Akbaş Hukuk Bürosu

KİŞİSEL VERİLERİN KAYDEDİLMESİ VE VERİLERİ HUKUKA AYKIRI OLARAK VERME SUÇU (TCK 135 VE 136)

Çağımızda kişilerle ilgili kayıtların bilgisayar ortamlarına geçirilip muhafaza edilmesi uygulamasına bazı kurum ve kuruluşlar tarafından başvurulmaktadır; hastanelerde hastalara, sigorta şirketlerinde sigortalılara, bankaların ve kredili alış veriş yapılan mağazaların müşterilerine ilişkin kayıtlar, böylece tutulmaktadır. Bu bilgilerin amaçları dışında kullanılmasından veya herhangi bir şekilde üçüncü şahısların eline geçerek hukuka aykırı olarak yararlanılmasından dolayı hakkında bilgi toplanan kişiler büyük zararlara uğrayabilmektedirler. Bu bakımdan, kişilerle ilgili bilgilerin hukuka aykırı olarak kayda alınması suç olarak tanımlanmıştır.

Suçun konusu, kişisel verilerdir. Gerçek kişiyle ilgili her türlü bilgi, kişisel veri olarak kabul edilmelidir.

Söz konusu suç tanımında kişisel verilerin bilgisayar ortamında veya kağıt üzerinde kayda alınması arasında bir ayırım gözetilmemiştir. Bu bakımdan, söz konusu suç tanımı ile Avrupa Konseyi bünyesinde hazırlanan Türkiye’nin de 28 Ocak 1981 tarihinde imzalamakla taraf olduğu “Kişisel Nitelikteki Verilerin Otomatik İşleme Tâbi Tutulması Karşısında Şahısların Korunmasına Dair Sözleşme”nin ilgili hükümlerine geçerlilik tanınmıştır.

TCK’nın 135 ve 136. maddelerinde düzenlenen “Kişisel Verilerin Kaydedilmesi” ve “Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme veya Ele Geçirme” suçlarının konusunu oluşturan kişisel veri kavramından, kişinin, yetkisiz üçüncü kişilerin bilgisine sunmadığı, istediğinde başka kişilere açıklayarak ancak sınırlı bir çevre ile paylaştığı, herkes tarafından bilinmeyen ve/veya kolaylıkla ulaşılması ve bilinmesi mümkün olmayan, kişinin kimliğini belirleyen veya belirlenebilir kılan, kişiyi toplumda yer alan diğer bireylerden ayıran ve onun niteliklerini ortaya koymaya elverişli, gerçek kişiye ait her türlü bilginin anlaşılması gerektiği, belirli veya belirlenebilir bir kişiye ait her türlü bilginin, hukuka aykırı olarak kaydedilmesi, TCK’nın 135. maddesinde “Kişisel verilerin kaydedilmesi” başlığı altında, belirli veya belirlenebilir bir kişiye ait her türlü bilginin, başkasına verilmesi, yayılması ya da ele geçirilmesi, aynı Kanunun 136/1. maddesinde “Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” başlığı altında birbirinden bağımsız iki ayrı suç olarak tanımlanmıştır.

Kişisel verilerin kaydedilmesi
Madde 135-
(1) Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Kişisel verinin, kişilerin siyasi, felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin olması durumunda birinci fıkra uyarınca verilecek ceza yarı oranında artırılır.

Bu suçun oluşabilmesi için, kişisel verilerin hukuka aykırı bir şekilde kayda alınması gerekir. Kişinin rızası ile kendisiyle ilgili bilgilerin kayda alınmasının suç oluşturmayacağı muhakkaktır. Belirli nitelikteki kişisel verilerin kayda alınması kanun hükmünün gereği olarak yapılmaktadır. Bu bakımdan, çeşitli kamu kurumlarında verilen kamu hizmetinin gereği olarak kişilerle ilgili bazı bilgiler ilgili kanun hükümlerine istinaden kayda alınmaktadırlar. Bu durumlarda, söz konusu suç oluşmayacaktır.

