Akbaş Hukuk Bürosu

HIRSIZLIK SUÇU (TCK141-147)

Kanun koyucu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Kişilere Karşı Suçlar başlıklı İkinci Kısmının Onuncu Bölümünde, Malvarlığına Karşı Suçlar başlığı altında 141 ila 147. maddelerde hırsızlık suçunu düzenlemiştir.

TCK m.141’de suçun temel hali, m.142 ve m.143’de cezanın artırılmasını gerektiren nitelikli haller, m.144 ve m.145’de cezanın azaltılmasını gerektiren nitelikli haller, m.146’da kullanım hırsızlığı, m.147’de zorunluluk hali düzenlenmiş, TCK m.168’de ise malvarlığına karşı suçlar açısından etkin pişmanlık hükmüne yer verilmiştir.

Hırsızlık suçu, Türk Ceza Kanunun Onuncu Bölüm, Malvarlığına Karşı Suçlar başlığı altında düzenlenmiş olup; kanun hükmü şöyledir:

Hırsızlık
Madde 141-
(1) Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

Anayasamızın 35. Maddesinde mülkiyet hakkı düzenlenmiş olup; herkesin mülkiyet hakkına sahip olabileceği vurgulanmıştır. Türk Ceza Kanunumuzda belirtilen bu düzenleme ile de malvarlığı üzerindeki hakların korunması ve güvence altına alınması amaçlanmıştır. Bu koruma hem mülkiyet hakkına sahip olan kişiyi hem de malı kullanan veya elinde bulunduran kişiyi kapsamaktadır. Hırsızlık, kanunda da görüldüğü üzere zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alınmasıdır. Almak fiilinden maksat, suçun konusunu oluşturan mal üzerinde mağdurun zilyetliğine son verilmesi, mağdurun suç konusu eşya üzerinde mağdurun zilyetliğine son verilmesi, mağdurun suç konusu eşya üzerinde zilyetlikten doğan tasarruf haklarını kullanmasının olanaksız hale gelmesidir. Bu tasarruf olanağı ortadan kaldırılınca suç da tamamlanır.

Hırsızlık suçunda maddi unsur; bir malın bulunduğu yerden zilyedinin rızası olmadan alınmasıdır. Bir diğer ifadeyle malın bulundu yerden alınıp; başkasına ait olan fiili egemenliği ortadan kaldırmak ve kendi menfaatine yeni bir fiili egemenlik kurmaktır.

Ayrıca, suçun maddi konusu başkasına ait taşınır maldır. Bu nedenle malın malikinin bu suçun faili olması mümkün değildir. Suçun mağduru ise malik olabileceği gibi zilyet de olabilir. Çalınan mal, malikin elinden alınmış ise mağdur, malın malikidir. Zilyedin elinden alınmışsa mağdur zilyet, malik ise suçtan zarar görendir.

Madde de bahsedilen mal kavramı için belirtmek gerekir ki, bu mal taşınır bir mal olmalıdır. Ceza hukuku açısından bir malın hırsızlığa konu olabilmesi için, somut bir varlığa sahip olması gerekmektedir. Bu varlığın üzerinde egemenlik kurulabilmektedir ve bu kişilik dışında olmalıdır. Örneğin, bir fikir hırsızlığı, ceza hukuku açısından hırsızlığa konu olamamakla beraber başka bir hukuka konu oluşturur ama bir kitap hırsızlığı, kalem hırsızlığı ceza hukuku açısından hırsızlığa konu olabilmektedir. Bir alacak hırsızlığı olamayacakken alacak bir senede bağlanmışsa, bunda da hırsızlık söz konusu olabilir. Hırsızlık konusu, sıvılar ve gazlar içinde söz konusudur. Yani ayni haklara konu olan her şey, fizik açısından bir yer işgal ediyorsa hırsızlığın konusu olabilecektir. Hırsızlık suçunda, çalınan malın ceza hukukuna konu olabilecek bir değer taşıyıp taşımadığı somut olayın incelenmesi suretiyle çözülecek bir sorundur. Belirtmek gerekir ki, hırsızlık suçunun işlenmiş olması için çalınan malın mutlaka malvarlığı üzerinde bir etki yapması gerekir.

Hırsızlık suçunun nitelikli hallerine Türk Ceza Kanunu madde 142’ de yer verilmiştir. Kanun hükmü aşağıda belirtilmiştir:

Nitelikli hırsızlık
Madde 142-
(1) “Hırsızlık suçunun;
a) Kime ait olursa olsun kamu kurum ve kuruluşlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya hakkında,
b) (Mülga: 18/6/2014-6545/62 md.)
c) Halkın yararlanmasına sunulmuş ulaşım aracı içinde veya bunların belli varış veya kalkış yerlerinde bulunan eşya hakkında,
d) Bir afet veya genel bir felaketin meydana getirebileceği zararları önlemek veya hafifletmek maksadıyla hazırlanan eşya hakkında,
e) Adet veya tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında,
f) (Mülga: 2/7/2012-6352/82 md.) İşlenmesi hâlinde, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(2) Suçun;
a) Kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanarak,
b) Elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle ya da özel beceriyle,
c) Doğal bir afetin veya sosyal olayların meydana getirdiği korku veya kargaşadan yararlanarak,
d) Haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak veya kilitlenmesini engellemek suretiyle,
e) Bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle,
f) Tanınmamak için tedbir alarak veya yetkisi olmadığı halde resmi sıfat takınarak,
g) Büyük veya küçük baş hayvan hakkında,
h) (Ek: 18/6/2014-6545/62 md.) Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında, İşlenmesi hâlinde, beş yıldan on yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Suçun, bu fıkranın (b) bendinde belirtilen surette, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olan kimseye karşı işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte biri oranına kadar artırılır.
(3) Suçun, sıvı veya gaz hâlindeki enerji hakkında ve bunların nakline, işlenmesine veya depolanmasına ait tesislerde işlenmesi halinde, beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, ceza yarı oranında artırılır ve onbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
(4) (Ek: 6/12/2006 – 5560/6 md.) Hırsızlık suçunun işlenmesi amacıyla konut dokunulmazlığının ihlâli veya mala zarar verme suçunun işlenmesi halinde, bu suçlardan dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi için şikâyet aranmaz.
(5) (Ek: 18/6/2014-6545/62 md.) Hırsızlık suçunun işlenmesi sonucunda haberleşme, enerji ya da demiryolu veya havayolu ulaşımı alanında kamu hizmetinin geçici de olsa aksaması hâlinde, yukarıdaki fıkralar hükümlerine göre verilecek ceza yarısından iki katına kadar artırılır.”

