Akbaş Hukuk Bürosu

CİNSEL DOKUNULMAZLIĞA KARŞI SUÇLAR (TCK 102, 103, 104 VE 105)

   Bu başlıkta cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçları ve ilgili maddeleri, Yargıtay kararları eşliğinde göreceğiz.

   İlk olarak Türk Ceza Kanununu Madde 102'de yer alan "Cinsel Saldırı" suçuna değineceğiz. Halk arasında "Tecavüz" olarak değerlendirilen suçun ilgili maddesi şöyledir:

Cinsel saldırı
Madde 102
– (1) Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlâl eden kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel davranışın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on iki yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin eşe karşı işlenmesi hâlinde, soruşturma ve kovuşturmanın yapılması mağdurun şikâyetine bağlıdır.

(3) Suçun;

a) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,

b) Kamu görevinin, vesayet veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,

c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş, evlat edinen veya evlatlık tarafından,

d) Silahla veya birden fazla kişi tarafından birlikte,

e) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,

işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilen cezalar yarı oranında artırılır.

(4) Cinsel saldırı için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

(5) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.

102. Maddenin ilk fıkrasında ikili bir ayrım yapılmıştır.
  1. Basit cinsel saldırı suçu (TCK 102/1): Basit cinsel saldırı suçu, mağdurun bedenine cinsel ilişki düzeyine varmayan seviyede temasta bulunmaktır. Basit cinsel saldırı suçunun en hafif şekline “sarkıntılık suçu” denilmektedir (TCK 102/1-ikinci cümle). Şikayete bağlı bir suç olarak düzenlenmiştir. Örneğin, rızası dışında bir kimseyi öpmek, dokunmak vb. gibi davranışlar sarkıntılık suretiyle basit cinsel saldırı suçu olarak kabul edilir ve şikayete bağlıdır. Cinsel ilişki seviyesine varmayan davranışlar belli bir yoğunluk ve süreklilik arz ettiğinde basit cinsel saldırı suçunun sarkıntılık düzeyini aşan daha ağır şekli meydana gelir. Örneğin,

Yargıtay 14. CD-Karar : 2017/1413

“Oluşa uygun kabule göre olay günü sanığın, sokakta yürümekte olan mağdurelerin arkalarından yaklaşarak bacak ve kalça kısımlarını sıkmak şeklinde gerçekleşen ve ani hareketle yapılıp süreklilik arz etmemesi nedeniyle sarkıntılık düzeyinde kalan eylemlerinin suç tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 102/1. maddesinde yer alan basit cinsel saldırı suçunu oluşturup”

  1. Nitelikli Cinsel Saldırı Suçu (Tecavüz Suçu), (TCK 102/2): TCK md.102/2’de düzenlenen nitelikli cinsel saldırı suçu, diğer bir deyişle tecavüz suçu; vücuda “organ” veya “sair bir cisim” sokulması suretiyle fiilin gerçekleştirilmesi halinde meydana gelir. 765 sayılı eski TCK’da bu suç “ırza geçme suçu” başlığıyla düzenlenmişti. Kişinin elinde olmayan sebeplerle suçu işleyememesi halinde gönüllü vazgeçmeden değil teşebbüsten sorumlu tutarız. Örneğin, ereksiyon sorunu olan failin suçun unsurunu tamamlayamaması. Ayrıca, suçun eşe karşı işlenmesi durumunda ise şikayete bağlanmıştır. Her ne kadar karı-kocalık ilişkileri mevcut olsa bile, hatta eşler arasında ilişkiye girilmemesi evlilik birliğininin temelinden sarsılmasına vücut verse de kanun koyucunun asıl koruduğu hukuki menfaat rızadır. Failin mağdurun bedenine temas etmeden gerçekleştirdiği söz ve davranışlar cinsel taciz suçu olarak nitelendirilir. Cinsel saldırı suçunun oluşması için bedensel temas şarttır. Failin kendi bedeni üzerinde yaptığı davranışlar da cinsel saldırı olarak değerlendirilemez. Örneğin, bir kimsenin cinsel organını mağdura göstermesi cinsel saldırı değil, cinsel taciz olarak değerlendirilebilir. Esas olan elde olmayan bir sebebin varlığıdır. Nitekim,

Yargıtay 14. Ceza Dairesi – Karar : 2020/1784

“Anılan düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, bir olayda teşebbüs hükümlerinin uygulanabilmesi için sanığın işlemeyi kastettiği suçla ilgili icra hareketlerine doğrudan doğruya başlayıpta elinde olmayan nedenlerle eylemini tamamlayamamış olması gerektiği ve buna göre somut olayda kendisinde zeka geriliği bulunan mağdureyi kaldığı eve götürerek cinsel eylemlerde bulunan sanığın, organ sokmak suretiyle nitelikli cinsel saldırı suçunu işlemesine engel harici bir neden olmaksızın kendiliğinden eylemine son verdiğinin tüm dosya içeriğinden anlaşılması karşısında ilk derece mahkemesince 5237 sayılı TCK’nın 36. maddesinde yer alan gönüllü vazgeçme düzenlemesi de nazara alandığında sanığın eyleminin nitelikli cinsel saldırı suçuna teşebbüs olmayıp, vazgeçme anına kadar gerçekleşen kısmının cinsel saldırı suçunu oluşturduğu gözetilerek hüküm kurulması gerekirken suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesinden dolayı anılan hükme yönelik istinaf başvurusunun kabulü yerine esastan reddedilmesi hukuka aykırıdır” şeklinde kararı da mevcuttur.

Cinsel saldırı suçunda failin kadın ya da erkek, evli veya bekâr olması veya aynı cinsiyetten olması mümkündür. Fail ile mağdurun farklı ya da aynı cinsiyetten olması da önemli değildir. Ancak, TCK’nın 102. maddesinde düzenlenen cinsel saldırı suçunun mağdurunun on sekiz yaşını tamamlamış olması gerekir. Cinsel saldırı kasten işlenebilir ve failin kastının suçun kanuni tanımındaki tüm unsurları, yani mağduru, cinsel davranışı, vücut dokunulmazlığının ihlalini ve mağdurun rıza göstermediğini kapsaması gerekir. Bu suçla korunan hukuki yarar üzerinde tasarrufta bulunabilen cinsel özgürlük olduğundan hukuki sınırlar içerisinde kalması şartıyla rızaya ehil mağdurun cinsel davranışa göstereceği rıza, fiili hukuka uygun hale getirecektir

Ayrıca cinsel saldırı suçu bağlamından fail ayrıca kişi hürriyetinden yoksun kılma suçundan da sorumlu tutulmayacaktır. Yargıtay'ın buradaki kriteri cinsel saldırı suçunun başlangıçından önce veya bitişinden sonra mağdura karşı kişi hürriyetinden yoksun bırakma suçunun unsurları işleniyorsa o vakit ayrıca sorumlu tutulmaktadır. Bu doğrultuda bazı Yargıtay kararları şu şekildedir:

Yargıtay 14. Ceza Dairesi – Karar: 2016/291

“5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” kenar başlıklı 109. maddesinin birinci fıkrasında “Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.” hükmü yer almaktadır. Cinsel saldırı suçunun (tecavüz suçu) konusunun mağdurun vücudu olduğu, sadece cinsel saldırı suçunun mağdurun vücudu üzerinde işlenirken bu suçun işlenmesi sırasında ve bu suçun işlendiği süreyle sınırlı bir zaman dilimi içerisinde mağdurenin hareket etme olanağının ortadan kaldırılmasının cinsel saldırı suçunun (tecavüz suçu) öğesi olduğu, bu durumda ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun da oluşmayacağı, zira mağdurun vücudu üzerinde işlenen cinsel saldırı suçunun mağdurun hareket etme olanağını ortadan kaldırmadan işlenemeyeceği, bu sebeple mağdurun hareket etme olanağının sadece cinsel saldırı suçunun işlendiği sırada ve bu süre ile sınırlı bir zaman dilimi içerisinde ortadan kaldırılmasında cinsel saldırı suçunun yanında ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun oluşmayacağı gözetilmeden ve gerekçe dahi gösterilmeden sanığın mahkûmiyetine hükmedilmesi hukuka aykırıdır”

Yargıtay 14. Ceza Dairesi – Karar: 2014/366

“Sanık hakkında nitelikli cinsel saldırı suçundan (tecavüz suçu) kurulan hükmün onanmasına; ancak sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;
Mağdurenin anlatımlarına, sanığın ikrarına ve tüm dosya içeriğine göre; olay tarihinde sanığın, mağdurenin bulunduğu eve girdikten sonra zorla yere yatırıp vuracakmış gibi yaparak korkuttuktan sonra, rızası hilafına cinsel ilişkiye girdiği ve sonrasında evden çıkarak olay yerinden ayrıldığı anlaşılmakla, sanığın cinsel saldırı eylemlerini gerçekleştirdiği zaman zarfı dışında mağdureyi hürriyetinden yoksun kılma şeklinde bir eyleminin bulunmadığı gözetilmeden, atılı kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçundan beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi hukuka aykırıdır “

3.Fıkradaysa suçun nitelikli halleri düzenlenmiştir. Bunlarla ilgili bazı yargıtay kararları şu şekildedir:

Yargıtay 14. Ceza Dairesi-Karar:2020/2366

“Sanığın, uyku halindeki katılanın kazağının içerisinden elini sokmak suretiyle göğsüne dokunma şeklinde gerçekleşen eyleminde doğal uyku halinin beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunma kapsamına girmediği gözetilmeden 5237 sayılı TCK’nın 102/1-1. maddesi gereğince belirlenen temel cezanın aynı Kanunun 102/3-a. maddesi ile artırılması, bozma nedenidir”

Yargıtay 14. Ceza Dairesi – Karar: 2014/8851

“Mağdurenin, arkadaşı Songül ile birlikte yürüdükleri sırada arkalarından gelen sanıkların birlikte mağdurenin kalçasını tutarak elleri ile göğsünü ve cinsel organını sıktıkları akabinde sanıklara müdahale eden kolluk görevlilerinin sanıkları polis merkezine götürdükleri, burada da sanık Volkan’ın, polis merkezine doğru yürümekte olan mağdurenin eteğini kaldırarak mağdureye parmak attığı olayda; sanık Volkan’ın, ilk eylemini sanık Çağrıhan’la birlikte gerçekleştirmesi nedeniyle ilk eyleminin soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete tâbi olmayan TCK.nın 102/3-d maddesi kapsamında kaldığı, sanığın ikinci eylemini ise tek başına gerçekleştirdiği, bu itibarla ikinci eyleminin soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete tâbi olan TCK.nın 102/1.maddesinde düzenlenen basit cinsel saldırı suçu kapsamında kaldığı,”

Yargıtay 14.Ceza Dairesi – Karar: 2014/2161

“Mağaza müdürü olan sanığın, olay günü aynı işyerinde satış elemanı olarak çalışan mağdureyle yalnız kaldıkları bir esnada, rızası dışında mağdurenin elinden tutarak duvara yasladığı, ardından dudaklarından ve boynundan öpüp, göğüs ve kalçalarını okşadığının anlaşılması karşısında, eyleminin T.C.K.nın 102/1-3-b maddesindeki basit cinsel saldırı suçunu oluşturduğu gözetilmeyip suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde cinsel taciz suçundan hüküm kurulması kanuna aykırıdır “

Maddenin 4. Fıkrasında ise özel olarak "Kasten Yaralama" suçu sübut bulduğu hallerde gerçek içtima hükümlerinin uygulanacağı açıkca yazılmıştır. Bu durumda kişi hem cinsel saldırı hem de kasten yaralama suçundan ceza alacaktır. Böyle bir hüküm olmasaydı eğer fail sadece tek bir suçtan ceza alacaktı.
Son fıkrada ise kişinin cinsel saldırı suçunun netice sebebiyle ağırlaşmış hali düzenlenmektedir. Kişi eğer ölür veya bitkisel hayata girerse kasten öldürmenin nitelikli hali gibi değerlendirilip ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur. Özellikle beirtmek gerekir ki neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda teşebbüs mümkün değildir. Zaten teşebbüsten bahsetmemiz için sonuç olmaması gerekirken, neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlar bakımından ise önemli olan var olan neticenin ağırlığı olduğundan teşebbüs gündeme gelemez. Nitekim:

YARGITAY 14. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/10303 Karar : 2017/98

“Uygulamaya göre de;

Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda failin bu ağır neticeden sorumluluğu kabul edildiğinden, bu suçların teşebbüse elverişli bulunmadığı gözetilmeden, TCK`nın 35. maddesinin aynı Kanunun 61/5. maddesindeki sıraya uygun olarak, 102/2. madde ile tayin edilen ceza üzerinden uygulanıp daha sonra 102/5. madde ile sonuç cezanın belirlenmesi yerine yazılı şekilde 102/5. madde ile verilen cezadan teşebbüs nedeniyle indirim yapılması suretiyle eksik ceza tayini,

Hükümden sonra 24.11.2015 günlü, 29542 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı ilamı ile 5237 sayılı TCK`nın 53. maddesi yönünden kısmi iptal kararı verildiğinden, anılan husus nazara alınarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,” Şeklindedir.