Maddenin ikinci fıkrasında, kişilerin siyasî, felsefî veya dinî görüşlerine, ırkî kökenlerine, ahlâkî eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin bilgileri kayda almak, suç olarak tanımlanmıştır. Ancak, bunlardan kişilerin ahlâkî eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin bilgilerin kayda alınmasına kanunlarda özellikle suçlulukla mücadele bağlamında, suç ve suçluların ortaya çıkarılmasını sağlamak amacıyla belli ölçüde izin verilebilir. Bu durumlarda söz konusu suç oluşmayacaktır.

“kişisel veri” kavramından, kişinin, yetkisiz üçüncü kişilerin bilgisine sunmadığı, istediğinde başka kişilere açıklayarak ancak sınırlı bir çevre ile paylaştığı nüfus bilgileri (T.C. kimlik numarası, adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, anne ve baba adı gibi), adli sicil kaydı, yerleşim yeri, eğitim durumu, mesleği, banka hesap bilgileri, telefon numarası, elektronik posta adresi, kan grubu, medeni hali, parmak izi, DNA’sı, saç, tükürük, tırnak gibi biyolojik örnekleri, cinsel ve ahlaki eğilimi, sağlık bilgileri, etnik kökeni, siyasi, felsefi ve dini görüşü, sendikal bağlantıları gibi kişinin kimliğini belirleyen veya belirlenebilir kılan, kişiyi toplumda yer alan diğer bireylerden ayıran ve onun niteliklerini ortaya koymaya elverişli, gerçek kişiye ait her türlü bilginin anlaşılması gerekir. Herkes tarafından bilinen ve/veya kolaylıkla ulaşılması ve bilinmesi mümkün olan kişisel bilgiler de, yasal anlamda “kişisel veri” olarak kabul edilmekte ise de, anılan maddenin uygulama alanının amaçlanandan fazla genişletilerek, uygulamada belirsizlik ve hemen her eylemin suç oluşturması gibi olumsuz sonuçların doğmaması için, maddenin uygulamasında, somut olayın özellikleri dikkate alınarak titizlikle değerlendirme yapılması, olayda herhangi bir hukuk dalı tarafından kabul edilebilecek bir hukuka uygunluk nedeni veya bu kapsamda nazara alınabilecek bir hususun bulunup bulunmadığının saptanması ve sanığın eylemiyle hukuka aykırı hareket ettiğini bildiği ya da bilebilecek durumda olduğunun da ayrıca tespit edilmesi gerekir.

Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme
Madde 136-
(1) Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Suçun konusunun, Ceza Muhakemesi Kanununun 236 ncı maddesinin beşinci ve altıncı fıkraları uyarınca kayda alınan beyan ve görüntüler olması durumunda verilecek ceza bir kat artırılır.

TCK`nun 136. maddesinde korunan hukuki değer genel olarak kişilerin özel hayatı ve hayatın gizli alanı, özelde ise kişisel verilerdir. Bu düzenlemeler ile tüm kişisel veriler koruma altına alındığından kişisel verilerin mutlaka gizli olması zorunlu değildir. Gizli olmayan ve herkes tarafından bilinen kişisel veriler de hukuka aykırı eylemlere karşı korunmalıdır. Zira kişisel verilerin korunmasına ilişkin suçlarda korunan hukuki değer “sır” olmayıp, verinin ilgilisi olan kişinin kişilik haklarıdır.(Murat Volkan Dülger, Bilişim Suçları ve İnternet İletişim Hukuku, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2014, 4. bası, s.579, 588-593)

TCK`nun 136. maddesindeki “verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” suçu, seçimlik hareketli bir suç olarak düzenlenmiştir. Hukuka aykırı olarak kişisel verilerin başkasına verilmesi, kişisel verilerin yayılması ve kişisel verilerin ele geçirilmesi şeklindeki seçimlik hareketlerin birinin gerçekleştirilmesiyle suç işlenmiş olacaktır.

“Kişisel verileri bir başkasına verme” seçimlik hareketinde, maddede geçen “başkası” gerçek bir kişi olabileceği gibi tüzel kişi de olabilecek, veriler bu kişilere elden, posta ya da internet üzerinden elektronik posta ile vb. şekillerde verilebilecektir. Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğünde “vermek”; “üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek, düşünce veya bilgi anlatan şeyleri başkalarına iletmek, bildirmek” şeklinde açıklanmıştır. Bu seçimlik harekette verilerin hukuka uygun ya da aykırı yöntemle elde edilmiş olmasının önemi bulunmamakta olup, önemli olan husus verme eyleminin hukuka aykırı olmasıdır.