Hırsızlık suçunun yukarıda belirtilen şekillerde işlenmesi halinde suçun basit haline nazaran daha fazla ceza öngörülmektedir.

Özellikle 2. Fıkranın E bendine değinmek gerekir. Bilişim sistemi kullanılmak suretiyle yapılan hırsızlık, nitelikli hırsızlık suçu olarak nitelendirilmektedir. Örneğin, internetten bir kimsenin banka hesabına girerek parayı başka bir hesaba göndermek; facebook, instagram, twitter gibi bilişim sistemlerinde kayıtlı hesap numarası ve şifre bilgilerinin elde edilerek banka hesabından para havale edilmesi bilişim sistemlerini kullanmak suretiyle hırsızlık suçu olarak cezalandırılır.

Bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle hırsızlık eylemlerinde de hırsızlık suçunun tüm unsurlarının gerçekleşmesi gerekir. Bu anlamda zilyedin rızasının bulunmaması ve malın yarar sağlamak amacıyla alınması unsurlarının yanında, taşınır malın bulunduğu yerden alınması unsurunun da gerçekleşmesi gerekir. Bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle işlenen hırsızlık suçlarında alma eylemi, zilyedin tasarrufu altında bulunan taşınır malın bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle failin veya üçüncü bir kişinin zilyetliğine geçirilmesi suretiyle gerçekleşmiş olacaktır.

Bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun ispatı amacıyla şu deliller araştırılmalıdır:

-Bilişim sistemine girilen İP adresi tespit edilmesi gerekir. Tespit edilen IP numarasının statik mi yoksa dinamik mi olduğu kurumdan sorulup tespit edilmelidir.

-Bir modem üzerinden internete giriş yapılmışsa, modemin kablosuz bağlantı (wifi) özelliği olan modem olup olmadığı ve dışardan üçüncü bir kişinin internet bağlantısı ile girip giremeyeceği araştırılmalıdır.

-IP numarasının kopyalanması, kablosuz veya kablolu bağlantı ile internet hattına girilerek havale işlemi yapılmasının mümkün olup olmadığı hususları araştırılmalıdır.

Bunlarla birlikte Bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçuyla ilgili örnek Yargıtay Kararı şöyledir:

Yargıtay 2. Ceza Dairesi – Karar:2017/5340

“Sanıkların şikayetçi/katılanların hesaplarına internet üzerinden girerek başka hesaplara para aktarıp menfaat temin etmesi şeklindeki olayda, eylemin 5237 sayılı TCK’nın 142/2-e maddesine göre bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçu oluşturduğunun anlaşılması karşısında suç vasfında yanılgı sonucu aynı Kanun’un 244/1-4 maddesi gereğince bilişim sistemini engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme suretiyle haksız çıkar sağlama suçundan yazılı şekilde cezalandırılmasına karar verilmesi hukuka aykırıdır “

Diğer nitelikli hırsızlık suçuna örnek bazı Yargıtay Kararları aşağıdaki gibidir:

Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2021/4851 E. , 2021/20786 K.

“Dosyada yer alan yakalama tutanağına göre sanığın araç içine sağ ön kapısını zorlayarak içeri girdiği belirtilmiş ise de araç üzerinde inceleme yapılmadığı, sanığın aracın kapısının açık olduğunu savunması ve yakalama tutanağında sanığın kapıyı nasıl açtığı da anlaşılamadığı göz önüne alınarak müştekiye aracın kilitli olup olmadığı sorularak ve ayrıca tutanak tanıklarının da dinlenerek sonucuna göre; kilitli ise eylemin TCK’nın 142/2-h maddesi kapsamına giren suçu oluşturacağı; kilitli değil ise TCK’nın 142/1-e maddesi kapsamına giren suçu oluşturacağı gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,”

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2020/182 E. , 2023/413 K.