Cinsel saldırı suçu kural olarak yaşı büyük kimselere veya 15-18 yaş grubu mağdurlara yönelik bedensel temasta bulunmak suretiyle cinsel amaçla işlenen fiilleri cezalandırmaktadır. Cinsel İstismar Suçu ise kural 15 yaşını tamamlamamış çocuklara karşı bedensel temasta bulunmak suretiyle cinsel amaçla işlenen fiilleri cezalandırmaktadır. 15-18 yaş grubunda olan çocuklara ise de karşı hile, cebir, tehdit veya iradeyi etkileyen bir nedenle çocuğun bedeni üzerinde icra edilen fiiller de cinsel istismar suçu olarak nitelenir. Bu halde Türk Ceza Kanununu Madde 103 hükmü amir olur. 

Çocukların cinsel istismarı
Madde 103-
(1)Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. (Ek cümle: 24/11/2016-6763/13 md.) Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza, istismar durumunda on yıldan, sarkıntılık durumunda beş yıldan az olamaz. Sarkıntılık düzeyinde kalmış suçun failinin çocuk olması hâlinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya vasisinin şikâyetine bağlıdır. Cinsel istismar deyiminden; [42]

a) On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,

b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar,

anlaşılır.

(2) (Yeniden düzenleme: 24/11/2016-6763/13 md.) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on altı yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza on sekiz yıldan az olamaz.

(3) Suçun;

a) Birden fazla kişi tarafından birlikte,

b) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,

c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş veya evlat edinen tarafından,

d) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından,

e) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,

işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehditle ya da (b) bendindeki çocuklara karşı silah kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

(6) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.”

İlk fıkradan hareketle çocuğun basit cinsel istismarı suçunda ikili bir ayrım yapmak gerekir:
  1. Çocuğun Basit Cinsel İstismarı Suçunun Temel Şekli: Basit cinsel istismar suçu, çocuğun cinsel istismarı suçunun temel şekli olup çocuğun vücudu üzerinde gerçekleştirilen, cinsel arzuları tatmin amacına yönelik ve fakat cinsel ilişki düzeyine varmayan cinsel davranışlar sergilenmesi ile oluşur. Basit cinsel istismar suçunun oluşması için, gerçekleştirilen hareketlerin objektif olarak şehvi nitelikte bulunmaları yeterlidir; failin şehvi arzularının fiilen tatmin edilmiş olması şart değildir.
  2. Sarkıntılık Suretiyle Çocuğun Basit Cinsel İstismarı Suçu: Sarkıntılık, çocuğun basit cinsel istismarı suçunun daha az ceza gerektiren en hafif şekli olarak kabul edilmektedir. Sarkıntılık suretiyle çocuğun cinsel istismarı suçunda da diğer tüm cinsel istismar suçlarında olduğu gibi mağdur çocuğun bedenine fiziksel bir temasta bulunulması şarttır. Bedensel temas olmadan cinsel amaçla işlenen diğer fiiller çocuğun cinsel tacizi suçu olarak nitelenir. Örneğin, mağdur çocuğa cinsel amaçla “bacaklarına dokunayım mı” demek cinsel taciz, herhangi bir şekilde dokunmak ise sarkıntılık suretiyle cinsel istismar olarak kabul edilir.

Sarkıntılık; failin mağdur çocuğa yönelik yüzeysel, geçici ve hafif derecede cinsel davranışlarını ifade eder. Örneğin, çocuğa cinsel amaçla dokunmak, bir kere öpmek vb. gibi cinsel davranışlar sarkıntılık suretiyle cinsel istismar suçu olarak kabul edilir.

   Basit cinsel istismar suçunun temel şekli ile daha az cezayı gerektiren sarkıntılık suretiyle cinsel istismar suçu arasındaki temel fark; sarkıntılık fiilinin kesik ve ani bir eylemle mağdur çocuğun bedenine temas edilmesiyle, çocuğun basit cinsel istismarı suçunun temel şeklinin ise çocuğa karşı cinsel sömürü düzeyine varacak şekilde birbirini takip eden birden fazla davranış icra edilmesiyle oluşmasıdır.

   Özellikle belirtmek gerekir ki; 15 yaşını tamamlamamış çocuklar açısından mağdurun fiile rıza göstermesinin hiçbir önemi yoktur. Çünkü, TCK md.103 “15 yaşını bitirmiş olup da 18 yaşını tamamlamamış” olan çocuklara karşı rızalarıyla işlenen cinsel davranışları cinsel istismar suçu kapsamına almamış ve bu kategorideki çocukların rızalarına önem vermişken, “15 yaşını tamamlamamış” çocuklara karşı yapılan her türlü cinsel davranışı rızaları olsa bile çocukların cinsel istismarı suçu kapsamına almıştır. Çocuğun rızası hukuken üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakka ilişkin olmadığından hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilemez. Bu nedenle, 15 yaşını tamamlamamış çocukların cinsel istismara rıza göstermesi, yani fiili kendi isteğiyle yaptığını kabul etmesi failin cezalandırılmasını engellemez. 

   İkinci fıkrada ise Çocuğa Karşı Nitelikli Cinsel İstismar Suçu yer almaktadır. Özellikle belirtmek gerekir ki; çocuğun basit cinsel istismarı suçunun aksine, nitelikli cinsel istismar suçunun (tecavüz suçu) oluşabilmesi için, gerçekleştirilen davranışın cinsel arzuların tatmini amacına yönelik olması şart değildir. Çocuğun bedenine “organ” veya “sair bir cisim” sokulması suçun tamamlanması için yeterlidir.

   Maddede “organ” tabiri kullanıldığından cinsel organ dışındaki vücuda girme özelliği olan örneğin; parmak gibi diğer organların da vücuda sokulması suçun nitelikli halini oluşturabilecektir. Bu organın sahibinin kadın veya erkek olmasının bir önemi yoktur. Sokma fiili bizzat fail tarafından yapılabileceği gibi 3. bir kişinin veya bizzat mağdurun araç olarak kullanılması suretiyle de gerçekleştirilebilir. Kanunda bir sınırlama olmamakla birlikte sadece oral, anal veya vajinal bölgelere yönelik organ ya da sair bir cisim sokma eylemlerinin suçun nitelikli halini oluşturabileceği kabul edilmelidir. Böyle bir kabul madde gerekçesi de gözetildiğinde kanun koyucunun amacına daha uygun olacaktır. Vücudun bu bölgelerine organ veya sair bir cismin az da olsa girmesi bu nitelikli halin uygulanması açısından yeterlidir.

​   Kanunumuzda cinsel istismar suçu 15 yaş altındaki kız – erkek fark etmeksizin her çocuğa karşı işlenebilen bir fiil olarak düzenlenmiştir. Bu bağlamda 12 yaşından küçük çocuğa karşı cinsel yönden işlenen her türlü fiil cinsel istismar olarak değerlendirlecektir. Ancak kanunumuz 12 yaşından küçük çocuklara karşı işlenen cinsel istismar suçunu daha ağır yaptırımlara tabi tutmuştur. Bu kapsamda 15 yaşından küçük çocuğun cinsel yönden istismar edilmesi halinde 8-15 yıl hapis cezasına hükmolunmaktadır. On iki yaşından küçk çocuğa karşı işlenen cinsel istismar suçunun cezası on yıldan, fiil sarkıntılık düzeyinde kalmışsa beş yıldan az olamayacaktır.