“Kişisel verileri yayma” seçimlik hareketi de çeşitli şekillerde gerçekleştirilebilecektir. İnternet üzerindeki bir web sitesinde kişisel verileri yayınlamak, birçok kişiye elektronik posta ile ya da telefondan kısa mesajla göndermek, yazılı ya da görsel medyada yayınlamak gibi. Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğünde “yaymak”; “birçok kimseye duyurmak, çevreye dağılmasına sebep olmak” olarak açıklanmıştır.

“Kişisel verilerin ele geçirilmesi” seçimlik hareketi ise; kişisel verilerin kayıtlı olduğu belgelerin alınması ya da kayıtlı olduğu bilişim sisteminden ele geçirilmesi vb… şekillerde gerçekleştirilebilecektir. Ele geçirme fiili, başkasının hakimiyeti altında bulunan bir kişisel verinin, failin hakimiyeti altına girmesi ile gerçekleşmiş olacaktır.

Bu suçta herhangi bir neticenin gerçekleşmesi aranmadığından maddede sayılan seçimlik hareketlerin yapılmasıyla suç oluşacaktır. Bu açıdan TCK`nun 136. maddesindeki “verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” soyut tehlike suçudur.


Bu suç günlük hayatta; telefon numarası, e-posta adresi, ikamet adresi gibi kişisel verilerin suç işleme kastı olmadan, bireyler arasında iletişimin sağlanması, sosyal ve ticari hayatın devamı, eğitim öğrenim, sağlık, güvenlik, e-ticaret hizmet ve faaliyetlerinin yürütülmesi gibi çeşitli saiklerle başkalarıyla paylaşıldığında kolaylıkla ve sıklıkla gündeme gelebilmektedir. Madde metni incelendiğinde; saik veya amaç unsurunun aranmadığı, dolayısıyla seçimlik fiillerden birisinin kasten gerçekleştirilmesiyle bu suçun meydana geleceği anlaşılmaktadır. Tipikliğe uygun fiilin gerçekleştiğinin tespitinin ardından, hukuka uygunluk sebebinin bulunup bulunmadığı incelenecek, bunu yaparken de, TCK genel hükümler ve özellikle KVKK m.5 ve 6’nın yanı sıra, diğer kanunlarda düzenlenen hukuka uygunluk sebeplerinden birisinin somut olayda olup olmadığı incelenecektir. Hukuka uygunluk sebeplerinin bu suç kapsamında gündeme gelmesi olasıdır; zira kanun koyucu bunu öngördüğünden ve bu hususa vurgu yapmak amacıyla, madde metninde “verme”, “yayma” veya “ele geçirme” fiillerinin “hukuka aykırı olarak” gerçekleştirilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Belirtmeliyiz ki; kişisel verisi paylaşılan kişinin rızasının bulunduğu durumda, TCK m.26/2’de düzenlenen “ilgilinin rızası” adlı hukuka uygunluk sebebine göre özel norm niteliği taşıyan KVKK m.5/1 uygulanacaktır.

Kişisel verilerin işlenme şartları
MADDE 5-
(1) “Kişisel veriler ilgili kişinin açık rızası olmaksızın işlenemez.
(2) Aşağıdaki şartlardan birinin varlığı hâlinde, ilgili kişinin açık rızası aranmaksızın
kişisel verilerinin işlenmesi mümkündür:
a) Kanunlarda açıkça öngörülmesi.
b) Fiili imkânsızlık nedeniyle rızasını açıklayamayacak durumda bulunan veya
rızasına hukuki geçerlilik tanınmayan kişinin kendisinin ya da bir başkasının hayatı veya
beden bütünlüğünün korunması için zorunlu olması.
c) Bir sözleşmenin kurulması veya ifasıyla doğrudan doğruya ilgili olması kaydıyla,
sözleşmenin taraflarına ait kişisel verilerin işlenmesinin gerekli olması.
ç) Veri sorumlusunun hukuki yükümlülüğünü yerine getirebilmesi için zorunlu olması.
d) İlgili kişinin kendisi tarafından alenileştirilmiş olması.
e) Bir hakkın tesisi, kullanılması veya korunması için veri işlemenin zorunlu olması.
f) İlgili kişinin temel hak ve özgürlüklerine zarar vermemek kaydıyla, veri
sorumlusunun meşru menfaatleri için veri işlenmesinin zorunlu olması.”