“Sanıkların 12.02.2010 tarihinde Türk Telekomünikasyon AŞ görevlisi kıyafeti giyerek takındıkları bu sıfat ile Ümraniye Tepeüstü Mahallesi … Sokak üzerinde bulunan katılan kuruma ait iki menhol arasında döşeli vaziyette olan peresibal kabloyu keserek çaldıklarından bahisle Ümraniye Cumhuriyet Başsavcılığının 06.04.2010 tarihli ve 3896-1156 sayılı iddianamesi ile nitelikli hırsızlık suçundan cezalandırılmaları talebiyle kamu davası açıldığı, İstanbul Anadolu 33. Asliye Ceza Mahkemesince 14.04.2010 tarihinde iddianamenin kabulüne karar verilerek devam olunan yargılama sonucunda 03.12.2014 tarih ve 227-679 sayı ile; sanıkların nitelikli hırsızlık suçundan cezalandırılmalarına karar verilen dosya kapsamında;

Sanıklar tarafından aynı yöntemle, aynı nitelikte birden fazla suç işlenmiş olmasının aynı suçu işleme kararıyla hareket edildiğinin kabulüne yeterli olmadığı, sanıkların hırsızlık suçunu bir defada işlemek yerine önceden kurdukları bir plan ya da genel niyetleri doğrultusunda eylemlerini kısımlara bölerek belli aralıklarla gerçekleştirmiş olmalarının gerektiği, ancak bu hâlde her bir hareketin birbirinin devamı niteliğinde olup hareketler arasında önceden yapılan planı gerçekleştirme amacına yönelik subjektif bir bağlantının varlığından ve aynı suçu işleme kararından söz edilebileceği, diğer taraftan, suça konu kabloların mülkiyeti katılan kuruma ait olmakla birlikte telekomünikasyon hizmetinin sunulması ve işleyişin sağlanması bakımından bağlı müdürlüklerin yetki ve sorumluluklarının olduğu, her bir müdürlüğün sorumlulukları dâhilindeki kablolar ve diğer malzemeler üzerinde zilyetliklerinin bulunduğu hususları da dikkate alındığında; incelemeye konu dosya ile İstanbul Anadolu 1 ve 35. Asliye Ceza Mahkemelerinde yargılama konusu edilen eylemler arasında geçen süreler zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi bakımından makul olarak kabul edilebilir ise de; sanıkların çıkan fırsatları değerlendirmek suretiyle ve her defasında yeni bir suç işleme kararı ile farklı semt ve bölgelerden gerçekleştirdikleri ve aralarında subjektif bir bağ bulunmayan eylemlerinin ayrı ayrı hırsızlık suçlarını oluşturacağı kabul edilmelidir.”

Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2022/567 E. , 2024/2892 K.

“a. Mağdurun hesabından havale işlemi yapıldığı bildirilen 78.190.216.210 IP numarasının bağlı olduğu bilgisayar ve modem ile dosyanın bütünüyle bilişim suçlarından anlayan uzman bilirkişilere tevdi edilerek bilgisayara bağlı modem türünün tespit edilmesi, internet hattında ne özellikte modem kullanıldığı, şifreli olup olmadığı, internet bağlantısına dışarıdan girilip girilemeyeceği, IP numarasının değiştirilmesinin mümkün olup olmadığı, bilgisayarlara virüs gönderilerek bilgilerinin alınıp alınmadığı suça konu işlemin ne şekilde nereden yapıldığı konularında bilirkişi raporu alınıp sonucuna göre hükümlülerin durumunun takdir ve tayini gerektiği,

b. Kabule göre de;

İnternet bankacılığı aracılığı ile mağdura ait banka hesabından, hükümlü …‘in hesabına havale yapılması şeklinde eylemin 5237 Kanun’un 142 nci maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendinde düzenlenen bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeksizin, yazılı şekilde banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçundan kurulan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına karşı yapılan itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine verilmesi, Kanun’a aykırı olup kanun yararına bozma talebi yerinde görülmüştür.”

YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/831 Karar: 2018/158 Tarih: 23.01.2018

“1-Sanık …‘ın olay günü, müşteki …‘ın çalıştığı kuyumcuya gelerek, 200 TL para gösterip 1 çeyrek altın alacağını söylediği, müştekinin altını ve 200 TL paranın üstü olan 100 TL yi sanığa verdiği, sanığın ise 200 TL ‘yi müştekiye vermeden kuyumcudan çıktığı, daha sonra tekrar gelen sanığın 300 Euro parayı bozdurmak istediği, müştekinin de 300 Euro karşılığı Türk Lirasını sanığa verdiği, müştekinin 300 Euroyu sanıktan aldığı, bu sırada kapının yanında bekleyen diğer sanık …‘nin 150 Euro gösterip bozdurmak istediğini, 150 Euro karşılığı parayı sanık …‘ye verdiği, sanıklar işyerinden çıktıktan sonra sanık …‘ın 150 Euro parayı, sanık …‘in ise 200 TL parayı vermediğini farkettiği olayda eylemin 5237 sayılı TCK’nın 142/1-b maddesinde tanımlanan hırsızlık suçunu oluşturduğu nazara alınmadan yazılı şekilde aynı Kanun’un 142/2-b maddesi uyarınca uygulama yapılmak suretiyle fazla ceza tayini,

2-Müştekinin yanında çalıştığı kuyumcu tanık … …‘in 16/05/2013 tarihli celsede zararının giderildiğini beyan etmesi karşısında, zararın ne zaman giderildiği … … sorularak sonucuna göre etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma olanağının tartışılması gerektiğinin düşünülmemesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA, 23/01/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.” Şeklindedir.

Hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesi halinde, TCK 143 hükmü uyarınca verilecek cezanın yarı oranında arttırılacağı belirtilmiştir. Kanun hükmü aşağıda belirtilmiştir:

Suçun gece vakti işlenmesi
Madde 143- (
1) Hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

Gece vakti kavramından ne anlaşılması gerektiği de TCK madde 6/e bendinde belirtilmiştir. Gece vakti deyiminden; güneşin batmasından bir saat sonra başlayan ve doğmasından bir saat evvele kadar devam eden zaman süresi anlaşılmaktadır. Nitekim,

Yargıtay 13. Ceza Dairesi 2018/11278 E., 2018/19221 K. sayılı kararı

“Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Hükümden sonra 02/12/2016 tarihinde 29906 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendine eklenen alt bendler arasında
yer alan ve 5237 sayılı TCK’nın 141. maddesinde tanımı yapılan hırsızlık suçunun da uzlaşma kapsamına alındığı anlaşılmakta ise de; hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesi halinde eylemin nitelikli hırsızlık suçuna dönüşeceği ve eylemi uzlaşma kapsamı dışına çıkaracağı gözetilip yüklenen suçu gece vakti işlediği anlaşılan suça sürüklenen çocuk hakkında uzlaşma hükümleri uygulanamayacağı belirlenerek yapılan incelemede;

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun suça sürüklenen çocuk tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.

Ancak,
1-TCK’nın 61/1. maddesi uyarınca; suç konusunun değerine göre temel ceza belirlenirken alt sınırdan uzaklaşılması gerektiğinin gözetilmemesi,

2-Müştekinin kolluk beyanına göre aracın kesintisiz takip edilmediği, mahkeme beyanına göre ise kesintisiz takip edildiğinin anlaşılması karşısında; bu husus müştekiden sorularak suçun teşebbüs aşamasında kalıp kalmadığının tereddüde yer vermeyecek şekilde tespit edilerek TCK’nın 35. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması,

3-Suçun gece vakti işlendiğinin anlaşılması karşısında suça sürüklenen çocuk hakkında TCK’nın 143. maddesinin uygulanmaması,
Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk … müdafiinin temyiz istemi bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle isteme uygun olarak BOZULMASINA, 1412 Sayılı CMUK’un 326/son. maddesi gereği suça sürüklenen çocuğun ceza süresi yönünden kazanılmış hakkının gözetilmesine, 25.12.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.” şeklindedir.

Hırsızlık suçunda daha az cezayı gerektiren haller TCK madde 144’ de belirtilmiştir. Kanun hükmü şöyledir:

Daha az cezayı gerektiren haller
Madde 144-
(1) Hırsızlık suçunun;
a) Paydaş veya elbirliği ile malik olunan mal üzerinde,
b) Bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla, İşlenmesi halinde, şikâyet üzerine, fail hakkında iki aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.

Madde metninde, hırsızlık suçunun temel şekline göre daha az cezayı gerektiren hâlleri tanımlanmıştır.

(a) bendinde müşterek veya iştirak hâlinde mülkiyete konu olan bir malın çalınması durumu düzenlenmiştir. Suçun bu şeklinin oluşması için failin malın hukukî durumunu bilmesi gerekir. Keza, (b) bendinde, hırsızlık suçunun bir hukukî ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacıyla işlenmesi, bu suçun temel şekline göre daha az cezayı gerektiren bir hâl olarak kabul edilmiştir.

Bu iki hâlde de soruşturma ve kovuşturmanın yapılması, mağdurun şikâyetine tabi tutulmuştur. Bu bağlamda,

YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/29584 Karar: 2014/21804 Tarih: 24.09.2014 Kararı

“Katılanın, vefat eden M. Ö.’in altı mirasçısına ait iki farklı tarlayı onun dört mirasçından kiralayarak arpa ektiği, mirasçılardan olan sanık A. T.’nın, damadı olan diğer sanık Ö. A. ile birlikte tarlanın birinden 15×75 metre ölçülerinde; diğerinden 20×120 metre ölçülerinde ekili arpayı hasat ettiklerinin ileri sürülmesi karşısında, söz konusu iki tarlaya ilişkin tapu kayıtları temin edilip mülkiyet durumunun belirlenmesi, katılanın kiraladıkları hisse oranında ekim yaptığı iddiasıyla sanığın hisseleri oranında arpayı hasat ettiği savunmasının keşif yapılıp bilirkişi raporu alınarak doğruluğunun araştırılması, kira sözleşmesinde isimleri yazılı mirasçıların dinlenerek olayla ilgili ifadelerinin alınması, ayrıca, sanık A.’ın tarlanın maliklerinden olduğunun tespit edilmesi halinde, katılanın, sanık A.’a karşı kira borçlusu olacağından, adı geçen sanığın diğer sanıkla birlikte katılana ait arpaları kira alacağına karşılık almasının 144/1-b maddesinde düzenlenen hukuki alacağın tahsili amacıyla hırsızlık suçunu oluşturup oluşturmayacağının değerlendirilip karar yerinde gösterilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Sonuç: Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı istem gibi BOZULMASINA, 24.09.2014 gününde oybirliği ile, karar verildi.” şeklindedir.

Hırsızlık suçunda malın değerinin az olması halinde hakimin takdirine göre cezada indirim yapılabileceği gibi, suçun işleniş şekli ve özellikleri nazara alındığında ceza vermekten de vazgeçilebilir. Malın değerinin az olması hali Türk Ceza Kanunu madde 145’ te düzenlenmiş olup; kanun hükmü şöyledir:

Malın değerinin az olması
Madde 145-
(1) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/16 md.) Hırsızlık suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, suçun işleniş şekli ve özellikleri de göz önünde bulundurularak, ceza vermekten de vazgeçilebilir.

İlgili düzenleme ile kanun koyucu suça konu malın değerinin az olması halinde durumun şartlarına göre faile hiç ceza vermeme veya daha az ceza verme konusunda takdir yetkisi tanımıştır. Hakim isterse suça konu olayın şartlarına göre takdir yetkisini bu şekilde kullanabileceği gibi bu iki seçeneği hiç uygulamama konusunda da takdir yetkisine sahiptir.

