Ceza Hukukunda Kanun yolları; başvuru süresi, nitelikleri ve başvuru şartları açısından öncelikle olağan ve olağanüstü kanun yolu olmak üzere bir ayrıma tabi tutulmaktadır. Olağan kanun yolu, henüz kesinleşmemiş karar ve hükümlere karşı yapılan başvuru iken; olağanüstü kanun yolu kesinleşmiş, kimi zaman ise infaz edilmiş hükümlere karşı gidilebilen bir yoludur. Hükmün kesinleşmesi, kanun yoluna açık bir kararın temyiz edilmesi ve uygun görülmesi ve kanun yoluna başvurma süresinin geçmesi veya geri alınması veya reddedilmesi halinde verilen kararlar halinde ortaya çıkmaktadır.
Olağan kanun yolları itiraz, istinaf ve temyiz iken olağanüstü kanun yolları Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı, ”kanun yararına bozma” ve yargılamanın yenilenmesidir.
Kanun yararına bozma, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen, ancak hukuka aykırılıklar bulunan karar ve hükümlerin bozulması istemiyle Adalet Bakanlığı tarafından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurulması olağanüstü kanun yoluna denir. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Olağanüstü Kanun Yolları” başlıklı üçüncü kısmında ve 309. maddesinde düzenlenmiştir.
KANUN YARARINA BOZMA
Madde 309 – (1) Hâkim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümde hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini, yasal nedenlerini belirterek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirir.
(2) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, bu nedenleri aynen yazarak karar veya hükmün bozulması istemini içeren yazısını Yargıtayın ilgili ceza dairesine verir.
(3) Yargıtayın ceza dairesi ileri sürülen nedenleri yerinde görürse, karar veya hükmü kanun yararına bozar.
(4) Bozma nedenleri:
a) 223 üncü maddede tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, kararı veren hâkim veya mahkeme, gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verir.
b) Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin ise, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilir. Bu hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz.
c) Davanın esasını çözüp de mahkûmiyet dışındaki hükümlere ilişkin ise, aleyhte sonuç doğurmaz ve yeniden yargılamayı gerektirmez.
d) Hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektiriyorsa cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektiriyorsa bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesi doğrudan hükmeder.
(5) Bu madde uyarınca verilen bozma kararına karşı direnilemez.
Kanun yoluna, hakim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar ve hükümler için gidilebilmektedir. Bu kanun yolu ile amaçlanan kesinleşen kararlardaki hukuka aykırılıkları gidermek ve kanunların ülke içinde eşit bir şekilde uygulanmasını sağlamaktır. Kanun yararına bozma yoluyla kesin hükmün otoritesi arasında bir denge olması sebebiyle bu yola başvurunun, giderilmesinde çok büyük fayda olan aykırılıklar bakımından ve başvurunun sanık aleyhine sonuç doğurmaması koşullarının varlığına ihtiyaç duyulur.
Bu bağlamda kanun koyucu CMK 309. Maddenin 4 . Fıkrasında kanun yararına bozma nedenlerini saymıştır.
Kanun yararına bozma nedenleri CMK m.309/4’de şu şekilde sayılmaktadır:
a) 223 üncü maddede tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, kararı veren hakim veya mahkeme, gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verir.
b) Mahkumiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin ise, kararı veren hakim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilir. Bu hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz.
c) Davanın esasını çözüp de mahkumiyet dışındaki hükümlere ilişkin ise, aleyhte sonuç doğurmaz ve yeniden yargılamayı gerektirmez.
d) Hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektiriyorsa cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektiriyorsa bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesi doğrudan hükmeder”.
A bendi: CMK m.223’de tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen haller düzenlenmekte olup bu durumda Yargıtay, Adalet Bakanlığı’nın başvurusunu yerinde bulduğu takdirde, gerekli inceleme ve araştırmanın tekrar yapılması gerekecektir. .
