Türk Ceza Kanunu’nun 225. maddesi, toplumun genel ahlak anlayışını ve kamu düzenini koruma amacını taşımaktadır. Bu madde, hayasızca hareketler olarak tanımlanan ve toplum içinde gerçekleştirilmesi ahlaki açıdan uygunsuz kabul edilen eylemleri suç kapsamına alır. Özellikle alenen cinsel ilişkiye girme ve teşhircilik yapma gibi eylemler, toplumun genel ahlakını ihlal eden fiiller olarak değerlendirilir.
Maddenin temel amacı, bireylerin toplum içerisinde ahlaka aykırı hareketlerden kaçınmalarını sağlamak ve kamu düzenini korumaktır. Bu tür davranışların toplumda infiale yol açabileceği, huzursuzluk yaratabileceği ve genel ahlak anlayışını zedeleyebileceği düşüncesiyle, yasalar bu eylemleri cezai yaptırıma bağlamıştır.
Madde 225’e göre, alenen cinsel ilişkiye giren veya teşhircilik yapan kişi, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılabilir. Bu suçun oluşabilmesi için eylemin aleniyet kazanmış olması, yani eylemin başkaları tarafından görülmüş veya duyulmuş olması gerekmektedir. Bu aleniyet, suçu işleyen kişinin kastıyla meydana gelmiş olmalıdır; diğer bir deyişle, failin bu eylemi başkaları tarafından görülmesi veya duyulması amacıyla gerçekleştirmiş olması şarttır.
Hayasızca hareketler
Madde 225- (1) Alenen cinsel ilişkide bulunan veya teşhircilik yapan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Türk Ceza Kanunu’nda hayasızca hareketler suçunun düzenlenmiş olması, toplumsal düzeni ve ahlaki değerleri koruma işlevi görmektedir. Bu madde, bireylerin kamuya açık alanlarda sergileyebileceği davranışların sınırlarını çizerek, toplumun genel kabul gören normlarına uygun bir yaşam alanı oluşturmayı hedefler. Bu bağlamda, Madde 225, bireylerin toplumsal sorumluluklarını hatırlatırken, kamu düzeninin ve ahlaki değerlerin korunması noktasında önemli bir rol üstlenmektedir
Hayasızca hareketler suçu, seçimlik hareketli bir suçtur. Seçimlik hareketlerden herhangi birinin yapılmasıyla suç tamamlanmış olur. Hayasızca hareketler suçuna teşebbüs mümkünse de uygulamada “sırf hareket suçu” olan bu suçun teşebbüs aşamasında kalmış haline rastlanmamaktadır.
Hayasızca hareketler suçu aşağıdaki iki seçimlik hareketten herhangi birinin yapılmasıyla vücut bulur:
*ALENEN CİNSEL İLİŞKİDE BULUNMA,
5237 sayılı TCK, iki kişinin karşılıklı rızayla “alenen” cinsel ilişkide bulunmasını hayasızca hareketler suçu olarak kabul etmektedir. Alenen cinsel ilişki karşı cinsler arasında olabileceği gibi aynı cinsler arasında da olabilir. Ceza hukukunda aleniyet; eylemin belirsiz sayıdaki kişiler tarafından işitilebilecek, görülebilecek ve algılanabilecek bir ortamda ya da çok sayıdaki kişinin öğrenmesini sağlayacak bir araçla işlenmesi anlamına gelir.
Alenen cinsel ilişki; failin cinsel arzularını tatmin etmek üzere ahlak ve nezaket kurallarına aykırı, edep duygularını inciten davranışlar sergilenmesidir. Aleniyetin varlığı için cinsel ilişkinin fiilen görülmesi veya seslerin duyulması gerekli olmayıp ‘çok sayıda insanın cinsel ilişkide bulunulduğunu öğrenmesinin olanaklı olması’ yeterlidir.
Hemen belirtelim ki; hayvanlarla alenen cinsel ilişkide bulunmak da hayasızca hareketler suçunun oluşmasına neden olur.
Alenen cinsel ilişki suçu kamuya açık alanda işlenebileceği gibi kamuya açık olmayan alanda da işlenebilir. Yargıtay uygulamasına göre şu hareketler alenen cinsel ilişkide bulunma yoluyla hayasızca hareketler suçunu oluşturur:
Kişilerin kendi özel mekanlarında işlenen fiil, tedbir alınmaması nedeniyle üçüncü kişiler tarafından görülüyorsa alenen cinsel ilişkide bulunma suçu meydana gelir. Örneğin, kendi evinde olsa bile herkesin görebileceği bir şekilde perdeleri açarak cinsel ilişkiye girmek.
Arabada Cinsel İlişkide Bulunma: Arabada cinsel ilişkinin veya sevişmenin alenen cinsel ilişki suçu olarak nitelendirilmesinin nedeni, yapılan hareketin çok sayıda insan tarafından görülmesi olanağının bulunmasıdır. Yapılan hareketler hiç kimse tarafından görülmese bile görülme ihtimali varsa suç oluşur. Bu nedenle, karavanda cinsel ilişkiye girmek hayasızca hareketler suçunu oluşturmazken sıradan camlı bir arabada cinsel ilişkiye girmek bu suça vücut verir.
Uygulamada şikayet üzerine veya resen polis tarafından tutanak tutulmakta, olay tutanağına “arabada uygunsuz yakalanmaları üzerine” gibi ibarelere yer verilmektedir. Bu gibi genel nitelikli tutanaklar suçun işlendiğini ispatlamaz. Suçun ispatı açısından kolluk görevlilerinin veya çevrede bulunanların tanık olarak dinlenmesi gerekir.
Alenen cinsel ilişkide bulunma suretiyle hayasızca hareketler suçunun cezası; 6 aydan 1 yıla kadar hapis cezasıdır.
*TEŞHİRCİLİK YAPMA.
Teşhircilik suçu, bir kimsenin cinsel organını veya vücudun diğer cinsel bölgelerini belirli bir kişiye yönelik olmaksızın teşhir etmesi (göstermesi) ile oluşur. Teşhircilik yapma, kanunun madde gerekçesine göre ahlak temizliğine aykırı bir hareket olduğu için cezalandırılmaktadır.
Failin belirli bir kişiye karşı cinsel organını veya vücudun cinsel bölgelerini göstermesi teşhircilik suretiyle hayasızca hareketler suçu olarak değil, cinsel taciz suçu olarak nitelenir. Teşhircilik suçu, fiilin belirsiz sayıdaki kişiye karşı işlenmesi halinde söz konusu olur. Örneğin, cinsel organını camdan göstermek, çıplak bir şekilde sokakta gezmek, parkta cinsel organını teşhir etmek.