Kişisel verilerin KVKK kapsamında işlenebilmesi, ilgilinin rızası hukuka uygunluk sebebini değil kanun hükmünü yerine getirme hukuka uygunluk sebebini gündeme getirir. Her ne kadar; kişinin kişisel veriyi alenileştirmesi, açık rıza şartının istisnasını oluştursa da, Yargıtay uygulaması isabetli olarak kişinin sosyal medyada görüntüsünü paylaşmasının, diğer kişilerin bu veriyi kullanmasına rıza gösterildiği anlamına gelmeyeceği yönündedir. Bu durumda ilgilinin rızası hukuka uygunluk nedeni, kişinin kişisel veriyi kullanmasına rıza gösterdiği hallerde gündeme gelecektir.

KVKK m.5/1’de; kişisel verilerin ancak veri sahibinin açık rızası bulunması durumunda işlenebileceği belirtilmiş, maddenin ikinci fıkrasında ise bu kuralın istisnası olan, açık rıza bulunmasına gerek olmayan, kanunlarda açıkça öngörülme, ilgili kişinin kendisi tarafından alenileştirilme gibi durumlar sınırlı olarak sayılmıştır.

KVKK m.5/2-c’ye göre; “Bir sözleşmenin kurulması veya ifasıyla doğrudan doğruya ilgili olması kaydıyla, sözleşmenin taraflarına ait kişisel verilerin işlenmesinin gerekli olması.” halinde, ilgilinin kişisel verileri, örneğin e-ticaret firması tarafından sözleşmenin bir gereği olarak “alıcı” veya “satıcı” sıfatıyla kaydedilebilir. Bu verilerin yine sözleşmenin gereği olarak kargo firması veya alıcının bilgilerinin satıcı ile paylaşılması, yani aktarılması da sözleşmenin gereği ve doğal bir sonucu sayılmalı, fakat e-ticaret firması alıcı veya satıcıyla akdettiği sözleşmede kişisel verileri paylaşma veya aktarma hükmüne yer vermeli, böylece açık bir şekilde ilgiliyi aydınlatmalıdır. Sözleşmenin gereği olduğundan bahisle, işlenmiş bir verinin başkaları ile paylaşılması durumunda belki TCK m.26/2 kapsamında “ilgilinin rızası” adlı hukuka uygunluk sebebi gündeme gelir, fakat KVKK bakımından verilerin başkalarına verilmesi veya aktarılması yönü ile ilgilinin aydınlatılmadığı, açık onamın alınmadığı gerekçesi ile e-ticaret firmasının KVKK’dan kaynaklanan yaptırımla karşılaşması pek muhtemeldir.

Kanunun 6. maddesinde; özel nitelikte kişisel veriler (kişilerin ırkı, etnik kökeni, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi veya diğer inançları, kılık ve kıyafeti, dernek, vakıf ya da sendika üyeliği, sağlığı, cinsel hayatı, ceza mahkûmiyeti ve güvenlik tedbirleriyle ilgili verileri ile biyometrik ve genetik verileri) sayılmış olup, bu verilerin 5. maddede yer alan hukuka uygunluk sebepleri bulunsa dahi, veri sahibinin açık rızası olmadan işlenemeyeceği belirtilmiştir.

Ancak sağlık ve cinsel hayat dışında kalan özel nitelikli kişisel veriler kanunlarda öngörülen hallerde ilgilinin rızası olmaksızın işlenebilecektir. Sağlık ve cinsel hayata ilişkin veriler ise ancak kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amacıyla, sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından ilgilinin rızası olmaksızın işlenebilir.

Belirtmeliyiz ki; ilgilinin rızası alınırken KVKK m.10’da yer alan şartları taşıyan aydınlatma yapılmalıdır. Aksi takdirde rıza geçerli olmayacak, işlenen veriler hukuka aykırı olacak, hem KVKK ve hem de TCK kapsamında veri işleyenin sorumluluğu gündeme gelecektir.