Hakime tanınan bu takdir yetkisi sınırsız olmadığından suça konu malın değerinin az olması halinde bu iki seçenekten herhangi birini uygularken göz önüne alması gereken hususlar vardır. Bu husular; suçun işlenme biçimi ve özellikleridir. Ancak kanun koyucu hırsızlık suçuna ilişkin hükümlere yer verilen ilgili mevzuatta hakimin somut olaya göre faile uygulayacağı cezada indirim yapabileceğini belirtmiş olmak ile birlikte ne oranda indirim yapabileceğini belirtir açık bir düzenlemeye yer vermemiştir. Nitekim,

Yargıtay 17. Ceza Dairesinin 2015/8616 Esas, 2016/456 Karar sayılı ve 19/01/2016 tarihli içtihadında

“Hırsızlık suçuna konu malın değerinin az olmasının TCK’nın 145. maddesinde ayrı olarak düzenlenmesi, kanun koyucunun hırsızlık suçunda malın değerinin az olmasına verdiği önemi göstermekle beraber, somut olayda suçun konusunun toplam değeri 12,00 TL olan 60 adet boş bira şişesinin olduğu, hırsızlık konusunu oluşturan malın değerinin az olması nedeniyle TCK’nın 145. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi, bozmayı gerektirmiş,” diyerek bu hususu belirtmiştir.

Kullanma hırsızlığı, malın geçici bir süre kullanılıp; zilyedine iade edilmesidir. Hırsızlık şeklinin oluşması için kişi, sahibinin rızası olmaksızın malı alırken, bunu belli bir süre kullandıktan sonra iade etmelidir. Kullanma hırsızlığında, kullanmanın her halde kısa sayılacak bir süre devam etmesi genel koşuldur. Kullanma hırsızlığına ilişkin hükme TCK 146’ da yer verilmiş olup; kanun metni şöyledir:

Kullanma hırsızlığı
Madde 146- (
1) Hırsızlık suçunun, malın geçici bir süre kullanılıp zilyedine iade edilmek üzere işlenmesi halinde, şikâyet üzerine, verilecek ceza yarı oranına kadar indirilir. Ancak malın suç işlemek için kullanılmış olması halinde bu hüküm uygulanmaz.

Söz konusu maddeye göre fail, kullanma hırsızlığı suçunu işleme kastı altındadır. Bu nedenle failde çaldığı malı geçici bir süre kullandıktan sonra iade etme istek ve niyeti bulunmuyorsa kullanma hırsızlığından bahsetmek mümkün değildir. Burada dikkat edilmesi gereken hususlardan biri de kullanma hırsızlığı ile TCK m.168’de düzenlenen etkin pişmanlık hükmü birbirinden farklıdır. TCK m.168’de suç tamamlandıktan sonra, fakat kovuşturma başlamadan önce veya kovuşturma başladıktan sonra, ancak hüküm verilmeden önce pişmanlık gösteren fail tarafından mağdurun zararının giderilmesi durumunda cezadan indirim yapılmasını öngören etkin pişmanlık hali düzenlenmiştir.

Ayrıca belirtmek gerekir ki kullanma hırsızlığına konu olan eşya tükenebilen bir eşya ise o zaman bu hüküm kapsamının dışında tutulur. Örneğin, çalınan araba kullanılıp yerine bırakılırsa bu hükümden faydalanamaz. Çünkü arabanın içindeki yakıt tükenebilen eşya niteliğindedir. Nitekim,

YARGITAY 13. CEZA DAİRESİ Esas: 2012/25030 Karar: 2014/979 Tarih: 16.01.2014 Kararı

“1- ) Sanıkların müştekiye ait suça konu aracı haksız olarak elde bulundurdukları anahtarla çalıştırdıkları ve bir süre dolaştıktan sonra kaza yaptıkları, akabinde kısmen tamir ettirip yerine bıraktıklarının anlaşılması karşısında; 5237 Sayılı T.C.K.nın 146. maddesinde öngörülen ‘ malın geçici bir süre kullanılıp zilyedine iade edilmesi’ koşulu gerçekleşmediği gibi,ayrıca benzin ve yağ tüketildiği de gözetilmeden, suçun kullanma hırsızlığı olduğu kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması,

2- )Sanıkların suça konu aracı kısmen hasarlı şekilde çaldıkları yere geri getirip park ettiklerinin ve iadenin kısmi olduğunun anlaşılması karşısında; 5237 Sayılı T.C.K.nın 168/4 maddesi gereğince katılanın kısmi iadeye rıza gösterip göstermeyeceği tespit edildikten sonra sanıklar hakkında uygulama yapılması gerektiğinin gözetilmemesi;

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanıklar F. A. ve F. U. müdafiiyle katılan vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan sebeplerle tebliğnameye kısmen aykırı olarak BOZULMASINA, temyiz harcının istenmesi halinde iadesine, 16.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.” Bu doğrultadır. Kullanma hırsızlığıyla ilgili bir başka karar da şöyledir:

Yargıtay 13. Ceza Dairesi 2014/12537 E., 2014/23543 K. sayılı kararı

“Kullanma hırsızlığı suçunun oluşması için, kişinin, sahibinin rızası olmaksızın malı alırken, bunu belli bir süre kullandıktan sonra iade etmek amacıyla hareket etmesi gerekir. Kullanma hırsızlığında kullanmanın her halde kısa sayılabilecek bir süre devam etmesi temel koşuldur. Başka bir ifade ile hırsızlık suçundan bu maddeden istifade edebilmek için, taşınır mal geçici bir süre kullanılıp sahibine iade edilmek üzere alınmış olmalıdır. Burada bahsi geçen özel kastın varlığının kabulü için, aracın iade edilmek üzere alındığının ilk bakışta açıkca anlaşılması gereklidir. Gece vakti dolmuş ve taksinin çalışmadığı bir yerde sanığın komşusunun aracını çalıp, otogardan oğlunu alıp geldikten sonra aracı aldığı yere bırakması, acil bir hastayı hastaneye yetiştirmek veya servisi kaçıran öğrenciyi sınava yetiştirmek amacıyla araç çalınması ve aracın alındığı yere veya yakın bir yere bırakılması eylemleri kullanma hırsızlığı suçuna örnek olarak verilebilir. Kanun yararına bozmaya konu olayda ise, madurun oturduğu bankta unuttuğu anahtarı bulan sanıkların, bu anahtar yardımıyle aracı çalıştırıp … İlçesinden Rize İline geldikleri, sanık …’ün savunmasına göre diğer sanık …’un hırsızlık yapma teklifini kabul etmediği, bilahare her iki sanığın minibüsle …’ye döndüğü, aracın saat 17:30 sıralarında park edildiği yerde polisler tarafından bulunduğu ve sahibine teslim edildiği anlaşılmaktadır. Çalınan araçla …’den Rize’ye gelinmiş olması, sanık …’un Rize’de hırsızlık yapmayı teklif etmesi, sahibinin …i’de oturduğunun bilinmesine rağmen aracın Rize’de bırakılmış olması, aracın geçici bir süre ile kullanılıp sahibine iade maksadıyle alınmadığını göstermektedir. Burada sanığa isnat edilen suçun ”kullanma hırsızlığı” kapsamında kaldığını kabul etmek mümkün görülmemiştir. Nitekim dairemizin 15.03.2012 gün ve 2011/9653 esas, 2012/6084 karar, 02.02.2012 gün ve 2011/1831 esas, 2012/1926 karar ve 19.04.2012 gün ve 2011/9101 esas, 2012/9838 karar sayılı ilamları da bu yöndedir. Açıklanan nedenlerle talep yerinde görülmediğinden;

Kanun Yararına Bozma istemine dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ihbar yazısı, incelenen dosya kapsamına göre yerinde görülmediğinden, hırsızlık suçundan hükümlü … hakkında Arhavi Asliye Ceza Mahkemesince verilip kesinleşen 18.04.2013 gün ve 2013/7-101 sayılı karar ile sanık hakkında hırsızlıktan mahkumiyet kararı verilmiş ise de, sanığa yüklenen suç kullanma hırsızlığı kapsamında kaldığından ve müşteki şikayetini geri aldığından, davanın düşürülmesi gerektiğine yönelik talebinin REDDİNE, dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na TEVDİİNE, 03.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”

Bununla birlikte hırsızlık suçunda zorunluluk hali TCK 147’ de düzenlenmiş olup; kanun hükmü şöyledir:

Zorunluluk hâli
Madde 147-
(1)Hırsızlık suçunun ağır ve acil bir ihtiyacı karşılamak amacıyla işlenmesi halinde; somut olayın özelliklerine göre hakim tarafından faile verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi faile ceza vermekten de vazgeçilebilir.” Şeklindir.

Madde metninde, hırsızlık suçunun ağır ve acil bir ihtiyacı karşılamak için işlenmesi hâlinde, zaruret hâlinin varlığı kabul edilmektedir. Ağır ve acil ihtiyaç, örneğin hasta olan çocuk için ilâç çalınması, açlık nedeni ile gıda maddesi çalınması gibi hâlleri kapsar. Ancak, bu durumda hâkime olayın mahiyetine göre, verilecek cezada indirim yapma veya ceza vermekten sarfınazar etme konusunda takdir yetkisi tanınmıştır.

Ancak bu hükmün uygulanması için failin ihtiyacının hukuken kabul edilebilir bir ihtiyaç olması gerekir. Hukuki açıdan meşruluk taşımayan sadece faile göre ağır ve acil ihtiyaç olarak kabul edilen hallerde uygulanmaz.

Hırsızlık Suçunda Zorunluluk Hâli Yargıtay Kararları şöyledir:

Yargıtay 13. Ceza Dairesi 2014/9942 E. , 2014/31481 K.

“Olay günü, çok sayıda kişinin karıştığı kavgada bıçakla yaralanan arkadaşı İ.. Ö..’ı hastaneye yetiştirmek amacıyla ekip aracını çalan sanığın arkadaşını hastaneye götürdüğü, aracın da kolluk kuvvetleri tarafından hemen acil servis önünde bulunduğunun anlaşılması karşısında, sanığın eyleminin TCK’nın 147. maddesinde düzenlenen “zorunluluk hali” kapsamında kaldığı, bu nedenle sanık hakkında CMK’nın 223/3-b bendi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilmesi gerekirken, hukuka uygunluk nedeni bulunduğundan bahisle yazılı şekilde beraat kararı verilmiş olması, bozma nedenidir”

YARGITAY 13. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/9942 Karar: 2014/31481 Tarih: 11.11.2014

“Suç tarihi 27.12.2011 tarihi olduğu halde, 5271 sayılı CMK.nın 232/2-c maddesine aykırı olarak 28.12.2011 olarak gösterilmesi mahallinde düzeltilebilir yazım hatası olarak kabul edildiğinden bozma nedeni yapılmamıştır.