Cinsel taciz suçu ile teşhircilik suretiyle hayasızca hareketler suçunun birlikte işlenmesi ihtimali de vardır. Bu durumda TCK m.44’teki fikri içtima kuralları gereği fail, cezası en ağır suçtan dolayı cezalandırılmalıdır. Örneğin, sokakta cinsel organını bir kimseye gösteren kişi hem cinsel taciz suçunu hem de teşhircilik suretiyle hayasızca hareketler suçunu işlemiş olur. Ancak, cinsel taciz suçunun üst sınırının cezası daha ağır olduğu için fail cinsel taciz suçu ile cezalandırılır. Vurgulamak gerekir ki, cinsel taciz suçunun ceza alt sınırı 3 ay, hayasızca hareketler suçunun ceza alt sınırı ise 6 aydır. Bu durumda faile cinsel taciz suçu nedeniyle ceza verilirken hayasızca hareketler suçunun alt sınırı olan 6 aydan daha az bir ceza verilemez. Üst sınır açısından ise cinsel taciz suçunun üst sınırı uygulanır.
Özellikle belirtelim ki; arabada öpüşmek veya sokakta sarılmak gibi fiiller teşhircilik suretiyle hayasızca hareketler suçu olarak değerlendirilemez.
HAYASIZCA HAREKETLER SUÇU YARGITAY KARARLARI
Cinsel Taciz Suçu ile Hayasızca Haraketler Suçu Arasındaki Fark Nedir? – Yargıtay 18. Ceza Dairesi – Karar : 2018/7442
“Müştekilerin anlatımlarında, sanığın ikametinin perdesini yarıladığını, kendisini gizleyip cinsel organını gösterdiğini belirtmiş olmaları karşısında, bu eylemin TCK’nın 105/1. maddesinde düzenlenmiş olan cinsel taciz suçunu oluşturduğu gözetilmeden, hatalı değerlendirme ve dosya içeriğiyle uygun olmayan gerekçeyle hayasızca hareketler suçundan mahkumiyet hükmü kurulması, bozma nedenidir”
Yargıtay 9. Ceza Dairesi 2021/7475 E. , 2022/5346 K.
“Sanığın olay günü pantolonunu indirmiş vaziyette cinsel organını yoldan geçmekte olan reşit mağdureye göstererek peşinden gitmesi şeklinde sübuta eren eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 225. maddesinde düzenlenen hayasızca hareketlerde bulunma ve aynı Kanunun 105/1. maddesinde yer alan cinsel taciz suçlarını oluşturup, tek eylemle birden fazla suçun işlenmesi nedeniyle sanık hakkında TCK’nın 44. maddesinde yer alan fikri içtima kuralı gereğince sadece cinsel taciz suçundan mahkumiyet kararı verilmesi gerektiği ve mahkemece bu suçla ilgili ceza tayin edildiği gözetilerek alenen hayasızca hareketlerde bulunma suçundan hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde bu suçtan da mahkumiyet kararı verilmesi, bozma nedenidir “
Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2017/3143 E. , 2019/7014 K.
“Sanığın, parkta alenen cinsel organını göstermesi biçiminde gerçekleşen eyleminde, müştekinin, “sanığın eyleminin kendisine yönelik olmadığı ve cinsel organını alenen teşhir ettiği yönündeki beyanı” da dikkate alındığında, sanığın eyleminin belli bir kişiye yönelik olmaması karşısında, eylemin TCK’nın 225. maddesinde düzenlenen hayasızca hareketlerde bulunma suçunu oluşturduğu ve bu suç yönünden sanık hakkında hüküm kurulması gerekirken, eylemin yanlış yorumlanarak kişiye yönelik olmadığı halde cinsel taciz suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilip, hayasızca hareketlerde bulunma suçundan ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi, bozma nedenidir”
Yargıtay, cinsel taciz suçuyla – teşhircilik suçu ayrımında görüldüğü üzere fiilin kişiye yönelip yönelmediğine dikkat etmektedir.
Hayasızca Hareketler Suçunda Aleniyet Unsuru – Yargıtay 14.Ceza Dairesi – Karar : 2017/3371
“Sanığın eyleminin müştekileri hedef göstermeksizin balkona çıplak vaziyette çıkmak suretiyle teşhircilik yaparak 5237 sayılı TCK’nın 225. maddesinde düzenlenen hayasızca hareketlerde bulunma suçunu oluşturacağı ve bu suçun oluşması için aleniyet unsurunun gerçekleşmesi gerektiği nazara alınarak öncelikle aleniyet husususun araştırılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayini gerektiği halde yazılı şekilde hüküm kurulması, bozma nedenidir “
Yargıtay 18. Ceza Dairesi – Karar : 2017/1311
“Olay mahallini aydınlatabilecek durumda sokak lambaları ya da başkaca ışık kaynağının bulunup bulunmadığı, sanıkların cinsel ilişkiye girdikleri iddia olunan aracın içerisinin, dışarıdan görülebilir nitelikte olup olmadığı araştırılmak suretiyle, aleniyet unsurunun gerçekleşip gerçekleşmediği kesin biçimde belirlendikten sonra tüm verilerle birlikte sanığın hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerektiği gözetilmeden, eksik araştırmayla yazılı şekilde mahkûmiyet hükmü kurulması bozma nedenidir” şeklindedir
MÜSTEHCENLİK SUÇU
Türk Ceza Kanunu’nun 226. maddesi, “Müstehcenlik” başlığı altında, toplumun ahlaki değerlerine aykırı olan ve bireylerin manevi yapısını olumsuz yönde etkileyebilecek içeriklerin üretilmesi, yayılması, satılması veya sergilenmesini düzenler. Bu madde, bireylerin özellikle çocukların ve gençlerin korunmasını amaçlayan bir düzenlemeyi içerir ve kamu düzeninin korunmasına yönelik bir tedbir niteliği taşır.
Müstehcenlik suçu, toplumun genel ahlak ve düzen anlayışına aykırı olarak kabul edilen, cinsel içerikli materyallerin belirli eylemler çerçevesinde üretimi, dağıtımı ve erişimini suç sayar. Bu kapsamda, müstehcen görüntü, yazı veya sözlerin basılması, çoğaltılması, dağıtılması, satılması, kiralanması, başkalarının kullanımına sunulması, yayınlanması veya ticaretinin yapılması yasaklanmıştır. Aynı zamanda, bu tür içeriklerin çocuklara veya gençlere sunulması, onların bu içeriklere erişiminin sağlanması veya kolaylaştırılması daha ağır cezai müeyyideleri beraberinde getirir.