Yargıtay CGK emsal kararında; CMK m.223/7 uyarınca verilen davanın reddi kararlarının, davanın esasını çözmeyen kararlardan olması nedeniyle, yerel mahkemece sanık hakkında verilen ve temyiz edilmeksizin kesinleşen davanın reddine ilişkin hükmün, Özel Dairece CMK m.309/4-a kapsamında olduğunun kabul edildiğini ve kanun yararına bozulmasına karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığını belirtmiştir
B bendi: bir mahkumiyet hükmü bulunmakta, mahkumiyet hükmünün davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldıran veya kısıtlayan usul işlemlerine yönelik bozma kararı verilebilmektedir. Bozma kararının ardından yeniden yargılama yapılmakla birlikte; bu yargılamanın sonunda varılacak hükümle belirlenmiş ceza, önceki cezadan daha ağır olamayacaktır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 16.02.2010 tarihli, 2009/253 E., 2010/28 K. sayılı kararında; “CMK m.309/4-b kapsamına giren bir husus şu şekilde değerlendirilmiştir; “(…) objektif koşulların mevcudiyeti nedeniyle yerel mahkemece, diğer kişiselleştirme hükümlerinden önce ve re’sen ele alınması gereken hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun, sabıkası bulunmamasına karşın sabıkası bulunduğu gerekçesiyle uygulanmamasına karar verilmesine ilişkin olan hukuka aykırılık, yerel mahkemece verilen mahkumiyet hükmünün, davanın esasını çözmeyen yönüne ilişkin olup 5271 sayılı CYY m.309/4-b kapsamında kalmaktadır. Burada yasa yararına bozma nedenine göre yargılamanın tekrarlanması yasağı da sözkonusu olmadığından, yasa yararına bozma kararı verilmesi ve yasa yararına bozma doğrultusunda yerel mahkemece sanık hakkında yeniden yapılacak yargılama ve bunun sonucunda ulaşılacak kanaate göre gereken hükmün tesis edilmesi gerekmektedir”
C bendi: bozma nedeninin, davanın esasının çözen mahkumiyet dışındaki kararlara ilişkin olduğu durumlarda aleyhe sonuç doğmayacağını ve yargılamanın yenilenmeyeceği düzenlenmiştir. Dolayısıyla, Yargıtay sadece hukuka aykırılığın tespiti ile yetinecektir.
D bendi: Yargıtay’ın ilgili ceza dairesinin doğrudan hüküm kurması düzenlenmiştir. Mahkumiyet hükmü karşısında, cezanın kaldırılması veya daha hafif bir cezaya hükmedilmesi gerektiği sonucuna varılıyorsa, Yargıtay gerçek cezayı kendisi tayin ederek hukuka aykırılığı ortadan kaldıracaktır. Nitekim:
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 21.05.2013 tarihli, 2012/14-1538 E., 2013/255 K. sayılı kararı verilebilir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun bu kararı; “Katılan Mine’ye karşı fiziki bir temas olmaksızın kullandığı cep telefonundan katılanın kullandığı cep telefonuna; “ay çok tatlı alo deyişin var ya, tanışmak ister misin” şeklinde mesaj gönderen sanık hakkında yerel mahkemece 5237 sayılı TCK m.105 yerine, aynı kanunun 103/1.maddesi uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezasına hükmolunması isabetsiz olduğu, Özel Dairece kanun yararına bozma isteminin kabulüne ve kararın bozulmasına karar verilmesinin kanuna uygun olduğu,” şeklindedir
Bu çerçevede Yargıtay; usul yönünden yaptığı ön inceleme neticesinde kanun yararına bozma talebini yerinde görürse, bu kez karar veya hükmü esastan inceleyecektir. Esastan incelemesinde, ileri sürülen hukuka aykırılıkların varlığını ve sözkonusu hukuka aykırılıkların varlığına kanaat getirildiği halde, bu hukuka aykırılıkların CMK m.309/4’de belirtilen bozma nedenlerinden birinin kapsamına girip girmeyeceği araştırılacaktır.