   103. Maddenin 5. ve 6. Fıkraları da tıpkı cinsel saldırı suçundaki (tck 102) gibi düzenlenmiştir. Kasten yaralama suçunda gerçek içtima hükümlerinin uygulanmasını ve netice sebebiyle ağırlaşmış suç hükümlerini içermektedir.

Çocuğun cinsel istismarı suçu bakımından bazı yargıtay kararları:

Yargıtay 9. Ceza Dairesi 2021/11426 E. , 2024/782 K.

"Mağdurun aşamalardaki beyanları, tanık anlatımları, savunma ile tüm dosya içeriği nazara alındığında; sanığın eylemini şehir içi ulaşım aracı içerisinde gerçekleştirdiği ve müsnet suçun işlendiği yerin Kanun maddesinde tarif edilen “İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamlar” dan olmadığının anlaşılması karşısında, sanık hakkında belirlenen temel cezanın 5237 sayılı Kanun’un 103 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendi ile artırılması suretiyle sonuç cezanın fazla tayin edilmesi hukuka aykırı bulunmuştur"

Ceza Genel Kurulu 2021/139 E. , 2023/306 K.

"Sanığın ilk önce mağdurenin cinsel bölgesine dokunup bu durumu bir müddet devam ettirmesi, ardından mağdurenin elini tutarak kendi cinsel organına dokundurması ve daha sonra mağdureyi yanağından öpmesi şeklindeki eyleminin ani nitelikte olduğu ve kesiklik gösterdiği sonucuna varılmasının mümkün olmadığı göz önüne alındığında, sanığın mağdureye yönelik cinsel organına dokunarak söz konusu durumu bir müddet sürdürme, devamında kendi cinsel organına mağdurenin elini dokundurma ve yanağından öpme şeklindeki devamlılık arz eden eylemlerinin, sarkıntılık boyutunu aşan ve çocuğun basit cinsel istismarı yoğunluğuna ulaşan davranışlar olduğu kabul edilmelidir"

Ceza Genel Kurulu 2021/96 E. , 2022/500 K.

"Sanıkla mağdurenin aynı mahallede oturdukları, olay günü sanığın . Gıda isimli … yerinde alışveriş yapmak için bulunduğu esnada mağdurenin de aynı … yerine geldiği, ilgili … yeri kamera kaydı incelemesine göre; sanığın, mağdureyi her iki eliyle yüzünün iki yanından tutarak durdurduğu ve alnından öpüp sarıldığı, sarılma devam ederken sol eliyle mağdurenin sırtına hafif şekilde dokunduğu, sağ eliyle yüzünü sever şekilde okşayarak mağdurenin başını göğsüne yasladığı, bu sırada … yeri sahibi tanık …‘nun ilgilenmekte olduğu kasadan ayrılarak market dışarısına çıktığı, sanığın sağ eliyle, mağdurenin çenesinin altından tutup dudağından bir kez öptüğü, daha sonra mağdurenin sol göğsünü tutarak aşağı ve yukarı doğru salladığı, çene altını tekrar sağ eliyle tutarak mağdurenin başını kendisine çevirdiği, yanağı ile dudağının birleştiği noktadan tekrar öptüğü ve tekrar mağdurenin sol göğsünü tutarak çocuğu aşağı doğru salladığı anlaşılan olayda;Sanığın eylemlerinin kendi içerisinde süreklilik göstermeyen kesintili, kısa süreli ve devamı bulunmayan nitelikte olması, belli bir yoğunluğa ulaşmayan sarılma eylemlerini gerçekleştirmesi ve eylemlerin gerçekleştiği yerin diğer insanların da bulunduğu bir … yeri olması nedeniyle sanığın eylemlerini uzun süre devam ettirmesinin hayatın olağan akışına uygun bulunmaması hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde; sanığın eylemlerinin TCK’nın 103. maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi kapsamında kalan sarkıntılık suretiyle çocuğun basit cinsel istismarı suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir "

Yargıtay 14. Ceza Dairesi- Karar: 2021/513

"Mağdurun aşamalardaki beyanları, savunma, doktor raporu ile tüm dosya kapsamı nazara alındığında suça sürüklenen çocuğun, olay tarihinde evde yalnız oldukları sırada çocuğun nitelikli cinsel istismarı eylemine yönelik başladığı icrai hareketlerini sonuna kadar götürebilme imkanı bulunduğu halde mağdurun aşılabilir mukavemeti dışında ciddi bir engel neden olmaksızın kendiliğinden eylemine son verdiği anlaşılmakla, mevcut h…yle eylemin 5237 sayılı TCK’nın 103/1. maddesinde düzenlenen çocuğun cinsel istismarı suçunu oluşturduğu gözetilerek hüküm kurulması gerekirken suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek çocuğun nitelikli cinsel istismarına teşebbüs suçundan karar verilmesi, bozma nedenidir"

Yargıtay 14. Ceza Dairesi – Karar : 2019/11294

"Mağdurenin aşamalardaki çelişkili anlatımları, savunma, tanık beyanı ile doktor raporu nazara alındığında, 2016 yılı yaz aylarında on dört yaşı içerisinde bulunan mağdurenin, duygusal ilişki yaşadığı sanığın çalıştığı kasap dükkanına gitmesinin ardından arka kısımda sanığın herhangi bir zorlama olmaksızın cinsel organını ağzına soktuğu mağdurenin iş yerinden ayrıldığı ve bir süre sonra sanığın bir suç işleme kararının icrası kapsamında buluştuğu mağdureyi kendi evine götürüp vajinal yoldan cinsel ilişkiye girdiği tüm dosya içeriğinden anlaşıldığından, ilk derece mahkemesince çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen neden olmaksızn mağdurenin yaşı itibarıyla hukuken geçersiz rızasına istinaden işlendiği ve işyerinde gerçekleşen cinsel istismar olayında ise sanığın, mağdureyi eylemle sınırlı süreyle alıkoymasından dolayı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun kanuni unsurlarının oluşmadığı nazara alınarak 5237 sayılı TCK’nın 103/2, 43/1, 109/1,3-f,5. maddeleri gereğince cezalandırılması gerekirken,"

Yargıtay 14. Ceza Dairesi – Karar: 2015/10493

"Sanığın, suç tarihinde onsekiz yaşını tamamlamayan mağdureye yönelik yanaklarından ve boynundan öpme, kalçalarını ve göğüslerini elleme şeklindeki bedensel temas içeren eylemlerinin TCK’nın 103/1-b maddesinde düzenlenen çocuğun basit cinsel istismarı suçunu oluşturduğu gözetilip hükümden sonra 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunla cinsel dokunulmazlığa karşı suçların yeniden düzenlenmesi karşısında belirlenecek lehe Kanuna göre hüküm kurulması gerekirken suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek sanık hakkında TCK’nın 102/1. maddesinde tanzim edilen basit cinsel saldırı suçundan hüküm kurulması hukuka aykırıdır "