Müstehcenlik
Madde 226- (1) a) Bir çocuğa müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünleri veren ya da bunların içeriğini gösteren, okuyan, okutan veya dinleten,
b) Bunların içeriklerini çocukların girebileceği veya görebileceği yerlerde ya da alenen gösteren, görülebilecek şekilde sergileyen, okuyan, okutan, söyleyen, söyleten,
c) Bu ürünleri, içeriğine vakıf olunabilecek şekilde satışa veya kiraya arz eden,
d) Bu ürünleri, bunların satışına mahsus alışveriş yerleri dışında, satışa arz eden, satan veya kiraya veren,
e) Bu ürünleri, sair mal veya hizmet satışları yanında veya dolayısıyla bedelsiz olarak veren veya dağıtan,
f) Bu ürünlerin reklamını yapan,
Kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri basın ve yayın yolu ile yayınlayan veya yayınlanmasına aracılık eden kişi altı aydan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(3) Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukları, temsili çocuk görüntülerini veya çocuk gibi görünen kişileri kullanan kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu ürünleri ülkeye sokan, çoğaltan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, ihraç eden, bulunduran ya da başkalarının kullanımına sunan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.[83]
(4) Şiddet kullanılarak, hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde veya doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin yazı, ses veya görüntüleri içeren ürünleri üreten, ülkeye sokan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, başkalarının kullanımına sunan veya bulunduran kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(5) Üç ve dördüncü fıkralardaki ürünlerin içeriğini basın ve yayın yolu ile yayınlayan veya yayınlanmasına aracılık eden ya da çocukların görmesini, dinlemesini veya okumasını sağlayan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(6) Bu suçlardan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
(7) Bu madde hükümleri, bilimsel eserlerle; üçüncü fıkra hariç olmak ve çocuklara ulaşması engellenmek koşuluyla, sanatsal ve edebi değeri olan eserler hakkında uygulanmaz.
TCK 226. madde, özellikle çocukları koruma konusunda büyük önem taşır. Çocuklara yönelik müstehcen içerikler üreten, yayan veya bu içeriklerin çocuklara ulaşmasını sağlayan kişiler, daha ağır cezalarla karşı karşıya kalır. Bu suçun internet gibi dijital platformlar üzerinden işlenmesi, cezanın artırılmasına sebep olur. Bu düzenlemeler, dijital çağın getirdiği tehlikelere karşı bireylerin korunması adına önemli bir hukuki çerçeve sunar.
Ayrıca, bu madde kapsamında suçun basın, yayın yoluyla veya topluma açık bir yerde işlenmesi, cezanın artırılmasına neden olur. Bu düzenleme, müstehcen içeriklerin geniş kitlelere yayılmasını engelleme ve toplumun genel ahlakını koruma amacı taşır.
Türk Ceza Kanunu’nun 226. maddesi, müstehcenlik suçunu düzenlerken, toplumun genel ahlak değerlerini koruma, özellikle çocuklar ve gençler gibi hassas grupların zarar görmesini engelleme amacı gütmektedir. Bu bağlamda, müstehcenlik suçu, hem kamu düzenini hem de bireylerin manevi gelişimini koruma noktasında önemli bir düzenleme olarak karşımıza çıkar. Kanun, müstehcen içeriklerin üretiminden yayılmasına kadar geniş bir yelpazeyi kapsayarak, toplumsal ahlakın korunmasına yönelik ciddi bir yaptırım gücü sunmaktadır.
Yargıtay uygulamasına göre, müstehcenlik olgusunun tespitinde, toplumun belli bir kesiminde kabul edilen değer yargıları değil, toplumun genelinin ve demokratik toplum düzenine ilişkin davranış kurallarının esas alınması gerekir. Buna göre suça konu ürünün toplumun ortak edep ve ahlak temizliğine yönelik açık bir saldırı niteliğinde olup olmadığı, özellikle çocukların bu davranışın zararlı etkilerinden korunması gerekip gerekmediği tespit edilip objektif olarak müstehcen olup olmadığı belirlenmelidir. Örneğin, pornografik ürünlerin meydanlarda sergilenmesinin müstehcenlik suçu oluşturduğunda tereddüt yoksa da erotizm veya cinsellik konusunun hangi noktadan sonra müstehcenlik teşkil ettiği yargı kararlarında tartışmaya neden olmaktadır. Yargıtay, müstehcenlik suçundaki hukuki menfaatin toplumun ar ve haya duyguları olduğunu, bu duyguları inciten ürünlerin müstehcen olduğunu kabul etmiştir.
Müstehcenlik kişiden kişiye toplumdan topluma değişen veya farklı anlamlar yüklenen bir kavramdır. Örneğin, Yargıtay 2015 yılına kadar eşcinsel veya çoklu cinsel ilişkileri “doğal olmayan yoldan cinsel ilişki” olarak müstehcenlik suçu kapsamında değerlendirip TCK m.226/4 gereği cezalandırırken, sonraki tarihli kararlarında bu görüşünden dönmüştür.
Müstehcenlik suçu, TCK md.226’da iki kategori halinde düzenlenmiştir:
*GENEL OLARAK YETİŞKİNLERE VE TOPLUMA KARŞI MÜSTEHCENLİK SUÇU,
Genel müstehcenlik suçu çok sayıda seçimlik hareketle işlenebilen bir suçtur. Şu seçimlik hareketler genel müstehcenlik suçuna vücut verir:
Müstehcen Ürünleri Alenileştirme: Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünleri alenen gösterme, görülebilecek şekilde sergileme, okuma, okutma, söyleme, söyletme müstehcenlik suçunu oluşturur (TCK 226/1-a-b). Buna göre, örneğin, müstehcen içerikli bir kitabı bir topluluk önünde okumak, pornografik veya bedenin cinsel obje haline getirildiği resimleri sergilemek müstehcenlik suçu oluşturur. Müstehcen ürünleri aleni bir şekilde gösterme, sergileme, okuma, okutma, söyleme, söyletme suçunun cezası; 6 aydan 2 yıla kadar hapis ve adli para cezasıdır.
Müstehcen Ürünleri Satma veya Kiraya Verme: Müstehcen ürünleri, içeriğine vakıf olunabilecek şekilde satışa veya kiraya arz etme (TCK 226/1-c); bu ürünleri, bunların satışına mahsus alışveriş yerleri dışında, satışa arz etme, satma veya kiraya verme (TCK 226/1-d); bu ürünleri, sair mal veya hizmet satışları yanında veya dolayısıyla bedelsiz olarak verme veya dağıtma (TCK 226/1-e) müstehcenlik suçu teşkil eder. Müstehcen ürünler belli alışveriş merkezlerinde satılabilir veya kiralanabilir. Ancak, bu alışveriş merkezleri dışında satış izni olmayan yerlerde, örneğin alelade bir dükkanda veya sokakta müstehcen ürünlerin satışa arz edilmesi veya kiraya verilmesi suç teşkil eder. Müstehcen ürünleri satma, satışa arz etme, kiraya verme, mal ve hizmet satışları yanında bedelsiz olarak verme ve dağıtma suçunun cezası; 6 aydan 2 yıla kadar hapis ve adli para cezasıdır.
Müstehcen Ürünlerin Reklamını Yapma: Müstehcen ürünlerin reklamı çeşitli şekillerde yapılabilir. Örneğin; tv, radyo, televziyon, gazete gibi klasik kitle iletişim araçlarıyla veya internet yoluyla whatsapp, facebook, twitter, instagram gibi sosyal medya araçlarıyla veya sokakta göstererek müstehcen ürünlerin reklamı yapılabilir. Müstehcen ürünlerin reklamını yapma suçunun cezası; 6 aydan 2 yıla kadar hapis ve adli para cezasıdır (TCK 226/1-f).