Yargıtay’ın ilgili ceza dairesi; önüne bir kanun yararına bozma talebi geldiğinde, karar veya hükmün yasaya uygun olarak ilgililere tebliğ edilip edilmediğini, kesinleşmenin doğru olup olmadığını ve karar veya hükme yönelik kanun yolu başvurusunun bulunup bulunmadığını da denetleyecektir. Kesinleşmenin hatalı olduğu hallerde, esasa girmeden talebin usulden reddedilmesi gerekmektedir.
Uygulamadaysa kanun yararına bozma yoluna çoğunlukla soruşturmaya veya kovuşturmaya yer olmadığı kararlarına yönelik itirazlar ile iddianamenin iadesine ilişkin yapılan itirazların reddedilmesi hallerinde gidilmektedir. Yine uygulmada örnek olmak adına: İstinaf veya temyiz incelemesinden geçmeyen her türlü ceza mahkemesi kararı, Örnek olarak hükmolunan adli para cezası 66 bin Türk Lirası veya daha az ise istinaf kanun yoluna başvurulamayacak ve hüküm kesinleşecektir. Bu durumda kararın Kanun yararına bozmaya konu edilmesi mümkündür. Kesinleşen HAGB kararı aleyhine. Ağır Ceza Mahkemesi‘nin infaz ile ilgili verdiği kesin nitelikteki kararları. Savcılığın takipsizlik kararına yapılan itiraz üzerine Sulh Ceza Hakimliği tarafından verilen itirazın reddi kararına karşı. Cumhuriyet savcısının iddianamenin iadesine itiraz etmesi üzerine itirazı incelemeye yetkili merciin itirazın reddi kararına karşı. Yargılamanın yenilenmesi başvurusunun reddine itiraz edilmesi üzerine yerel mahkemenin verdiği kesin nitelikteki karara karşı kanun yararına bozma yoluna gidilebilir.
Bu kararlara itirazın reddine ilişkin kararların kanun yararına bozma yoluna konu edilebilmeleri, özellikle eksik ve yanlış soruşturmaların veya kararların hak kaybı oluşturmaması, adalete ulaşılması ve maddi gerçeğin ortaya çıkartılması zorunluluğunun bir sonucudur. Bu kapsamda, soruşturma ve yargılama makamlarınca maddi olayın ve kusur durumunun şüpheye yer bırakmayacak biçimde belirlenmesi ve delillerin etraflıca araştırılıp ortaya çıkacak uygun sonuç çerçevesinde bir karara varılması hedeflenmiştir. Anlaşıldığı üzere kanun yararına bozmaya hükümlü lehine gidilebileceği gibi, aynı zamanda şüphelilerin aleyhine veya hukuk birliğinin sağlanması adına yetkisizlik kararları gibi belirli kararlara karşı da başvurulabilmektedir. Yalnız hakimin taktir yetkisini kullandığı alanlar olabilir. Örneğin; delil değerlendirmesi gibi. Bu hususta hakimin taktir yetkisi ve tercihinde hataya düşüldüğü bahsiyle kanun yararına bozma yoluna gidilemez.
CMK 309’da da belirtildiği üzere başvuru süreci Adalet Bakanlığına başvuru veya Bakanlığın bu madde kapsamına giren bir hükmün varlığından kendiliğinden haberdar olmasıyla bu kararı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına talepte bulunur. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı talep üzerinde tasarrufta bulunmadan ilgili Yargıtay Ceza Dairesine iletir. Bununla beraber CMK 310 da unutulmamalıdır.
Son olarak CMK 309/5’te kanun koyucu olağanüstü kanun yolu olan kanun yararına bozma incelemesi sonucunda verilen bozma kararlarına karşı direnilememesini kabul etmiştir.