Hukuka uygunluk sebebi olmaksızın, kişisel verilerin verilmesi, yayılması ve ele geçirme bu suçu meydana getirmekte, bu nitelikte verilerin daha önce veri sahibi tarafından paylaşılması, bu verilerin başkaları tarafından paylaşılmasını hukuka uygun hale geleceği anlamına gelmemekte, bu bir hukuka uygunluk sebebi sayılamayacaktır.

Bu bağlamda bazı Yargıtay Kararları şöyledir:

Yargıtay 12. Ceza Dairesi Esas : 2015/4349 Karar : 2016/5349

“Sanığın kovuşturma aşamasında verdiği ifadesinde “Davaya konu fotoğrafları ben facebook isimli sosyal paylaşım sitesinden aldım. Ben bu sitede kendisi ile arkadaştım. Zaten bu fotoğrafları herkese açıktı, müştekinin benim elimde herhangi bir fotoğrafı yoktur.” şeklindeki savunması, katılanın kovuşturma aşamasında verdiği ifadesinde “benim fotoğraflarım arkadaşım olmayanlara engelliydi. Sadece bir tane profil fotoğrafım herkese açıktı. Sanık büyük ihtimalle o fotoğrafımı almış olabilir.” şeklindeki beyanı dikkate alındığında, bahse konu fotoğrafın, katılanın herkese açık profilinden elde edildiği, bu fotoğraflara kolaylıkla ulaşılabildiği, fotoğrafın özel hayata ilişkin olduğuna dair bir iddiada da bulunulmadığı dikkate alındığında, özel hayata ilişkin olmayan, herkese açık facebook profilinden kolaylıkla elde edilen fotoğrafların, ilgilinin isim ve soyismi kullanılmadan, sadece başka bir facebook profilinde yayınlanması eyleminin suç olarak kabul edilemeyeceği, bu eylemlerin yalnızca özel hukuk yaptırımlarına konu olabileceği göz önüne alındığında mahkemece sanık hakkında beraat kararı verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiş olup,

Yapılan yargılama sonunda yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması, gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, mahalli Cumhuriyet savcısının, atılı suçun unsurlarının oluştuğuna ve mahkumiyet istemine ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, beraate ilişkin hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA, 30.03.2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi”

YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/2723 Karar : 2017/6746 Tarih : 27.09.2017

“Görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:

İddianamedeki anlatım ve uygulanması istenen sevk maddeleri ile gerekçeli karar başlığı ve hükmün gerekçesine göre, sanık hakkında görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan mahkumiyet kararı verildiği halde, temel ceza tayini sırasında, uygulanan kanun maddesi ve fıkrasının, “TCK’nın 134/2. madde ve fıkrası” yerine sehven “TCK nun 135/2-1.cümle maddesi” olarak yazıldığı belirlenerek yapılan incelemede:

Sanık …‘ın, mağdur … tarafından aralarındaki arkadaşlık ilişkisinin sona erdirilmesine tepki olarak, mağdurun bilgisi dahilinde çekilmiş fiziksel mahremiyetine ilişkin özel fotoğraflarını, facebook adlı sosyal paylaşım sitesinde, mağdurun rızası dışında yayımladığı iddia ve kabulüne konu olayda;

Sanığa isnat edilen ve sübutu kabul edilen TCK’nın 134/2. madde ve fıkrasındaki görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun, aynı Kanun’un 139/1. maddesi uyarınca soruşturulması ve kovuşturulması şikayete tabi olup, mağdurun, karar tarihinden sonra KDZ. Ereğli Ceza Mahkemeleri Ön Bürosu’na sunduğu 20.07.2017 havale tarihli ve ekine kimlik kartı fotokopisinin eklendiği kimlik tespiti içeren dilekçesinde sanığa yönelik şikayetinden vazgeçtiğini beyan etmesi karşısında, TCK’nın 73/6. madde ve fıkrası uyarınca, sanığın şikayetten vazgeçmeyi kabul edip etmediğine dair beyanı alınarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayininde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, sair yönleri incelenmeksizin hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 27.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”

Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2022/5072 E. , 2022/6245 K.