Olay günü çok sayıda kişinin karıştığı kavgada bıçakla yaralanan arkadaşı İ.’ı hastaneye yetiştirmek amacıyla ekip aracını çalan sanığın arkadaşını hastaneye götürdüğü, aracın da kolluk kuvvetleri tarafından hemen acil servis önünde bulunduğunun anlaşılması karsısında, sanığın eyleminin TCK’nın 147. maddesinde düzenlenen “zorunluluk hali” kapsamında kaldığı, bu nedenle sanık hakkında CMK’nın 223/3-b bendi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilmesi gerekirken, hukuka uygunluk nedeni bulunduğundan bahisle yazılı şekilde beraat kararı verilmiş olması,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş katılan vekilinin temyiz istemi bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, 11.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.”

Hırsızlık suçunda etkin pişmanlık haline TCK 168’ de atıf yapılmıştır.

Etkin pişmanlık, bir suç işlemiş olan kişinin işlediği suçtan ötürü etkin bir şekilde pişmanlık göstermesi ve zararı gidermesi halinde uygulanabilen bir çeşit ceza hukuku müessesesidir. Etkin pişmanlık, yalnızca kanunda özel olarak düzenlenmiş olan hallerde uygulama alanı bulabilmektedir, dolayısıyla her suç tipi için etkin pişmanlık uygulamasının gerçekleştirilmesi mümkün değildir.

Hırsızlık suçu da Türk Ceza Kanunumuzun 168. maddesinde açıkça etkin pişmanlık hükümlerine dahil olan suçlar arasında sayılmıştır.

Etkin pişmanlık
Madde 168 –
(Değişik: 29/6/2005 – 5377/20 md.)
(1) Hırsızlık, mala zarar verme, güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık, hileli iflâs, taksirli iflâs (…) suçları tamamlandıktan sonra ve fakat bu nedenle hakkında kovuşturma başlamadan önce, failin, azmettirenin veya yardım edenin bizzat pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen gidermesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisine kadarı indirilir.
(2) Etkin pişmanlığın kovuşturma başladıktan sonra ve fakat hüküm verilmezden önce gösterilmesi halinde, verilecek cezanın yarısına kadarı indirilir.
(3) Yağma suçundan dolayı etkin pişmanlık gösteren kişiye verilecek cezanın, birinci fıkraya giren hallerde yarısına, ikinci fıkraya giren hallerde üçte birine kadarı indirilir.
(4) Kısmen geri verme veya tazmin halinde etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için, ayrıca mağdurun rızası aranır.
(5) (Ek: 2/7/2012 – 6352/84 md.) Karşılıksız yararlanma suçunda, fail, azmettiren veya yardım edenin pişmanlık göstererek mağdurun, kamunun veya özel hukuk tüzel kişisinin uğradığı zararı, soruşturma tamamlanmadan önce tamamen tazmin etmesi halinde kamu davası açılmaz; zararın hüküm verilinceye kadar tamamen tazmin edilmesi halinde ise, verilecek ceza üçte birine kadar indirilir. Ancak kişi, bu fıkra hükmünden iki defadan fazla yararlanamaz.

Türk Ceza Kanunu madde 168 uyarınca hırsızlık tamamlandıktan sonra ve fakat suç sebebiyle kovuşturma başlamadan önce fail bizzat pişmanlık göstererek mağdurun zararını aynen veya tazmin suretiyle tamamen giderirse faile verilecek ceza üçte ikisine kadar indirilecektir. Kovuşturma başladıktan sonra ve hüküm verilmeden önce failin aynı şekilde davranması durumunda verilecek cezanın yarısına kadar indirileceği maddede belirtilmiştir.

Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2021/11761 E., 2022/7783 K. sayılı kararı

“Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
I-Sanık hakkında iş yeri dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçlarından kurulan hükümlerin incelenmesinde;
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre sanığın temyiz istemleri yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükümlerin tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA,

II-Sanık hakkında nitelikli hırsızlık suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz istemleri de yerinde görülmemiştir.

Ancak;
Hırsızlık şüphesiyle sanık … ile temyiz dışı … ve …’a ulaşılması neticesinde, suçlamayı kabul eden sanıkların kasayı attıkları yeri gösterdikleri ve bir takım evrakın iadesini sağladıkları anlaşılmakla, mağdurdan soruşturma aşamasında gerçekleşen kısmi iade nedeniyle etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasına rızası olup olmadığı sorularak sonucuna göre sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 168/1-4. maddesinde tanımlanan etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma olanağının tartışılması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,

Kabule göre de,
Etkin pişmanlık maddesinin TCK’nın 168. maddesi yerine 186. maddesi olarak yazılması,

Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz istemi bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, 24/05/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.”