Basın Yayın Yoluyla Müstehcenlik Suçu: Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri basın ve yayın yolu ile yayınlayan veya yayınlanmasına aracılık eden kişi altı aydan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır (TCK 226/2). Yayınlayan kişi aynı zamanda müstehcen ürünün reklamını yapıyorsa, faili hem yayınlama hem de reklamını yapma seçimlik hareketlerini işlediğinden, içtima kuralları gereği faile sadece müstehcen ürünü yayınlama suçu nedeniyle alt sınırdan ayrılmak suretiyle ceza verilmelidir.
Şiddet İçeren, Hayvanlar, Ölü İnsan Bedeni veya Doğal Olmayan Yoldan Yapılan Cinsel Davranışlara İlişkin Müstehcenlik Suçu: Şiddet kullanılarak, hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde veya doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin yazı, ses veya görüntüleri içeren ürünleri üreten, ülkeye sokan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, başkalarının kullanımına sunan veya bulunduran kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır (TCK 226/4). Bu ürünlerin içeriğini basın ve yayın yolu ile yayınlayan veya yayınlanmasına aracılık eden kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır (TCK md.226/5). Özellikle belirtelim ki; Yargıtay, 2016 yılından itibaren, anal ve oral yoldan yapılan, eşcinsel eğilimli ya da çoklu cinsel birleşmelere ait görüntüleri tek başına “doğal olmayan” kavramı içerisinde değerlendirmeyi terk etmiştir. Yargıtay, bu tarz ilişki biçimlerini cinsel yaşamın içerisinde yeri olmayan, aşağılayıcı veya bütün toplum tarafından da doğal olarak kabul edilmeyen ilişkiler olarak tanımlamaktadır. Bu nedenle, bu tarz ilişkileri içeren yazı, ses veya görüntülerin müstehcenlik suçunun konusu olması halinde TCK m.226/4’te düzenlenen “doğal olmayan yoldan cinsel davranış” hükmü değil, TCK m.226/1 hükümleri uygulanmalıdır.
Hemen belirtelim ki; müstehcenlik suçlarından dolayı, tüzel kişiler (dernek, vakıf, şirket vs.) hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur (TCK 226/6).
*ÇOCUKLARA KARŞI MÜSTEHCENLİK SUÇU.
Ceza hukukunda çocuk; başka suretle ergin olsa bile “henüz 18 yaşını doldurmamış kişi” olarak kabul edilmektedir (TCK m.6/1-b ve Çocuk Koruma Kanunu md.3/1-a). Çocukların cezai ehliyeti, yaş gruplarına, algılama veya davranışlarını yönlendirme yeteneğine göre belirlenmektedir. Özellikle belirtelim ki; ceza hukukunda 15 yaşını tamamlamamış çocuğun cinsel suça rıza göstermesi halinde, rızası geçerli kabul edilmemektedir.
Müstehcenlik suçunda genel olarak korunan hukuki menfaatin, toplumun ar ve duyguları olduğu ifade edilmektedir. Çocuklara karşı işlenen müstehcenlik suçlarında korunan hukuki yarar da özel olarak “çocuk haklarıdır”. Çocuklara karşı işlenen müstehcenlik suçu ile çocuğun cinsel istismara karşı korunması da sağlanmak istenmiştir.
Çocuklara karşı işlenen müstehcenlik suçları ve cezaları şunlardır:
Müstehcen Ürünleri Çocukların Görüp Duyabileceği Şekilde Alenileştirme (TCK 226/1-a-b),: Bir çocuğa müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünleri verme ya da bunların içeriğini gösteme, okuma, okutma veya dinletme (TCK 226/1-a), bunların içeriklerini çocukların girebileceği veya görebileceği yerlerde sergileme, okuma, okutma, söyleme, söyletme (TCK 226/1-b), çocuklara karşı işlenen müstehcenlik suçu olarak kabul edilir. Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünleri çocuklara sergileme, okuma, okutma, söyleme, söyletme suçunun cezası; 6 aydan 2 yıla kadar hapis ve adli para cezasıdır.
Müstehcen Ürünlerin Üretiminde Çocukların Kullanılması (TCK 226/3-birinci cümle): Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukları kullanan kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2015/66 sayılı kararıyla, çocuğun herhangi bir müstehcen ürünün üretilmesinde profesyonel, amatör veya bir kereye mahsus kullanılması arasında fark olmadığını kabul etmiştir. Örneğin, bir çocuğun çırılçıplak görüntülerinin cep telefonu ile kaydedilmesi müstehcen ürünün üretilmesinde çocuğun kullanılması suçunu meydan getirir. Yargıtay çocuğun müstehcen ürünün üretilmesinde kullanılmasını şu şekilde ifade etmiştir: Çocuklara karşı müstehcenlik suçunu da düzenleyen TCK’nın 226. maddesinin 3. fıkrasının birinci cümlesi, müstehcen ürünlerin şekli şartları ya da bu ürünlerin üretiliş şekil ve amaçları konusunda bir sınırlama getirmemiştir. Buradaki müstehcen ürün içeriğinde müstehcenlik unsuru olarak çocuğun kullanıldığı resim, film, video, fotoğraf, grafik, imge, heykel, çizgi film, animasyon gibi görsel veya sesli ürünler ile şarkı sözü, roman, hikaye gibi yazılı ürünleri ifade etmektedir. Bu konuda bir sınırlama söz konusu değildir. Çocuğun bu müstehcen ürünün üretilmesinden haberinin ya da rızasının olup olmamasının da bir önemi yoktur. kanun bir kimsenin müstehcen görüntülerin profesyonel olarak hazırlanmasını aramamış, müstehcen ürünlerin şekli şartları ya da bu ürünlerin üretiliş biçimi ve amaçları konusunda bir sınırlama getirmemiştir. Bunun yanında suçun unsurlarının oluşması bakımından müstehcen ürünlerin izlenmesi, izlettirilmesi, satılması ve dağıtılması gibi bir zorunluluk da söz konusu değildir. Bu müstehcen ürünlerin hiç izlenmemiş olması ya da bireysel amaç için üretilmiş olması da sonucu değiştirmeyecektir. Önemli olan bir çocuğun müstehcen ürün üretiminde kullanılmasıdır. Bu nedenlerle 15 yaşından küçük mağdure ile girdiği cinsel ilişkiyi kayda alan, mağdurenin çıplak fotoğraflarını çeken ve bu kayıtları cep telefonunun hafıza kartında saklayan sanığın eyleminin en ağır cezayı gerektiren TCK’nun 226. maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesindeki müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukların kullanılması suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.