Tüm bu hususlarla beraber 15-18 yaş grubunda yer alan çocuklarla, çocuğun kendi rızasıyla cinsel ilişkiye girilmesi halinde reşit olmayanla cinsel ilişki suçu oluşur. Reşit olmayanla cinsel ilişki suçunun en önemli unsuru mağdurun geçerli bir rızasının olmasıdır. Mağdurun cinsel ilişki kurma konusunda özgür iradesi yoksa, örneğin failin hile, tehdit ve cebir uygulamasından etkilenerek cinsel ilişkiye girmişse reşit olmayanla cinsel ilişki suçu değil, cezası daha ağır bir suç olan çocuğun cinsel istismarı suçu vücut bulur. Bu ikisi arasındanki fark rızadır. İşbu hususta Türk Ceza Kanununun 104. Maddesi şu şekildedir:

Reşit olmayanla cinsel ilişki
Madde 104-
(1) Cebir, tehdit ve hile olmaksızın, onbeş yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunan kişi, şikayet üzerine, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.[43]

(2) (İptal: Anayasa Mahkemesinin 23/11/2005 tarihli ve E: 2005/103, K: 2005/89 sayılı kararı ile; Yeniden düzenleme: 18/6/2014-6545/60 md.) Suçun mağdur ile arasında evlenme yasağı bulunan kişi tarafından işlenmesi hâlinde, şikâyet aranmaksızın, on yıldan on beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(3) (Ek: 18/6/2014-6545/60 md.) Suçun, evlat edineceği çocuğun evlat edinme öncesi bakımını üstlenen veya koruyucu aile ilişkisi çerçevesinde koruma, bakım ve gözetim yükümlülüğü bulunan kişi tarafından işlenmesi hâlinde, şikâyet aranmaksızın ikinci fıkraya göre cezaya hükmolunur.

   Mağdura uygulanan hile özgür iradesini ortadan kaldıracak nitelikte olmalıdır. Örneğin, Yargıtay uygulamasında mağdura yönelik “seninle evleneceğim”, “ömür boyu birlikte olacağız”, “seni seviyorum, sensiz olamam” şeklinde söylenen cümleler mağdurun özgür iradesini ortadan kaldıracak nitelikte bir hile olarak kabul edilmemiştir.

   Reşit olmayanla cinsel ilişki suçunda mağdurenin rızası suçun unsuru olarak kabul edildiğinden, mağdurenin cinsel ilişkiye rıza göstermesi sanık veya suça sürüklenen çocuk lehine hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilip beraat kararı verilemez. Çünkü, cinsel ilişki 15-18 yaş grubundaki mağdurenin rızası ile gerçekleşirse reşit olmayanla cinsel ilişki suçu, cinsel ilişki mağdurenin rızası dışında gerçekleşirse TCK m.103’te düzenlenen cinsel istismar suçu meydana gelir

   Mağdurun yaşı nüfus kaydında 15 yaşından küçük görünmesine rağmen gerçek yaşı 15 yaşından büyükse mutlaka Adli Tıp Kurumundan kemik yaşının tespiti için rapor alınmalıdır. Adli Tıp Kurumu yaşı tespit edemediğinde ceza mahkemesi tarafından tanıklar dinlenerek yaş tespiti yapılmalıdır.

   15 -18 yaş grubunda rızasıyla cinsel ilişkiye giren mağdurun zeka geriliği olduğu Adli Tıp Kurumu raporu ile tespit edilmişse, failin bu durumu bilip bilmediği araştırılmalıdır. Cinsel ilişki kurulmadan önce tarafların birbirini ne ölçüde tanıdıkları, sosyal ve ailevi ilişkileri dikkate alınarak failin mağdurun zeka geriliğini bilip bilmediği araştırılmalıdır. Fail mağdurun zeka geriliğini bilmiyor veya zeka geriliği tıbbi inceleme dışında anlaşılamıyorsa, fail reşit olmayanla cinsel ilişki suçu hükümlerine göre cezalandırılmalıdır. Ancak, fail mağdurun zeka geriliğini biliyor veya zeka geriliği dışardan kolayca anlaşılabiliyor ise, bu durumda fail cinsel istismar suçu hükümleri gereği cezalandırılacaktır.

   Buna karşında rızai olarak yapılan cinsel ilişkide şikayet olmadan herhangi bir takip yapılamaz. Ayrıca belirtmekte fayda var, 15 yaşından küçük çocuklarda şikayet hakkı ancak çocuğun kanuni temsilcisi (örn, anne-baba) tarafından kullanılabilir. Yargıtay tarafından 15 yaşından küçük çocukların yaş küçüklüğü nedeniyle ceza muhakemesinde ayırt etme gücüne sahip olmadıkları kabul edilmektedir. 15 yaşından büyük çocuklar şikayet hakkını bizzat kullanabilirler. Çünkü şikayet hakkı kişiye sıkı sıkıya bağlanan bir haktır. Bu hak 6 ayla sınırlı olmak üzere kullanılabilir. Bu husustaki Yargıtay kararı şöyledir:

Yargıtay 14. Ceza Dairesi – Karar: 2015/6190

"Her ne kadar mağdurenin babası H.Y’nın 18.10.2011 tarihli duruşmada sanıktan şikayetçi olmadığını belirttiğinden bahisle sanık hakkında düşme kararı verilmiş ise de; olay tarihinde onyedi yaşı içerisinde olup kolluk beyanında sanıktan şikayetçi olduğunu belirten ve yargılama sırasında 30.06.2011 tarihinde de evlenmek suretiyle ergin olan mağdurenin, reşit olmayanla cinsel ilişki suçunda şikayet hakkına sahip olduğu gözetilmeden ve kovuşturma sırasında yeniden beyanı alınarak şikayetçi olup olmadığı hususu sorulmadan, babasının şikayetçi olmadığından bahisle düşme kararı verilmesi hukuka aykırıdır "

Yargıtay 14. Ceza Dairesi – Karar: 2014/11126

"Sanığın üzerine atılı bulunan suçun şikâyete tabî suçlardan olmasına, mağdurenin suç tarihinde 15-18 yaş grubunda olup şikâyet hakkına sahip olmasına rağmen, beyanına başvurulup şikâyeti sorulmadan, mağdurenin velisinin şikâyetçi olunması ile yetinilerek eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması hukuka aykırıdır "