“Sanığın, katılana ait Facebook hesabının şifresini, onun bilgisi ve rızası dışında ele geçirip, hesabın ismi ile birlikte değiştirerek, katılanın bilişim sistemindeki hesabına erişimini engellemesi biçiminde sübutu kabul edilen eylemlerinin, TCK’nın 136/1. madde ve fıkrasındaki verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme ve aynı Kanunun 244/2. madde ve fıkrasındaki sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme suçlarını oluşturduğu gözetilmeksizin, yalnızca verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan mahkumiyet hükmü kurulması, bozma nedenidir.”

Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2020/3939 E. , 2022/3875 K.

Bir dönem birliktelik yaşadığı katılanın ad ve soyadıyla birlikte katılanın göz bölgesinin resmini kendi facebook adresinde yayınlayan sanığın sübut bulan eyleminin verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu oluşturduğuna ilişkin yerel mahkemenin kabul ve uygulamasında bir isabetsizlik görülmemiştir.

Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2020/2426 E. , 2021/6589 K.

“Mağdura ait twitter hesabında mağdur tarafından paylaşılan mağdurun poz vermiş şekilde çektirdiği fotoğrafın, mağdurun başkalarının görmesini ve bilmesini istemeyeceği özel hayatına ilişkin görüntü olarak kabul edilemeyeceği; ancak, mağdurun özel yaşam alanına ilişkin olmayan kişisel veri niteliğindeki fotoğrafını, hukuka uygunluk nedenlerinin bulunmaması nedeniyle hukuka aykırı olduğunda tereddüt bulunmayan bir yöntemle kendi internet hesabında yayımlayan sanık hakkında, iddianamede tarif edilen eyleminden dolayı TCK’nın 136/1. madde ve fıkrasının uygulanması ihtimaline binaen ek savunma hakkı tanındığı da nazara alınıp, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan mahkumiyet hükmü kurulması gerekirken, “…katılanın bahse konu fotoğrafının herkese açık şekilde sosyal paylaşım sitesindeki sayfasında paylaştığı, katılanın herhangi bir kısıtlama yapmaması nedeniyle bu şekilde paylaştığı fotoğrafının başkaları tarafından görülmesinden ve paylaşılmasından rahatsızlık duymadığı, bu nedenle bahse konu fotoğrafın alınmasının ve yorum yapılmasının yüklenen suçu oluşturmayacağı…” biçimindeki yasal ve yeterli olmayan gerekçelere dayalı olarak yazılı şekilde beraat hükmü kurulması, bozma nedenidir.”

Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2019/6342 E. , 2021/3092 K.

“Sanık …’in, iki yıldır arkadaşı olan mağdur …’e ait fotoğrafı, “Bu sarışın kıza dikkat edin, erkekleri kandırıp, parasını gasp ediyorlar, arkadaşımdan biliyorum” ibareleri ile birlikte facebook hesabında yayımlayıp, mağdurun fotoğrafını rızasına aykırı şekilde başkalarının görgüsüne sunarak TCK’nın 136/1. madde ve fıkrasındaki verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu işlediği iddiasıyla sanık hakkında kamu davası açıldığı olayda;

Mağdurun günlük kıyafetleriyle poz vermiş şekilde çektirdiği fotoğrafın, mağdurun başkalarının görmesini ve bilmesini istemeyeceği özel hayatına ilişkin görüntü olarak kabul edilemeyeceği; ancak, mağdurun özel yaşam alanına ilişkin olmayan kişisel veri niteliğindeki fotoğrafını, hukuka uygunluk nedenlerinin bulunmaması nedeniyle hukuka aykırı olduğunda tereddüt bulunmayan bir yöntemle facebook hesabı üzerinden yayımlayan sanık hakkında, iddianamede açıklanan TCK’nın 136/1. madde ve fıkrasındaki verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan mahkumiyet hükmü kurulması gerekirken, suç vasfında yanılgıya düşülerek, sanığın, ek savunması alınan TCK’nın 134/2. madde ve fıkrasındaki görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi bozma nedenidir.”

Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2022/3240 E. , 2024/809 K.