Çocukların Kullanıldığı Müstehcen Ürünleri Ülkeye Sokma, Çoğaltma, Satma, Depolama, Bulundurma ve Kullanıma Sunma Suçu (TCK 226/3-ikinci cümle): Çocuklar kullanılarak üretilen müstehcen ürünleri ülkeye sokan, çoğaltan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, ihraç eden, bulunduran ya da başkalarının kullanımına sunan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Yargıtay uygulamasında, TCK md.226/3-ikinci cümle metninde özellik arz eden bazı kavramlar şu şekilde açıklanmaktadır (Yargıtay CGK):
Ülkeye sokmak; ithal etmek, yabancı bir ülkeden yurda getirilmesini ifade etmektedir. Ülkeye ne şekilde sokulduğunun bir önemi bulunmamakla birlikte internet ve benzer yolların kullanılması durumunda TCK’nun 226. maddenin beşinci fıkrası üzerinde durulmalıdır. Ayrıca failin ticari bir amaç güttüğü de değerlendirilmelidir.
Çoğaltmak; kopyalamak, sayı ve miktarını arttırmak anlamlarına gelmektedir. Ne kadar bir miktar arttırıldığında çoğaltmadan söz edileceği konusunda kanunda bir hüküm bulunmamakla birlikte kişisel kullanım olarak değerlendirilemeyecek bir miktar olması gerekir.
Başkalarının kullanımına sunmak; çocukların kullanıldığı müstehcen ürünü bir kimseye kullanması gayesiyle verme, gönderme veya bir şekilde kullanımına sunma anlamına gelmektedir. Kiralama ve ödünç verme durumunda da başkalarının kullanımına sunma söz konusudur.
Bulundurmak; hazır bulunmasını sağlamak, çocukların kullanıldığı müstehcen ürün üzerinde fiili egemenlik kurma olarak anlaşılabilir. Burada failin saikinin bir önemi yoktur. Bu nedenle ticari veya şahsi bir amaca yönelik olabilir.
Şiddet İçeren, Hayvanlar, Ölü İnsan Bedeni veya Doğal Olmayan Yoldan Yapılan Cinsel Davranışlara İlişkin Ürünlerin Çocuklara Ulaşmasını Sağlamak Suretiyle Müstehcenlik Suçu: Şiddet kullanılarak, hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde veya doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin yazı, ses veya görüntüleri içeren ürünleri üreten, ülkeye sokan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, başkalarının kullanımına sunan veya bulunduran kişi, bu ürünlerin içeriğini basın ve yayın yolu ile yayınlar veya yayınlanmasına aracılık ederse veya çocukların görmesini, dinlemesini veya okumasını sağlarsa, 6 yıldan 10 yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır (TCK 226/5).
Çocukların Kullanıldığı Müstehcen Ürünlerin Çocuklara Ulaşmasını Sağlama: Çocuklar kullanılarak üretilen müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin içeriğini basın ve yayın yolu ile yayınlayan veya yayınlanmasına aracılık eden veya çocukların görmesini, dinlemesini veya okumasını sağlayan kişi, 6 yıldan 10 yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır (TCK 226/5).
Örneğin, çocuklara ait müstehcen görüntülerin facebook, twitter, instagram vb. sosyal medya hesapları üzerinden internet ortamında yayınlanması halinde fail TCK m.226/5 hükümleri gereği cezalandırılacaktır.
Hemen belirtelim ki; müstehcenlik suçlarından dolayı, tüzel kişiler (dernek, vakıf, şirket vs.) hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur (TCK 226/6).
Değinmek gerekir ki, internet veya sosyal medya üzerinden müstehcenlik suçu şu şekillerde işlenmektedir:
Sosyal medya hesapları üzerinden paylaşım yapmak suretiyle, E-mail (e-posta) göndermek, Whatsapp/Telegram mesajları, Whatsapp/Telegram gruplarına gönderilen mesajlar, İnternet üzerinden yapılan görüntülü görüşmeler sırasında çıplak görüntülerin kaydedilmesi , İnstagram, twitter, facebook vb. sosyal medya hesaplarından DM (Direct Message) yoluyla mesajlaşma. Örneğin, cinsel içerikli görüntülerin facebook veya instagram üzerinden yayınlanması TCK m.226/5’te düzenlenen müstehcenlik suçunun oluşmasına neden olur.
Bunlara karşın Müstehcenliğin yasal kabul edildiği hallerde TCK md.226’da düzenlenen müstehcenlik suçu hükümleri uygulanmaz. Müstehcenlik aşağıdaki hallerde yasal kabul edilir:
Müstehcenlik kişinin özel alanında kalması kaydıyla suç değildir. Örneğin, kişinin erotik veya porno film izlemesi müstehcenlik suçunu oluşturmaz. Müstehcen ürünlerin izin verilen yerlerde satılması, satışa arz edilmesi veya gösterilmesi suç teşkil etmez.
Çocukların kullanıldığı müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünler hariç olmak üzere ve çocuklara ulaşması engellenmek koşuluyla, sanatsal ve edebi değeri olan eserler hakkında uygulanmaz.
Bilimsel eserler hakkında müstehcenlik suçu hükümleri uygulanmaz.
MÜSTEHCENLİK SUÇU YARGITAY KARARLARI
İnternet Üzerinden Çocuğun Görüntülerini Kaydederek Müstehcenlik Suçu İşlenmesi – Yargıtay 18. Ceza Dairesi – Karar: 2017/2091
“TCK’nın 226/3. maddesininTCK’nın 226/3. maddesinin 1.cümlesindeki düzenlemede “müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukları kullanmak” suç olarak tanımlanmıştır. Üretmek kelime anlamıyla oluşturmak, yaratmak ve meydana getirmek anlamlarına da gelmektedir ( …/www… ) Çocuğun müstehcenlik içeren görüntüsünün, resminin veya sesinin kullanılması, yazı veya ses içeriğinde çocuğun yer alması bu suçun oluşumu için yeterlidir.
Tüm bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde, sanığın, internet ortamında tanıştığı ve suç tarihinde onsekiz yaşından küçük olan katılan çocuğun müstehcen nitelikteki çıplak görüntülerini internet üzerinden bilgisayar kamerası ve özel bir yazılım aracılığıyla kaydetmesi şeklindeki eyleminin, TCK’nın anılan maddesinde düzenlenen “müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukları kullanma” suçunu oluşturduğu gözetilmeksizin, beraat kararı verilmesi hukuka aykırıdır”
Yaşı Küçük Çocuklara Porno Film İzletme ve Müstehcenlik Suçu – Yargıtay 18.Ceza Dairesi – Karar : 2016/19166
“Yaşı küçük mağdurun, sanığın televizyonda seyrettiği çıplak kadın ve erkeklerin yer aldığı bir filmi televizyon ekranına ayna tutarak kendilerine izlettirdiğine yönelik aşamalardaki tutarlı ve suç isnadı için herhangi bir neden görülmeyen beyanları karşısında, sanığın yaşı küçük mağdurlara evinin açık olan penceresinden izlemekte olduğu porno içerikli filmi göstererek müstehcenlik suçunu işlediği düşünülmeden, sanığın mahkumiyeti yerine beraatine hükmedilmesi hukuka aykırıdır”
Doğal Olmayan Cinsel İlişki Görüntüler ve Müstehcenlik Suçu – Yargıtay 18. Ceza Dairesi – Karar: 2016/11002
“Anal ve oral yoldan yapılan, eşcinsel eğilimli ya da çoklu cinsel birleşmelere ait görüntülerin tek başına “doğal olmayan” kavramı içerisinde değerlendirilemeyeceği, bu kavramın cinsel yaşamın içerisinde yeri olmayan, aşağılayıcı veya bütün toplum tarafından da doğal olarak kabul edilmeyen ilişkileri tanımladığı, bilirkişi raporunda içeriği açıklanan görüntülerin kapsamına göre, sanığın eyleminin müstehcenlik suçunun başka bir biçimi olan TCK’nın 226/1-d maddesinin ihlali niteliğinde olduğundan, bu maddeye göre cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, sanık hakkında TCK’nın 226/4. maddesinden “doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin görüntü” suçundan hüküm kurulması hukuka aykırıdır”
Ceza Genel Kurulu 2018/461 E. , 2020/323 K.