Yargıtay 14. Ceza Dairesi – Karar: 2014/11959

"Mağdurenin 01.01.2010 tarihli kolluk beyanında ve 02.01.2010 tarihli savcılık ifadesinde sanıkla 2008 yılının Aralık ayından başlayarak 2009 yılı Nisan ayı sonuna kadar ikisi vajinal, biri de anal yoldan olmak üzere toplam 3 kez cinsel ilişkiye girdiklerini belirtmesi karşısında zincirleme şekilde gerçekleşen cinsel ilişkilerin sona erdiği tarihten itibaren 6 aylık sürenin geçtiği, bu haliyle mağdurenin TCK.nın 73. maddesinde düzenlenen altı aylık şikâyet süresinden sonra 01.01.2010 tarihinde sanık hakkında şikâyetçi olduğu anlaşıldığından, oluşa uygun şekilde sanığın işlediği kabul edilen reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan dolayı hakkında düşme kararı verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle mahkûmiyet hükmü kurulması hukuka aykırıdır"

   Bazı durumlarda müştekinin yaşı belirlenemeyebilir bu durumda Adli Tıp Kurumdan kemik yaşı raporu istenir. Fakat eğer kemik yaşının tespiti mümkün değilse tanık beyanına başvurulur. Nitekim ilgili Yargıtay kararı şu şekildedir:

Yargıtay 14. Ceza Dairesi – Karar: 2014/2208

"Kayden 1.8.1987 doğumlu olup, nüfusa 11.1.1989 tarihinde tescil olunan mağdurenin yaşına yapılan itiraz sebebiyle İzmir Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi Sağlık Kurulunca verilen 16.11.2009 tarihi rapora göre mağdurenin suç tarihi itibarıyla yaşının tespitinin tıbben mümkün olmadığının bildirilmesi karşısında, mağdurenin gerçek yaşının belirlenmesi noktasında babası sanık A.’den sorulup ve bu hususta bilgisi bulunan tanıklarda araştırılıp dinlendikten sonra, mağdurenin gerçek yaşı kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenerek sanıkların hukuki durumlarının tayin ve tespiti gerekirken, eksik araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması hukuka aykırıdır"

Yargıtay 14. Ceza Dairesi - Karar: 2015/2305

"Suç tarihinde çalıştığı işyerinden çıkarak eve gitmekte olan mağduru “peçeten var mı” biçimindeki soruyla durduran sanığın mağdurla ayaküstü sohbet etmeye başlaması ve akabinde kahve falı baktığını söyleyerek evine davet etmesi, mağdurun bu teklifi kabul etmesi üzerine birlikte sanığa ait eve gelmeleri, söz konusu evde sanığın kendi cep telefonundan mağdurun cep telefonuna bluetooth aracılığıyla porno videolar göndermesi, videoları izledikleri sırada sanığın mağdurun pantolon ve alt iç çamaşırını dizlerine kadar indirip kendisini de soyarak mağdurun kucağına oturduğunda mağdurun cinsel organının sanığın poposuna girmesi ve devamında mağdurun kız arkadaşının beklediğini söyleyerek acilen toparlanıp evden ayrılması biçiminde gerçekleşen olayda;

İstanbul Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulunun 29.04.2011 tarihli raporunda, mağdurda hafif derecede zeka geriliği denilen akıl zayıflığı saptandığı, tespit edilen bu zeka geriliği ve olay tarihindeki yaşı birlikte değerlendirildiğinde olayın hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayacağı, bu zeka geriliğinin fiile ruhsal yönden mukavemete muktedir olmasına mani olacak mahiyet ve derecede bulunduğu ve durumunun hekim olmayanlarca anlaşılamayabileceği hususlarının açıkça belirtildiği, Eylem, 5237 sayılı TCK.nın 103/2. maddesinde düzenlenen ve kanuni tanımında “vücuda organ veya sair cisim sokulması” şeklinde tarif edilen suçun tipiklik unsurunu meydana getirilmediğinden anılan Kanunun 103/2. maddesinde yer alan çocuğun vücuduna organ veya sair cisim sokulması şeklindeki çocuğun nitelikli cinsel istismar suçunu oluşturmadığı, Dolaylı fail durumunda olan sanığın, onbeş yaşını tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan mağdurun bu durumunu bilerek ve isteyerek eylemi gerçekleştirmediği, zira anılan raporda da belirtildiği üzere mağdurda mevcut olan zeka geriliğinin hekim olmayanlarca anlaşılamayabileceği ve mağdur ile sanığın suç tarihinde ilk defa görüştükleri, öncesinde birbirlerini tanıdıklarına dair dosyaya yansıyan herhangi bir iddia ya da delil bulunmadığı, bu durumda sanığın mağduru evine götürerek kendi vücuduna organ sokturması biçimindeki eyleminin TCK.nın 103/1-b maddesinde yer alan çocuğun basit cinsel istismarı suçunu da oluşturmadığı,”

   Yine yargıtayca oral yolla ilişki, cinsel organ sürtmek, sair cisim veya erkek cinsel organı harici başka bir organ sokmak gibi fiiler bu kapsamda değerlendirilmemiştir. Direkt olarak cinsel ilişki  aranmıştır. Nitekim bu anlatımlarımıza ilişkin bazı Yargıtay kararları şöyledir:

Yargıtay 14. Ceza Dairesi – Karar: 2014/5373

"Reşit olmayanla cinsel ilişki suçunun düzenlendiği TCK.nın 104. maddesinin metninde suç olarak tarif edilen cinsel ilişkinin, erkek cinsel organının bir kadına vajinal veya anal yoldan ya da bir erkeğe anal yoldan ithal edilmesi olarak tanımlanması karşısında, mahkemenin oluşa uygun kabulüne göre, kayden 10.06.1991 doğumlu olup suç tarihinde 15 yaşını doldurmuş olan mağdureyle rızası ile öpüşüp seviştiği sırada mağdurenin cinsel organına parmağını soktuğu anlaşılan hemcinsi sanığın, cinsel ilişki boyutuna varmayan cinsel davranışları nedeniyle hukuka aykırılıktan söz edilemeyeceğinden reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan beraati yerine, yazılı şekilde düşme kararı verilmesi hukuka aykırıdır"

Yargıtay 14. Ceza Dairesi-Karar: 2019/13133

"Sanığın, olay günü mağdura oral seks yaptırması eyleminin cinsel ilişki niteliği taşımaması nedeniyle olayda TCK’nın 104. maddesinde düzenlenen reşit olmayanla cinsel ilişki suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı gözetilerek sanığın değişen vasfa göre bu suçtan beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, bozma nedenidir"

   Bu hususlardan hareketle bedensel temasın olmadığı fakat cinsel arzuları tatmin edici yöndeki hareketler ise "Cinsel Taciz Suçu" olarak sayılmıştır. Bu bağlamda,

Cinsel taciz
Madde 105-
(1) Bir kimseyi cinsel amaçlı olarak taciz eden kişi hakkında, mağdurun şikayeti üzerine, üç aydan iki yıla kadar hapis cezasına veya adlî para cezasına fiilin çocuğa karşı işlenmesi hâlinde altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(2) (Değişik: 18/6/2014-6545/61 md.) Suçun;

a) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin ya da aile içi ilişkinin sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,

b) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından,

c) Aynı işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,

d) Posta veya elektronik haberleşme araçlarının sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,

e) Teşhir suretiyle,

işlenmesi hâlinde yukarıdaki fıkraya göre verilecek ceza yarı oranında artırılır. Bu fiil nedeniyle mağdur; işi bırakmak, okuldan veya ailesinden ayrılmak zorunda kalmış ise verilecek ceza bir yıldan az olamaz.