“Dosya kapsamında göre müştekinin metro yolculuğu esnasında yaşadığını iddia ettiği bir olaya ilişkin kendi sosyal paylaşım hesabı üzerinden yaşadığı olaya ilişkin paylaşımı üzerine, şüpheli tarafından internet üzerinde www.ekşisözlük.com adlı sitede müşteki adına başlık açıp müştekinin daha önce internet üzerinden paylaştığı resimlere yer verip başka kullanıcılarında yorumlar yapmasını sağlamasına konu olayda, müştekinin kendisi tarafında daha önce paylaşılan resimlerin başkalarının bilmesini ve görmesini istemeyeceği özel hayat kapsamında olmadığı ancak kişisel veri kapsamında olduğu, müştekinin bilgisi ve rızası dışında kişisel veri kapsamında olan resimlerinin ifa edilmesinin 5237 sayılı TCK’nın 136/1. maddesinde düzenlenen verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçu kapsamında değerlendirilebileceği, şikayet dilekçesinde yer verilen ve hakaret içerikli yorumları yapan hesaplara ait kullanıcı bilgilerinin tespit edilerek tüm şüphelilerin ve şikayetçinin beyanları alınıp toplanan tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekmesi karşısında soruşturmanın genişletilmesi için itirazın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçe belirtilmeksizin yazılı şekilde itirazın reddine karar verilmesi hukuka aykırı görülmüştür.”

Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2020/6715 E. , 2022/12049 K.

“Dairemizin yerleşik içtihatlarında; banka veya kredi kartı bilgilerinin ve bu nedenle kişisel verilerin ele geçirilip başka bir yerde kullanılmaması halinde TCK.nın 136. maddesinde düzenlenen suçun, bu bilgilerin kullanılarak haksız yarar sağlanmasının ise geçitli suç özelliğinden dolayı sadece TCK.nın 245/1. maddesinde yazılı suçu oluşturacağı vurgulanmıştır.

Tüm bu açıklamalar ışığında somut olayda; mağdura ait kredi kartı bilgilerini ele geçirip internet üzerinden 03.11.2014 tarihinde KVK Teknoloji ürünleri visisistanbul tur adlı firmadan çekim yapan sanıkların eylemlerinin bir bütün olarak TCK.nın 245/1. maddelerindeki suçu oluşturduğu gözetilmeden, ayrıca kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme suçundan mahkumiyet hükümleri kurulması”

YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/11488 Karar : 2015/576 Tarih : 19.01.2015

“Kişisel verilerin kaydedilmesi suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Aile Sağlığı Merkezi’nde ebe olarak çalışan sanığın, Aile Sağlığı Merkezi’nin karşısındaki eczanede çalışan ve önceden husumetli olduğu katılanın, eczanenin işleri nedeniyle Aile Sağlığı Merkezi’ne gelip gittiği sırada fotoğraflarını çektiği iddia edilmiş ve sevk maddesi olarak TCK’nın 135/1. maddesi gösterilmiş ise de; niteleme ve anlatımın TCK’nın 134/1. maddesinin 2. cümlesindeki suça ilişkin olduğu, ancak; sanığın suçu inkara yönelik savunması, sanıkla aynı yerde çalışan tanık …‘in, savunmayı doğrulayan anlatımı, sanıktan ele geçirilen herhangi bir görüntü kaydı bulunmaması ve tanıklar …, … ve …‘nın beyanlarına, sanıkla aralarında önceye dayalı husumet bulunması nedeniyle tarafsız olamayacağından, itibar edilemeyecek olması karşısında, suç sabit olmadığından, sanığın beraatine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.

Yapılan yargılama sonunda, suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmadığı, gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, katılan vekilinin, bir nedene dayanmayan temyiz itirazlarının reddiyle, beraata ilişkin hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA, 19.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”

İlgili suçun nitelikleri halleri Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar bölümündeki 137. Madde uyarınca sayılmıştır.

Nitelikli haller
Madde 137-
(1) Yukarıdaki maddelerde tanımlanan suçların;

a) Kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle,

b) Belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle,

İşlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.” şeklindedir.

Yine ilgili suçtan dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılması şikâyete bağlı tutulmuştur. Bu bağlamda:

Şikayet
Madde 139-
(1)” Kişisel verilerin kaydedilmesi, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme ve verileri yok etmeme hariç, bu bölümde yer alan suçların soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlıdır.” Şeklinde hüküm konulmuştur.” şeklindedir