“Cinselliğin hangi hâlinin doğal veya normal olduğu, zamana ve topluma hatta her toplum içerisindeki gruplara veya bireylere göre değişiklik gösterebilir. Bu bakımdan yalnızca bir erkek ile kadının vajinal yoldan cinsel ilişkiye girmelerinin doğal olduğunu söylemek bilimsel bir karşılık bulmayacağı gibi, bireylerin cinsel yaşamlarına ve eğilimlerine gereğinden fazla müdahaleyi de beraberinde getirecektir. Doğal olmayan yollardan gerçekleştirilen cinsel davranışların tayininde; değişik anlayışları aşağılayıp yok etme eğilimiyle, farklılıklara karşı katı bir hoşgörüsüzlükle veya aşırıya kaçan görüşlerle hareket edilmemeli, buna mukabil insan fıtratını zedeleyecek nitelikte aşağılayıcı boyutlara ulaşan eylemlere de müsamaha gösterilmeyerek genel adabın korunmasına çalışılmalıdır. Zira bireylerin davranışlarına, genel ahlaki değerlere zarar vereceği yönünde oluşan kaygıların ötesinde toplum açısından gerçek ve ciddi sakıncalar doğmadıkça karışılmaması esastır. Kaldı ki bir davranışın ahlaki ve psikolojik yönlerden sorgulanabilirliği onun suç olmasını gerektirmez. Öyleyse anal veya oral yollardan, eşcinsel ya da toplu hallerde gerçekleştirilen yahut cinsel haz alma duygusunu tatmine yönelik olarak üretilmiş çeşitli objelerle gerçekleştirilen cinsel ilişki veya davranışların sırf toplumun bir kısmı bakımından rahatsız edici olarak görülmesi nedeniyle bireylerin cinsel yaşam ve eğilimleri içerisinde yer almadığı ve dolayısıyla doğal olmadığı söylenemeyecektir. Ancak örneğin, ürofili, koprofili veya ensest gibi aşağılayıcı, bireylerin cinsel yaşamları içerisinde yer alması veya kimse tarafından onaylanması mümkün olmayan, ensest örneği özelinde insan türünün biyolojik devamlılığını tehlikeye sokan parafilik eylemlerin doğal olmayan yollardan yapılan cinsel davranışlar olduğu kabul edilmelidir”
Çıplak Resim Yayınlama, Özel Hayatın Gizliliğini İhlal ve Müstehcenlik Suçu – Yargıtay 12.Ceza Dairesi – Karar: 2015/4333
“Mağdurun fiziksel mahremiyetine dair sütyensiz yarı çıplak resimlerini, onun bilgisi ve rızası dışında ifşa eden suça sürüklenen çocuğun eyleminde T.C.K.nın 134/2. maddesinde tanımlanan özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun yasal unsurlarının oluştuğu; ayrıca, 14 yaşındaki mağdurun, cinsel arzuları tahrik ve istismar eden, toplumun sahip olduğu ortak edep duygularıyla yerleşik edep kurallarını incitici nitelikteki müstehcen görüntülerini, mağdurun facebook hesabı üzerinden yayımlayan suça sürüklenen çocuğun 5237 Sayılı T.C.K.nın 226/5. maddesinde tanımlanan müstehcenlik suçunu da işlediği, bir fiiliyle birden fazla farklı suçun oluşmasına neden olan suça sürüklenen çocuğun, 5237 Sayılı T.C.K.nın 44. maddesi gereğince, daha ağır cezayı gerektiren müstehcenlik suçundan cezalandırılması, özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan ise hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmesi gerekirken yasal ve yeterli olmayan gerekçelere dayalı olarak, suça sürüklenen çocuk hakkında, 5237 Sayılı T.C.K.nın 134/2. maddesindeki özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan mahkumiyet hükmü kurulması hukuka aykırıdır”
Yaşı Küçük Çocuğun Çıplak Resimlerinin ve Videosunun Çekilmesi – Yargıtay Ceza Genel Kurulu – E.2019/216 – K.2023/591
“Kanun koyucu 5237 sayılı Kanun’un 226. maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesindeki suçun oluşumu için müstehcen görüntülerin profesyonel olarak hazırlanmasını aramamış, müstehcen ürünlerin şekli şartları ya da bu ürünlerin üretiliş biçimi ve amaçları konusunda bir sınırlama getirmemiştir. Bunun yanında suçun unsurlarının oluşması bakımından müstehcen ürünlerin izlenmesi, izlettirilmesi, satılması ve dağıtılması gibi bir zorunluluk da söz konusu değildir. Bu müstehcen ürünlerin hiç izlenmemiş olması ya da bireysel amaç için üretilmiş olması da sonucu değiştirmeyecektir. Önemli olan bir çocuğun müstehcen ürün üretiminde kullanılmasıdır. Bu nedenlerle 15 yaşından büyük, 18 yaşından küçük katılan ile girdiği cinsel ilişkiyi kayda alan, katılanın çıplak fotoğraflarını çeken ve katılanın rızası olmaksızın bu kayıtları cep telefonu hafızasında saklayan sanığın eyleminin 5237 sayılı Kanun’un 226. maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesindeki müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukların kullanılması suçunu oluşturduğu ve hukuki anlamda tek olan fiili ile birden fazla suç oluştuğundan sanık hakkında 5237 sayılı Kanun’un 44. maddesi uygulanmak suretiyle oluşan suçlardan en ağır cezayı gerektiren aynı Kanun`un 226. maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesi uyarınca ceza tayin edilmesi gerektiği kabul edilmelidir “
Müstehcen İçerikli Kitap Yayınlama Suçu – Yargıtay 14.Ceza Dairesi – Karar: 2013/1527
“Yargılamaya konu edilen kitapta hiçbir olay örgüsüne yer verilmeden sadece cinsel dürtüleri harekete geçirmeye yönelik basit, sıradan ifadelerle ters lezbiyen, doğal olmayan ve hayvanlarla yapılan cinsel ilişkilerin, çocuklar kullanılmak suretiyle bayağı bir dil kullanılarak anlatılması, ifadelerin toplumun ar ve haya duygularını incitici, cinsel arzuları tahrik ve istismar edecek şekilde aynı zamanda kişilerin dışkılamaları dahi tiksinti verecek şekilde ifade edilmek suretiyle hiçbir sanatsal ve edebi değer katılmadan kurgulanmıştır. Anneye, teyzeye, kardeşe, aynı cinse, hayvanlara yönelik cinsel sapkınlık düzeyine varan ifadeler içeren kitabın fransızcadan tercümesi ve yayınlanmasının demokratik bir toplumda çoğulculuğun, hoşgörünün, açık fikirliliğin gereği olan ifade özgürlüğü kapsamında kalan eylemler olarak kabul edilmesi mümkün değildir.