   Cinsel taciz oluşturacak davranışlar, mağdurun vücuduna temasta bulunmamak şartıyla ani olabileceği gibi, devamlı nitelikte de gerçekleşebilir. Suçun oluşabilmesi için, failin cinsel amaç gütmesi ve eylemin somut-belirli kişi ya da kişilere karşı gerçekleştirilmiş olması gerekir. Aksi takdirde cinsel taciz değil, hakaret, tehdit ya da kişilerin huzur ve sükununu bozma suçları söz konusu olacaktır.

Cinsel taciz suçu şu şekillerde işlenebilir:

*Fail, cinsel taciz suçunu doğrudan doğruya mağdurun görüp duyabileceği söz, davranış veya işaretlerle işleyebilir.

*Cinsel taciz suçu, cinsel amaçla mağdura telefon etme, mesaj atma, ses kaydı gönderme, faks çekme, mektup gönderme vb. gibi klasik iletişim araçları yoluyla işlenebilir.

*Cinsel taciz suçu, e-mail atma, internet üzerinden sosyal medya hesaplarına yorum yazma, kapalı veya açık sosyal medya grupları üzerinden sesli, görsel veya yazılı iletiler gönderme yoluyla işlenebilir.

*İnstagram, facebook, twitter, whatsapp gibi internet üzerinden kullanılan bilişim sistemi uygulamaları aracılığıyla sesli, görsel veya yazılı ileti göndermek yoluyla işlenebilir.

   Buna karşın bazı cinsel tacize yol açan ve Yargıtayca da kabul edilen davranışlara örnek verecek olursak; Cinsel amaçlı “el hareketi yapma", Cinsel bir hisle “öpücük atma”, Cinsel ilişki teklif etme, Cinsel organını gösterme, Mağdura yönelik “sevişelim mi”, “sevişmek ister misin” şeklinde sözler sarfetmek, Sokakta yürüyen bir kişiye cinsel amaçla laf atmak, sözlü taciz (fıstık, güzelim, harikasın vs.), Failin mağdurun yaşadığı evin penceresine tırmanarak “seni kaçıracağım, beni içeri al, içeri gireceğim” demesi, Mağdura karşı cinsel arzuyla çiçek koklamak, Telefonla kısa aralıklarla arayıp; “evinin önündeyim, dışarı çık, seni maddi ve manevi tatmin edeceğim,” “seni seviyorum, evlenmek istiyorum,” şeklinde sözler sarfetmek, “Konuşmak ister misin, numarayı çaldır, istemezsen kimsenin haberi olmaz” içerikli mesajlar göndermek, Mağdurun yüzüne karşı; “seni ve aileni tanıyorum, arabaya bin, gideceğin yere bırakayım, sana kötülük yapmam” şeklinde sözler söylemek, İnternet üzerinden bir kimseye “soyun”, “vücudun çok güzel” vb. gibi cinsel amaçlı sözler söylemek, Evlenme teklifinin evli bir kadına yapılması veya evli bir kadına seni seviyorum demek, İç çamaşırı hediye etme veya cinselliğe yönelen sözlerle yapılan evlilik teklifi, cinsel taciz olarak kabul edilmiştir.

   Bu fiilerin ispatı kapsamında yararlanılacak yollardan birisi mağdur beyanıdır. Cinsel suçlarda mağdur beyanı, en önemli delil kaynağıdır. Yargıtay yerleşik kararlarıyla suçun ispatı konusunda mağdur beyanının delil değerine sahip olması için bazı kriterler getirmiştir. Yargıtay’a göre, fail ve mağdur dışında tanığın olmadığı cinsel taciz suçlarında mağdur beyanına dayanılarak suçun ispat edilip edilmediği bazı olgularla değerlendirilir. İlk olarak Mağdurun sanığı tanıyıp tanımadığı, Fail ile mağdur arasında önceye dayalı herhangi bir husumet bulunup bulunmadığı, Mağdurun kendi şeref ve onurunu ilgilendiren bir konuda iftira atması için sebep bulunup bulunmadığı ve Mağdurun beyanlarının tutarlı ve çelişkisiz olması gibi hususlar değerlendirilir ve delilin niteliği tespit edilir. Mağdur beyanı dışında; tanık beyanı, Telefon İletişim Kayıtları(sms, konuşma vb), 

   Cinsel taciz suçunun basit şekli (TCK md.105/1), şikayete bağlı suçlar arasında yer almaktadır. Basit cinsel taciz suçunda şikayet süresi, suçun işlendiğinin ve failinin öğrenildiği tarihten başlamak üzere 6 aydır. Mağdur, şikayet hakkını 6 ay içerisinde kullanmaz ise bir daha aynı fiil ile ilgili şikayet hakkını kaybeder. Basit cinsel taciz suçunda şikayetten vazgeçme, mahkeme tarafından verilen hükmün kesinleşmesine kadar mümkündür. Şikayetten vazgeçme, soruşturma aşamasında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesine; kovuşturma aşamasında ceza davasının düşmesine yol açar.

   Cinsel taciz suçunun nitelikli halleri (TCK md.105/2) şikayete tabi değildir, savcılık tarafından resen soruşturulur. Suçun nitelikli hallerinin dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Şikayetçi, dava zamanaşımı süresi içinde her zaman şikayet hakkını kullanılabilir.

   Mevcut suçun daha iyi oturması ve örneklendirilmesi için sunacağımız örnek bazı Yargıtay kararları şu şekildedir:

Yargıtay Ceza Genel Kurulu -Karar.2020/141

"Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 24.03.2015 tarihli ve 2014/669-68 sayılı kararında da belirtildiği üzere; cinsel taciz suçunun maddi unsuru, bir kimseyi cinsel amaçlı olarak taciz etmektir. Suçun manevi unsuru ise kast olup, failin cinsel amaç gütmesi, başka bir ifadeyle cinsel arzu ve isteklerini tatmin maksadıyla hareket etmesi gerekmektedir.