Yargıtay 2. Ceza Dairesi – Karar: 2018/292

“Sanığın olay günü gece vakti müştekinin evine açık olan balkon kapısından girmek suretiyle müştekiye ait 2 adet mont,montun içinde bulunan araca ait anahtar,anahtarlığa bağlı 3 adet anahtar,suça konu araç,buffer ve gözlük çaldığı,aracın terk vaziyette kolluk görevlilerince bulunduğu,yapılan araştırma sonucunda C.Başsavcılığı’nın 14.02.2014 tarihli arama kararına istinaden sanığın evine gidildiği,henüz aramaya başlanmadan kardeşi … … ile konuyla ilgili olarak görüşüldüğünde sanığın kardeşi … …‘in kendi rızasıyla suça konu eşyalardan 2 adet mont,1 adet buffer,anahtarlığa bağlı 3 adet anahtarı kolluk görevlilerine teslim ettiği, çalınan bir kısım eşyaların müştekiye kolluk görevlileri tarafından teşhis sonucu teslim edildiği,ancak kolluk görevlilerince arama kararına istinaden yapılan arama sonucunda zaten suça konu eşyaların ele geçirileceği anlaşılmakla 168/1 maddesi gereğince rızai iade bulunmadığından tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir “

Hırsızlık Suçuna İlişkin diğer Yargıtay Kararları aşağıdaki gibidir:

Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2021/13188 E., 2022/9112 K. sayılı kararı

Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Müştekinin, ikametine 50 metre mesafedeki iş yerinden suça sürüklenen çocuğu elinde bilgisayar kasasını görünce durumdan şüphelenip evine çıkıp baktığı ve bilgisayar kasasının kendisine ait olduğunu anlayınca suça sürüklenen çocuğu kovaladığı, suça sürüklenen çocuğun 200 metre kadar uzakta bilgisayar kasasını bırakarak kaçmaya çalıştığı, müştekinin 300-400 metre mesafede suça sürüklenen çocuğu yakaladığı olayda kesintisiz takip bulunmaması sebebiyle nitelikli hırsızlık suçu tamamlandığından tebliğnamede teşebbüs hükümlerinin uygulanmasını isteyen görüşe iştirak edilmemiştir.

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; o yer Cumhuriyet savcısının temyiz istemi yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve kanuna uygun bulunan hükmün tebliğnameye aykırı olarak ONANMASINA, 14.06.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.”

Yargıtay 17. Ceza Dairesi 2015/5233 Esas –  2015/7335 Karar

“1-)Sanığın 18.09.2009 tarihinde cep telefonundan müştekiye tehdit ve hakaret içerikli mesaj gönderdiği, 19.09.2009 tarihinde ise müştekinin evinin kapısını tekmelediği, aracının lastiklerini kestiği ve camını kırdığı devam eden zarar verme kastı ile sonrasında sanığın, müştekinin aracının içinden teyp başlığı alması ve aldığı teyp başlığını polis aracında unutması şeklinde gelişen eyleminde, olay bir bütün halinde değerlendirildiğinde, sanığın kastının hırsızlık suçunu işlemek olmadığı, mal edinme kastıyla haraket etmediği ve müştekiye zarar verme kastıyla haraket ettiği anlaşıldığından, sanığın hırsızlık suçundan beraatine karar verilmesi gerekirken mahkumiyetine hükmedilmesi,
2-)Sanığın emniyetten firar etmesi üzerine evinden polis memurları tarafından götürülmek istendiğinde polis memurlarına direnerek küfür etmek suretiyle hakarette bulunduğunun iddianamede anlatılarak suç olarak yüklendiği ve sevk maddelerinin gösterildiği halde yargılama aşamasında kendilerine yönelik eylemde bulunulan polis memurlerının müşteki sıfatıyla dinlenilmeleri ve katılma haklarının hatırlatılması gerektiği halde tanık olarak dinlenilmesiyle yetinilmesi,
3-)Kabul ve uygulamaya göre de
Kasten işlemiş olduğu suçlar dolayısıyla hapis cezasıyla mahkûmiyetin yasal sonucu olarak sanığın, 5237 Sayılı TCK’nın 53/1. maddesinin (a), (b), (c), (d), (e) bentlerinde yazılı haklardan aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca cezanın infazı tamamlanıncaya kadar, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından ise anılan maddenin 3. fıkrası uyarınca mahkûm olduğu hapis cezasından koşullu salıverilinceye kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması,

SONUÇ :

Bozmayı gerektirmiş, sanık …’in temyiz nedenleri ve tebliğnamedeki düşünce bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan sebeple BOZULMASINA, 13.10.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.”

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 13.02.2018 tarihli, 2014/13-446E. ve 2018/37 K. sayılı kararı

“Gıda Limited Şirketinin ortağı ve yetkili müdürü olan sanığın, adı geçen şirket adına kayıtlı olup, borç nedeniyle Erzincan 1. İcra Müdürlüğünce haczedilerek yediemin …’ın çalıştığı iş yerinin otoparkına bırakılan suça konu … plakalı aracı, kendisindeki yedek anahtar ile çalıştırıp bulunduğu yerden götürdüğü olayda; kesinleşmiş icra takibi sonrası haczedilerek yediemine teslim edilen suça konu araç üzerinde borç ödenene veya haciz kaldırılana kadar tasarruf ehliyeti ortadan kalkan sanığın, araca ait tüm anahtarları teslim etmesi gerekirken gizleyip uhdesinde tutmak suretiyle haksız yere elinde bulundurduğu yedek anahtar ile hacizli aracı çalıştırarak götürmek şeklindeki eyleminin, TCK’nun 290. maddesinin 2. fıkrasındaki atfın hırsızlık suçunun nitelikli hâllerini de kapsadığı hususu gözönüne alındığında, aynı Kanunun 142. maddesinin 2. fıkrasının (d) bendinde düzenlenen nitelikli hırsızlık suçunu oluşturduğunun kabulünde zorunluluk bulunmaktadır”

Hırsızlık suçuyla ilgili yapılan değerlendirmelerde tüm bu hususları dikkate almak gerekir. Olayın tüm koşulları ayrı ayrı incelenmelidir. Yargıtayca da yukarıda belirttiğimiz üzere birçok karar bu şekilde verilmiştir.