AİHM’nin 07.12.1976 tarih ve 25 sıra nolu Hanyside-Birleşik Krallık kararında da müstehcenlik ve pornografik ifadeler içeren yayın sınırlarının nereye kadar uzanabileceği ve demokratik bir toplumda, genel ahlakın ve sağlığın korunmasına, suçların ve düzensizliğin önlenmesine ilişkin meşru bir amaca yönelik olarak yaptırımlarla kısıtlanabileceği ve bu kısıtlamanın AİHS’nin 10. maddesinde öngörülen ifade özgürlüğünün ihlali anlamına gelmeyeceğinin açıkça belirtilmesi karşısında;
Soruşturma aşamasında iki kişilik bilirkişi heyetinden alınan 28.04.2009 tarihli ve yargılama aşamasında Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu tarafından düzenlenen 11.08.2010 tarihli raporlarda belirtilen, yargılamaya konu kitabın hiçbir sanatsal ve edebi değerinin bulunmadığı biçimindeki değerlendirmelere hangi nedenlerle itibar edilmediği açıklanmadan, 12.03.2010 tarihli genel ve soyut ifadeler kullanılarak hazırlanan bilirkişi raporuna itibar edilerek, sanıkların eylemlerin TCK.nın 37. maddesi göndermesiyle 226/5. maddesinde öngörülen suçu oluşturduğu gözetilmeden, aynı maddenin 7. fıkrası uyarınca kitabın sanatsal ve edebi değeri olduğu gerekçesiyle beraatlere hükmolunması hukuka aykırıdır “
Cep Telefonu ile Kaydetmek Suretiyle Çocuğa Karşı Müstehcenlik Suçu – Yargıtay 12. Ceza Dairesi -Karar : 2021/5658
“17 yaşındaki suça sürüklenen çocuk … ile aynı mahalleden arkadaşı olan ve Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Hatay Şube Müdürlüğünün 30.07.2015 tarihli raporuna göre hafif derecede zeka geriliği saptanan 14 yaşındaki mağdur …’ün, soruşturma evresinde ifadesi alınan 16 yaşındaki arkadaşları …’ın ikametine gittikleri ve suça sürüklenen çocukla mağdurun aynı odada yalnız kaldıkları 2015 yılının Haziran ayında, suça sürüklenen çocuğun, mağdurdan soyunmasını isteyip, kendisine ait cep telefonu ile mağdurun tamamen çıplak ve cinsel organı da görüntülenen fotoğraflarını kaydetmesi biçiminde sübutu kabul edilen eylemde, cinsel arzuları tahrik ve istismar eden, toplumun sahip olduğu ortak ar ve haya duygularını, yerleşik edep kurallarını incitici ve genel ahlâka aykırı niteliktekteki müstehcen görüntüyü içeren ürünün üretiminde 14 yaşındaki mağdur çocuğun yer almasından dolayı suça sürüklenen çocuk hakkında TCK’nın 226/3-1. madde, fıkra ve cümlesinde tanımlanan müstehcenlik suçundan mahkumiyet kararı verilmesi, suça sürüklenen çocuk tarafından, mağdurun çıplak fotoğraflarının, suça sürüklenen çocuğun arkadaşı olan …’ın facebook hesabı üzerinden paylaşılması ve 16 yaşındaki …’ın da fotoğrafları görmesi biçiminde sübutu kabul edilen eylemden dolayı da suça sürüklenen çocuk hakkında ayrıca TCK’nın 226/5. madde ve fıkrasında tanımlanan müstehcenlik suçundan mahkumiyet kararı verilmesi gerekirken, mağdurun yaşı ve kaydedilen görüntülerin özellikleri dikkate alınmaksızın, sübutu kabul edilen eylemler sadece görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kapsamında değerlendirilerek, suça sürüklenen çocuğun TCK’nın 134/2. madde ve fıkrası gereğince mahkumiyetine dair yazılı şekilde hüküm kurulması, bozma nedenidir “
İnternet Ortamında Çocuklara Ait Müstehcen Görüntüleri Başkalarına Göndermek – Yargıtay 4. Ceza Dairesi – Karar:2021/4929
“Sanığa ait dijital materyaller içeriğinde çocukların kullanıldığı, 74389 adet resim ve 146 adet çocuk pornografisi içerikli video dosyasının klasörlere ayrı ayrı tasniflenerek depolandığı, içeriğinde de büyük erkek şahıslar ile küçük kız çocuklarının pornografik içerikli fotoğrafları ile video görüntülerinin bulunduğu, video ve resim dosyalarındaki kız çocuklarının 3-15 yaş grubu aralığında olduğu, bahse konu depolanan görüntülerin, veri paylaşımını sağlayan “skype” isimli internet programı aracılığıyla tespiti yapılamayan diğer kullanıcılara gönderildiğinin ve alındığının, aynı programda bulunan mesajlaşma içeriği ve transfer kayıtlarında çocuk pornografisi içerikli kayıtların olduğunun tespit edildiği olayda, her ne kadar sanığın eylemi TCK’nın 226/3. maddesinin son cümlesi ve 226/5. maddesindeki iki ayrı suçu oluştursa da, TCK’nın 44. maddesinde tanımlanan fikri içtima kuralı gereğince en ağır cezayı öngören ve sanığın bu görüntüleri internet ortamında yayınlaması nedeniyle TCK’nın 226/5. fıkrasıyla uygulama yapılması gerektiği gözetilmeyerek, TCK’nın 226/3. maddesinin son cümlesi uyarınca yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi, bozma nedenidir”
Çocukların Görmesi, Dinlemesi ve Okumasının Sağlanması Suretiyle Müstehcenlik Suçu – Yargıtay 4. Ceza Dairesi-K.2020/15475
“TCK’nın 226. maddesinde düzenlenen müstehcenlik suçunun üçüncü fıkrasında müstehcenliğe karşı çocukları korumaya yönelik iki ayrı suç tanımına yer verilmiştir. Bunlardan birincisi; müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukların kullanılması suretiyle oluşmaktadır. İkinci suç ise, bu ürünlerin ülkeye sokulması, çoğaltılması, satışa arzı, satışı, nakli, depolanması, ihracı, bulundurulması ya da başkalarının kullanımına sunulması fiillerinden birinin işlenmesiyle oluşmaktadır.