Kanun Yararına Bozma Emsal Yargıtay Kararları
2. Ceza Dairesi 2018/2811 E. 2018/7081K.
“5271 Sayılı Kanun’un 231. maddesinin 8. fıkrasında, hükmün açıklanmasının geri bırakılması halinde, denetim süresi içinde dava zamanaşımının duracağı ve maddenin 11. fıkrasında, denetim süresi içinde kasten yeni suç işlenmesi halinde mahkemece hükmün açıklanacağı düzenlenmiş olup, duran zamanaşımının, denetim süresi içinde işlenen suçtan dolayı verilen hükümlülük kararının kesinleşmesi koşuluyla suçun işlendiği tarihte yeniden işlemeye başlayacağı, dosya kapsamına göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği 17.04.2015 tarihi itibariyle duran zamanaşımının 14.02.2017 tarihinde kesinleşen sonraki mahkûmiyete konu suçun işlendiği 14.03.2016 günü yeniden işlemeye başladığı belirlenerek yapılan incelemede;
Sanığa atılı suçun gerektirdiği cezanın üst sınırına göre TCK’nın 66/1-e, 66/4 maddeleri uyarınca hesaplanan 8 yıllık zamanaşımının, sanığın sorgusunun yapıldığı 18.10.2007 ile hükmün açıklandığı 24.10.2017 tarihleri arasında gerçekleştiği gözetilmeden, sanık hakkındaki kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşürülmesi yerine yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması nedeniyle kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, Nazilli 3. Asliye Ceza Mahkemesinden verilip kesinleşen, 24.10.2017 gün ve 2017/62 E., 2017/611 K. sayılı kararın, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinin 3. fıkrası uyarınca BOZULMASINA, aynı maddenin 4. fıkra (d) bendinin verdiği yetkiyle; açılan kamu davasının, CMK’nın 223/8. maddesi uyarınca DÜŞÜRÜLMESİNE, hükmolunan cezanın kaldırılmasına, 30.05.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
5. Ceza Dairesi 2017/6890 E. 2018/20 K.
“Basit cinsel saldırı, silahla tehdit ve hakaret suçlarından sanık … hakkında yapılan yargılama sonucunda, eylemin nitelikli cinsel saldırıya teşebbüs suçu kapsamında kalıp kalmayacağına ilişkin değerlendirmenin üst dereceli ağır ceza mahkemesine ait olduğundan bahisle mahkemenin görevsizliğine, dosyanın görevli … Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine dair Almus Asliye Ceza Mahkemesinin 13/03/2017 tarihli ve 2016/99 esas, 2017/27 sayılı kararına yönelik itirazın kabulüne, görevsizlik kararının kaldırılmasına ilişkin … 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 28/04/2017 tarihli ve 2017/381 değişik iş sayılı kararının;
Dosya kapsamına göre, katılanın aşamalardaki beyanında, eşi olan sanık ile tartıştıklarını, tartışma esnasına eşinin kendisine karşı tehdit ve hakaret içerir sözler söylediğini bunun üzerine yatak odasına giderek yattığını, akabinde sanığın içeriye gelerek cinsel ilişkiye girmek istediğini söylediğini ve üzerine çullandığını, kendisinin ilişkiye girmek istemediğini söyleyerek odadan çıkmaya kalkıştığını, bunun üzerine sanığın seni zorla sinkaf edeceğim demek suretiyle kapıyı kilitlediği ve kendisini yatağa yatırdığı, bunun üzerine bağırmaya başlayınca müşterek çocuklarının oda camını kırdığını ve olayın bu şekilde sonlandığını iddia ettiği, tarafların müşterek çocuğunun tanık sıfatıyla verdiği ifadesinde annesinin bağırma seslerini duyması üzerine odanın camını kırdığı şeklindeki bu iddiaları doğrular yöndeki anlatımları hep birlikte değerlendirildiğinde eylemin nitelikli cinsel saldırıya teşebbüs olup olmadığı yönündeki değerlendirmenin üst dereceli mahkeme olan ağır ceza mahkemesine ait olduğu dikkate alınmaksızın, itirazın reddi yerine yazılı şekilde kabulü ile görevsizlik kararının kaldırılmasına karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli, 28/11/2017 gün ve 94660652-105-60-9423-2017-Kyb sayılı Kanun yararına bozmaya atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan tebliğname ile Daireye ihbar ve dava evrakı ile birlikte tevdii kılınmakla gereği düşünüldü:
Kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname münderecatı yerinde görüldüğünden talebin kabulü ile … 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 28/04/2017 tarihli ve 2017/381 Değişik İş sayılı Kararın CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma sebebine nazaran müteakip işlemlerin merciince yapılmasına, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 08/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.” Şeklindedir
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının Kanun Yararına Başvurması
Madde 310 – (1) 309 uncu maddede belirtilen yetki, aynı maddenin dördüncü fıkrasının (d) bendindeki hâllere özgü olmak üzere ve kanun yararına olarak re’sen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından da kullanılabilir.
