2015/ 9030
“Sanık, davaya müdahil olan mağdur ile daha önce sevgili olarak birlikte yaşamış ve ayrılmıştır. Mağdure sanığın barışma teklifini ısrarla reddetmesine rağmen, sanık, ısrarla mağdureyi takip ederek evinin etrafında dolaşmış, mağdureyi gördüğü anda da evlenme teklif etmiştir. Sanık hakkında cinsel taciz suçu nedeniyle verilen mahkumiyet hükmü yanlıştır, sanığın TCK md. 123’te düzenlenen kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu nedeniyle cezalandırılması gerekir”
YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ, E: 2021/1858, K: 2021/9223 SAYILI KARARI
‘‘Olay günü yürüyerek işe gitmekte olan on yedi yaşındaki mağdureyi kullandığı araçla ısrarlı şekilde takip eden sanığın, korna çaldıktan sonra kendisine bakan mağdureye “gideceğiniz yere kadar sizi götüreyim” şeklinde beyanda bulunması eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 123. maddesinde düzenlenen kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunu oluşturduğu gözetilerek mahkumiyeti yerine suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek cinsel taciz suçundan beraatine karar verilmesi…’
YARGITAY 4. CD., E:2020/23955, K: 2021/13869, 17.05.2021 TARİHLİ KARARI
“Sanığın, ilgi duyduğu katılanın kendisini istemediğini belirtmesine rağmen, katılana hitaben ısrarla mesaj atması ve mesaj içerikleri karşısında, eylemlerinin TCK’nın 123/1. maddesinde düzenlenen huzur ve sükununu bozma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, yerinde olmayan gerekçe ile beraat kararı verilmesi…”
YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ E: 2019/4748, K: 2020/21587, 24.12.2020 TARİHLİ KARARI
“Sanığın, katılanın kullandığı telefona yüzlerce mesaj göndermesi, el konulan telefonunda çok sayıda porno içerikli resim ve videoların yer alması, soruşturma aşamasında dinlenen diğer mağdurlara da şantaj, hakaret ve cinsel taciz içeren mesajlar gönderdiğinin anlaşılması, katılanın aşamalarda değişmeyen birbirini doğrulayan ve oluşa uygun beyanları ve diğer katılan Necmi’nin, aşamalarda; sanığın kendisini arayarak Nurcan’ın resimlerini yayınlayacağını söyleyip para istediğini beyan etmesi karşısında, sanığın eylemleriyle, katılana yönelik kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun yanında, cinsel taciz ve şantaj suçlarını da işlediğinin anlaşılması ve bu suçlardan da sanığın mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, sanığın katılana yönelik bütün eylemlerinin, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunu oluşturduğu kabul edilerek, yalnızca kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan mahkumiyet hükmü kurulması,” şeklindedir.
Israrlı takip suçunun mağduru, 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanuna İlişkin Uygulama Yönetmeliği kapsamında ayrıca koruma tedbir kararı verilmesini de talep etme hakkına sahiptir. Şayet koruma tedbir kararı kapsamında, fail hakkında uzaklaştırma veya mağdurun konutuna, okuluna yahut da işyerine yaklaşmama şeklinde tedbir verilmişse ve fail de bu tedbire aykırı davranmışsa, hem koruma tedbir kararına uymamaktan dolayı yargılanacağı gibi, hem de fiili TCK m. 123/A/2 kapsamına gireceği için suçun nitelikli halinden yargılanacaktır.
Bu aşamaya kadar yapılan açıklamalarımız ceza hukuku kapsamında olup, özel hukuk bağlamında ise failin ısrarlı takip suçundan ceza alması ve kesinleşmesi, ayrıca maddi ve manevi tazminat sorumluluğu doğurabilecektir. Israrlı takip fiilleri neticesinde mağdurun konutunu, okulunu, işyerini değiştirmek zorunda kalması nedeniyle uğradığı maddi zararlar ve ısrarlı takip suçunun sebep olduğu manevi zararların tazmini mümkün olabilecektir.