Beşinci fıkraya göre; üç ve dördüncü fıkralardaki suçların konusunu oluşturan ve müstehcenlik bakımından mutlak yasak kapsamına giren ürünlerin içeriğinin basın ve yayın yolu ile yayınlanması, yayınlanmasına aracılık edilmesi ya da çocukların görmesinin, dinlemesinin veya okunmasının sağlanması, ayrı bir suç oluşturmaktadır. Suçların sayılan bu seçimlik hareketlerinden depolama öğesi, bilişim alanında “bir bellek cihazına veriyi yerleştirmek veya saklamak” anlamına gelmektedir (www.tdk.gov.tr). Bir bilişim sisteminde depolamanın söz konusu olabilmesi için verilerin ileride yeniden kullanabilme amacıyla biriktirilmesi, tasnif edilmesi ve sanal ürünün niteliğine göre yeteri kadar bulundurulması gereklidir. Gelişen teknoloji ve sağladığı hizmetler karşısında depolama veya bulundurma işlemi, bilgisayar, telefon, kamera gibi araçların hafızasını oluşturan donanımlar, USB bellekler, CD-DVD, harici disk gibi eşyalar ile bulut (cloud) sistemlerinde gerçekleştirilebilir. Müstehcenlik suçunda ürünlerin depolanması veya bulundurulmasının söz konusu olabilmesi açısından, tek bir müstehcen ürünün tespiti bile yeterli olacaktır. İncelemeye konu olayda; sanık ile yaşı küçük katılan …’nun bir süre sevgili oldukları, bu süre içerisinde yaşı küçük katılanın kendisine ait bazı görüntüleri sanığa internet aracılığıyla gönderdiği, dosyaya sunulan bilirkişi raporu incelendiğinde ise bu görüntülerin yukarıda tanımı yapılan TCK’nın 226/3. maddesi kapsamında cinsel içerikli oldukların tespit edildiği, katılana ait görüntülerin sanık tarafından depolandığı ve ayrılmalarından sonra sanığın bu görüntüleri tanık olarak dinlenen …’a facebook isimli sosyal paylaşım sitesi aracılığıyla bireysel mesaj olarak gönderdiği, bu mesajların gönderildiği tarih itibariyle tanık …’ın reşit olmadığı (16 yaş) hususlarının, katılanın aşamalardaki tutarlı beyanları ve sanığın samimi ikrarı ve tanık …’ın aşamalardaki anlatımları ve tüm dosya kapsamıyla sabit olduğu anlaşılmakla,
Sanığın, yaşı küçük katılan …’ya ait cinsel içerikli görüntüleri depolaması eyleminin TCK’nın 226/3-son cümlesinde tanımlanan müstehcenlik suçunu oluşturduğu, bu görüntüleri suç tarihinde reşit olmayan …’a bireysel mesaj yoluyla göndermesi eyleminin ise aynı Yasa’nın 226/5. maddesinde tanımlanan müstehcenlik suçunu oluşturduğu, TCK’nın 44. maddesinde tanımlanan fikri içtima kuralı gereğince en ağır cezayı öngören ve sanığın bu görüntüleri çocukların görmesinin, dinlemesinin veya okunmasının sağlanması nedeniyle TCK nın 226/5. maddesi uyarınca mahkumiyeti yerine, yasal ve yerinde olmayan gerekçeyle sanığın beraatine karar verilmesi, bozma nedenidir”
Doğal Olmayan Cinsel İlişki ve Müstehcenlik Suçu – Yargıtay 4. Ceza Dairesi – Esas : 2021/32862, Karar : 2021/29512
“Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 25/06/2020 tarihli, 2018/18-461 esas ve 2020/323 sayılı kararında da belirtildiği üzere; cinselliğin hangi hâlinin doğal veya normal olduğu, zamana ve topluma hatta her toplum içerisindeki gruplara veya bireylere göre değişiklik gösterebilir. Bu bakımdan yalnızca bir erkek ile kadının vajinal yoldan cinsel ilişkiye girmelerinin doğal olduğunu söylemek bilimsel bir karşılık bulmayacağı gibi, bireylerin cinsel yaşamlarına ve eğilimlerine gereğinden fazla müdahaleyi de beraberinde getirecektir. Doğal olmayan yollardan gerçekleştirilen cinsel davranışların tayininde; değişik anlayışları aşağılayıp yok etme eğilimiyle, farklılıklara karşı katı bir hoşgörüsüzlükle veya aşırıya kaçan görüşlerle hareket edilmemeli, buna mukabil insan fıtratını zedeleyecek nitelikte aşağılayıcı boyutlara ulaşan eylemlere de müsamaha gösterilmeyerek genel adabın korunmasına çalışılmalıdır. Zira bireylerin davranışlarına, genel ahlaki değerlere zarar vereceği yönünde oluşan kaygıların ötesinde toplum açısından gerçek ve ciddi sakıncalar doğmadıkça karışılmaması esastır. Kaldı ki bir davranışın ahlaki ve psikolojik yönlerden sorgulanabilirliği onun suç olmasını gerektirmez. Öyleyse anal veya oral yollardan, eşcinsel ya da toplu hallerde gerçekleştirilen yahut cinsel haz alma duygusunu tatmine yönelik olarak üretilmiş çeşitli objelerle gerçekleştirilen cinsel ilişki veya davranışların sırf toplumun bir kısmı bakımından rahatsız edici olarak görülmesi nedeniyle bireylerin cinsel yaşam ve eğilimleri içerisinde yer almadığı ve dolayısıyla doğal olmadığı söylenemeyecektir. Ancak örneğin, ürofili, koprofili veya ensest gibi aşağılayıcı, bireylerin cinsel yaşamları içerisinde yer alması veya kimse tarafından onaylanması mümkün olmayan, ensest örneği özelinde insan türünün biyolojik devamlılığını tehlikeye sokan parafilik eylemlerin doğal olmayan yollardan yapılan cinsel davranışlar olduğu kabul edilmelidir.
Yapılan açıklamalar ışığında; TCK’nın 226. maddesinin dördüncü fıkrasındaki “Doğal olmayan yoldan yapılan” kavramının, insanları aşağılayıcı veya kimse tarafından, bireylerin cinsel yaşamları içerisinde yer almasının onaylanması mümkün olmayan ya da ensest örneğindeki gibi insan türünün biyolojik devamlılığını tehlikeye sokan cinsel davranışlara ilişkin parafilik eylemleri kapsaması ve sanıktan ele geçirilen suça konu ürünlerdeki görüntülerinin bu nitelikte olmaması karşısında, incelemeye konu müstehcen ürünlerin niteliği ile sanığın bu ürünleri satışına mahsus alış veriş yerleri dışında satmak veya satışa arz etmek amacıyla bulundurması nedeniyle eyleminin, TCK’nın 226/1-(d) bendi kapsamında kaldığı gözetilmeden, aynı Kanunun 226/4. maddesinden hüküm kurulması, bozma nedenidir” şeklindedir.