Eylemin cinsel amaçla işlenip işlenmediği ya da hangi fiilin cinsel taciz suçunu oluşturacağı belirlenirken sosyal hayatın gerekleri, failin sarf ettiği söz ve davranışların niteliği, gerçekleşme biçimi, tarafların konumları, aralarındaki ilişki ile eylemin gerçekleştiği tüm koşullar birlikte değerlendirilmeli, bu kapsamda ahlaki kurallara uygun evlenme teklifi, tanışma isteği veya nazikane beğeni ifadelerinin cinsel taciz suçunu oluşturmayacağı kabul edilmelidir. Çünkü bunlar bazen toplumun temelini oluşturan ailenin kurulmasına veya saygın bir arkadaşlığın oluşmasına da vesile olan, insani ilişkiler bağlamında gerçekleştirilen, cinsel özgürlüğü ihlal amacı taşımayan ve esasen buna elverişli de olmayan davranışlardır. Bununla birlikte evlenme veya arkadaşlık isteğinin iç çamaşırı hediye etme veya cinselliğe yönelen sözlerle gerçekleştirilmesi örneklerinde olduğu gibi kaba ve rahatsız edici bir üslupla yapılması, teklifin reddedilmesine karşın eylemin mağduru rahatsız edecek şekilde sürdürülmesi yahut mağdurun Medeni Kanun hükümlerine göre evlenme imkanı bulunmayan bir çocuk veya taraflardan birinin evli olması örneklerinde olduğu gibi evlilik veya arkadaşlık ilişkisinin önünde kanuni veya ahlaki engellerin bulunması durumlarında cinsel taciz suçunun oluşacağında hiç bir tereddüt bulunmamaktadır”

Yargıtay 14. Ceza Dairesi – Karar No:2019/8123

"Müştekinin 29.08.2012 tarihli şikâyet dilekçesi ve aşamalarda değişmeyen beyanları, sanığın ikrar içeren ifadesi, mesaj tespit tutanağı ve tüm dosya kapsamında sanığın ……inin eşi olan mağdureye, 27.08.2012 tarihinde “seni seviyorum” şeklinde mesaj gönderdiği anlaşılması karşısında müsnet suçtan mahkumiyeti yerine yazılı şekilde (cinsel taciz suçundan) beraatine karar verilmesi, bozma nedenidir"

Yargıtay 14. Ceza Dairesi – Karar No:2015/7457

"Sanıkla arasında dosyaya yansıyan bir husumet bulunmayan mağdurenin aşamalardaki anlatımları, savunma ile müşteki beyanları nazara alındığında sanığın bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik tarihlerde komşusunun kızı olan mağdureyi okul ve dershaneye gidiş gelişlerinde ısrarla takip edip öpücük atmak ve çok güzel olduğunu beyanla kendisini sevdiğini söylemek suretiyle üzerine atılı suçu işlediği tüm dosya içeriğinden anlaşıldığından, eylemine uyan TCK’nın 105/1, 43/1. maddeleri gereğince cezalandırılması yerine oluşa uygun düşmeyen yazılı gerekçeyle beraatine karar verilmesi, bozma nedenidir"

Yargıtay 14. Ceza Dairesi – Karar: 2014/11093

"Sanığın ıssız bir yerde park ettiği araç içerisinde cinsel maksatla alıkoyduğu mağdura kendisini hoş tutmasını ve aracın arka koltuğuna geçip pantolonunu çıkartarak beklemesini söylediği ve bunun üzerine mağdurun sağ ön kapıyı açarak kaçmaya başlaması üzerine bir süre takip edip mağdurun yakında bulunan fabrikaya sığınması üzerine araca dönüp olay yerinden ayrıldığı dosya kapsamından anlaşıldığından mevcut haliyle sanığın fiziki temas olmaksızın mağdura sarf ettiği sözler nedeniyle cinsel taciz suçundan dolayı eylemine uyan TCK’nın 105/1. maddesi gereğince mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde TCK.nın 103/1, 35/2. maddeleri uyarınca hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır "

Buna karşılık cinsel taciz suçunu cinsel saldırı suçundan ayırabilmek gereklidir. Aradaki en büyük ayırıcı unsur fiziksel temasın varlığıdır. Cinsel tacizde herhangi bir temas olmamakla birlikte cinsel içerikli bir hareket veya iletişim vardır. Nitekim,

Yargıtay 14. Ceza Dairesi – Karar : 2016/25

"Sanık A’nın eski kız arkadaşı olan katılana suç tarihlerinde facebook adresi aracılığıyla çok sayıda cinsel içerikli mesaj göndermesi şeklindeki eyleminin hukuka aykırı olarak, başka bir ifadeyle mağdurenin rızasına aykırı şekilde, cinsel amaçlı olup mağdureyi hedef alarak ve vücuda fiziksel bir temas olmaksızın mağdurenin rahatsız edilmesi sebebiyle cinsel taciz suçunu oluşturduğu anlaşılmakla, atılı suçtan mahkûmiyeti yerine yazılı gerekçeyle beraatine karar verilmesi hukuka aykırıdır"

Yargıtay 14.Ceza Dairesi – Karar: 2014/280

"Sanığın, vücut dokunulmazlığını ihlal etmeksizin yolda yürümekte olan mağdureye ıslık çalması, eliyle gel işareti yapması ve evine kadar takip etmesi şeklinde gerçekleşen olayda, bedensel temas içermeyen eylemlerinin TCK.nın 105/1. maddesinde öngörülen cinsel taciz suçunu oluşturduğu gözetilmeden, sanık hakkında TCK.nın 103/1. maddesinde düzenlenen cinsel istismar suçundan hüküm kurulması kanuna aykırıdır" şeklinde olup yine cinsel istismar suçunda da genel olarak bu kriter baz alınmıştır. Buna ilişkin bazı Yargıtay kararları şöyledir:

Yargıtay 14. Ceza Dairesi – Karar: 2014/2381

"Komşusunun kızı olan 12 yaşı içerisindeki mağdurenin yanına gelip 5 TL para verdikten sonra <10 TL daha vereyim edep yerlerinle göğüslerine bakayım> demesinin ardından herhangi bir fiziki temasta bulunmaksızın mağdurenin olay yerinden ayrılması şeklinde gerçekleşen eylemin TCK.nın 105/1 inci maddesinde düzenlenen takibi şikayete bağlı cinsel taciz suçunu oluşturup mahkemede beyanları alınan müştekilerle mağdurenin şikayetlerinden vazgeçtiklerini bildirmeleri nedeniyle davanın düşmesine karar verilmesi gerekirken suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde çocuğun basit cinsel istismarı suçundan mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırıdır"

Yargıtay 14. Ceza Dairesi – Karar: 2014/4932

"Sanığın, apartman görevlisi olarak çalıştığı yerde ikamet eden mağdurelere hiçbir bedensel temasta bulunmaksızın “göğüsleriniz çıkmış, siz bana göğüslerinizi gösterin, ben de size para vereyim” biçiminde sözler söylemekten ibaret eyleminin TCK.nın 105. maddesinde düzenlenen cinsel taciz suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç niteliğinde yanılgıya düşülerek yazılı biçimde basit cinsel istismar suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi kanuna aykırıdır" 
   

suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi kanuna aykırıdır"