(2) 309 uncu madde gereğince Adalet Bakanlığı tarafından başvurulduğunda bu yetki, artık Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından kullanılamaz.
Maddeye göre, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş bir mahkûmiyet hükmünün içerdiği cezanın kaldırılması veya hükümlüye daha hafif bir cezanın verilmesi gerektiğini, Adalet Bakanının 309. madde gereğince yaptığı başvuru dışında doğrudan doğruya veya uyarı üzerine öğrendiğinde kanun yararına olarak Yargıtay ilgili ceza dairesine re’sen başvurabilecektir, ancak başvuru 309. maddenin dördüncü fıkrasının (4) numaralı bendinde yazılı hâlde yapılabilecektir. Ancak bu konuda Adalet Bakanının başvurusu varsa yetki artık Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısınca kullanılamaz. Nitekim;
YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/6120 Karar : 2018/2296 Tarih : 5.03.2018 kararında;
“Dosya kapsamına göre, hükümlü hakkında gündüz vakti mağdurun muhkem olmayan ikametinden ütü, semaver ve saç kurutma makinası çalmasından ibaret eylemi nedeniyle mahkemece 765 sayılı TCK’nın 491/4, 81/2. maddeleri gereğince mahkumiyetine karar verilerek temyiz edilmeksizin kesinleştiği, bilahare infaz aşamasında hükümlünün 27.04.2007 tarihli dilekçesi ile lehe hükümlerin değerlendirilmesi talebi üzerine mahkemece uyarlama yargılaması sonucu verilen 14.09.2007 tarihli kararın hükümlü müdafii tarafından temyizi ile önce 6.Ceza Dairesinin 23/03/2011 tarihli ilamı ile uyarlama kararının hükümlüye yeniden tebliği için dosyanın iadesine karar verildiği, eksikliğin giderilmesi üzerine bu kez 22. Ceza Dairesinin 01.12.2015 tarihli ilamı ile “hükümlünün eylemine uyan 765 sayılı TCK’nın 491/4, 81/2. maddesiyle uygulama yapılıp aynı tür suçtan tekerrür hali olmadığı halde 522. madde uygulanmayarak temyiz edilmeksizin kesinleşen Germencik Asliye Ceza Mahkemesinin hükmüyle ilgili olarak 5271 sayılı CMK’nın 309, 310. maddeleri uyarınca kanun yararına bozma yoluna başvurulmasının sağlanması, anılan karardaki hukuki hata düzeltildikten sonra uyarlama kararı verilmesi gerektiğinden” bahisle bozulması üzerine mahkemece yeniden esasa kaydedilen dosyanın, kanun yararına bozma yoluna başvurulmasının sağlanması yönünde Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği, akabinde karar aleyhine kanun yararına bozma yoluna başvurulması nedeniyle Dairemizce kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, Germencik Asliye Ceza Mahkemesinden verilip kesinleşen kararın, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinin 3. fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 4. fıkra (d) bendinin verdiği yetkiyle; hırsızlık suçundan TCK’nın 491/4, 81/1 ve 522. maddeleri uyarınca sonuç cezanın 2 yıl 4 ay hapis olarak belirlenmesine karar verildiği, bilahare uyarlama yargılaması yapan ve dosyanın dönüşünün beklenmesine karar veren mahkemece uyarlama yargılamasına devam edilerek hüküm kurulduğu belirlenmekle;
Yapılan duruşmaya, toplanan delillere, gerekçeye, hakimin kanaat ve takdirine göre sanığın temyiz itirazları yerinde olmadığından reddiyle hükmün istem gibi ONANMASINA, 05.03.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.” şeklinde olup, cmk 310′ a atıf yapmıştır.